Dünya bitkisel gıdaya yönelirken Türkiye tarımla cari fazla verebilir

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

“Pirinç, bakliyat ve sarımsağın markası mı olur?” diyenlere karşı, gıda sektöründe 38 yılı geride bırakan Reis Gıda’nın Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, “Geleceğin gıdası olarak belirlenen 50 ürüne, Türkiye bir 50 çeşit ürün daha katabilir. Üretimde kendine yeten ve ihracatını artıran bir ülke konumuna gelmemiz için gerekli iradeyi göstermemiz ve kararlı olmamız gerekiyor” diyor.

2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyar insan ulaşacağı tahmin ediliyor. Karşımızdaki en büyük tehdit, dünyanın tükenen kaynakları ile bu nüfusun nasıl besleneceği.

Geçtiğimiz Şubat ayında Paris’te, WWF’nin de destek verdiği bir rapor açıklandı. Bu rapor, geleceğin 50 gıdasını ortaya koyuyor. Bu 50 gıda arasında; kök gıdalar, kök sebzeler, mor patates, yosun, su teresi, nohut filizi, karabuğday ve mantar çeşitleri yer alıyor.

Rapora göre, hayvansal üretimden çok daha az su ve toprak kullanılan, sera gazı salımı düşük olan bitkisel gıda üretimi, geleceğin beslenme mo delini belirleyecek. “Pirinç, bakliyat ve sarımsağın markası mı olur?” diyenlere karşı, gıda sektöründe 38 yıllık deneyimi geride bırakan Reis Gıda’nın Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, “Dünyanın 50 çeşit ürününe, Türkiye bir 50 çeşit ürün daha katabilir. Uzun yıllardır kendini tarım ülkesi olarak niteleyen Türkiye, üretimde kendine yeterliliği sağlayan ve ihracatını artıran bir ülke konumuna gelmeli. Bunun için gerekli iradeyi göstermek ve kararlı olmak gerekiyor” diyor.

Yurtiçinde 7 binin üzerinde perakende, 4 bin toplu tüketim noktasında bulunan Reis Gıda, ABD, Fransa, Almanya, Hollanda, İsviçre ve İngiltere’nin dahil olduğu 16 ülkede ise 5 bin satış noktasında yer alıyor. Reis Gıda’nın Türkiye’nin en güvenilir markaları arasında yer almasının nedeni de rastlantı değil.

Şirket; sürdürülebilir tarım ve gıdanın geleceği için küresel iklim değişikliği ile mücadele etmeyi, toprak ve suyu korumayı, yerli ve yerel tohumların kıymetinin bilmeyi, israf ve geri dönüşümün önemini kavramayı temel alan bir üretim anlayışına sahip. Tüm bunların yanı sıra; sağlıklı beslenme ve geleneksel sofra kültürümüzün korunması adına önemli projeler gerçekleştiriyor.

Değişimi önceden görmek

“Ya markalaşacaksın ya farklılaşacaksın” inancıyla yola çıkan Mehmet Reis, iş hayatına girdiği ilk günden itibaren değişimi önceden görmek için, geleceği doğru okumak gerektiğine inanmış bir isim.

Nitekim Reis Gıda, 2000 yılında sektörde gıda güvenliği ilgili belge alan ilk şirket olmuş. Mehmet Reis, 1995’lerde ormansızlaşmanın, köyden kente göçün ülke ekonomisine getireceği tehditleri karar vericilere anlatmış, ata tohumlarının korunmasının ne kadar önemli olduğunun altını çizmiş. Ve hatta, “Enflasyonla mücadele sadece hükümetlerin işi değil, iş adamlarının da görevidir” diyerek, fiyatların hızla tırmandığı 1994 yılında fiyatları dondurma kararı alarak, Türkiye’de ilk defa sabit fiyat uygulaması başlatmış. “Enflasyon canavarına tek başına kafa tutan adam" olarak Don Kişot’a benzetilmiş.

Sabit fiyat uygulamasını 2001 krizinde ve 2018 Ağustos ayında yine hayata geçirmiş. Mehmet Reis, “Bu ülkenin geleceği tarımdır; tarımı desteklersek, cari açık kapanır” diyor ve bu yönde çalışmaktan, sektöre rehberlik etmekten vazgeçmiyor. Fakat bugün geldiğimiz noktada; Türkiye'de tarım üretimi her geçen gün azalmaya devam ediyor.

Tüketici tercihi değişiyor

“Dünya beslenme alışkanlıklarının günden güne farklılaşması, tüketici tercihlerinin değişmesi ve kuru gıdada yeni tatlara karşı talebin gelişmesi, yeni ürün serisi ihtiyaçlarını beraberinde getirdi. 13 Şubat’ta lansmanını gerçekleştirdiğimiz Chia, Beluga Mercimeği, Siyah Nohut, Kırmızı Fasulye, Siyah Pirinç gibi sağlıklı beslenme listelerinde yer alan 23 farklı çeşit Reis Royal serisini sunduk. 19 Şubat’ta Paris’te yapılan toplantıda, geleceğin 50 gıdası olarak belirlenen listede Reis Royal grubundaki Amarant, Karabuğday, Kinoa, Maş Fasulyesi, Börülce, Siyah Fasülye gibi ürünler yer alıyor. Türkiye topraklarında ekilen ürünleri daha az fi yatla tüketiciye sunuyoruz.”

“Hedef çok satmak değil, en iyi olmak”

“İş hayatında sözünün eri olmak; dürüst olmak, iş ahlakına ve etik kurallara bağlı kalmak şarttır. Çok ürün satmak değil, ama en iyi olmak için, en kaliteli ürünü tüketiciye sunmak için çalışmaya devam edeceğiz. Dünya Gazetesi’nin kurucusu merhum Nezih Demirkent, ‘Para kazanırsınız, ama itibar satın alamazsınız’ demişti. Biz aile şirketi olarak, aile yapısı içinde değerlerimizi koruyarak; verimlilikte sürdürülebilirliği sağlayarak ilerlemek istiyoruz. İki kızım, dört torunum var. Hedefim bayrağı onlara teslim etmek.”

Üretim demek; toprak, su, iklim şartları ve insan demek

Peki ne yapmak lazım? “Üretim yapmak için toprak, su, iklim şartları ve insan lazım” diyen Mehmet Reis’e kulak verelim:

● “İlk sırada iklim değişikliği ile mücadele geliyor. Akdeniz bölgesinde yer alan Türkiye, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor. Tarım alanları azalıyor, verimlilik azalıyor, ürün, bitki ve hayvan hastalıkları artıyor, ürün ekim ve hasat dönemleri değişiyor. Karar vericiler bu konuda gecikmeden küresel işbirlikleri yapıp, çözüm önlemleri almalı.

● Üretim planlaması yapılmalı. Hasat döneminden önce çiftçiyi yönlendirmek; devir stoğu yapacak üretim yapılmasını sağlamak gerekiyor.

● Havza bazlı destekleme modeli hayata geçirilmeli. TMO çiftçi desteğini kaldırdığında, üretim de bitti. Toprak ve su analizleri yapıldıktan sonra, hangi ürünün hangi bölgede daha iyi yetiştiğinin belirlenmesi ve o ürüne prim desteği yapılması gerekiyor.

● Tarım teknolojileri ile verimlilik artırılmalı. Türkiye’nin katma değerli ürün üretmesi gerek. Örneğin, Taşköprü’de sarımsak üreticileri, dünyanın en kaliteli sarımsağını üretiyorlar ama satamıyorlardı. ‘Bir ürün işlenir, sanayi mamülü haline getirilirse, fi yatta istikrar olur’ diyerek, sarımsak üreticilerine çare ürettim. Devlet desteği ve teşvik almadan, 2000 yılında Taşköprü’de Türkiye’nin ilk sarımsak işleme ve paketleme tesisini kurdum. Sarımsaklar tarlada çürümeye terk edilmedi. Üreticiler kar etti.

● Yerel tohumlar korunmalı ve islah edilmeli. Türkiye 1988’de tüm mercimek çeşitlerinde 1 milyon 40 bin ton üretimle dünya mercimek üretiminin yüzde 38.8’ini gerçekleştiriyordu. 2018’de üretim yüzde 58 azalarak 353 bin tona inmiş durumda. Nüfus artıyor, üretim azalıyor. Biz Reis Gıda olarak yerli tohumlarla ürettiğimiz mercimeği 3-4 kat fi yatına ABD’ye satıyoruz? Ama hedefi m, benim çiftçimin yerli tohumla üretmesi ve, Türkiye'nin ihracatına katkı ağlaması. Oysa Türkiye bugün Kanada’dan pirinç alıyor, mercimek alıyor.

● Girdi maliyetleri çok yüksek. Çiftçinin girdi maliyetlerini düşürmek için ilaç, gübre ve yemi kendimiz üretmeliyiz.

● Tarım alanları amacı dışında kullanılmamalı. Küçük aile çiftlikleri korunmalı. Erozyonla mücadele edilmeli.

● Ormansızlaşmanın küresel ısınmaya etkisi yüzde 11. 1996 yılında ormanların korunması ve önemine dikkat çekmek için Orman Paneli’ni gerçekleştirdik. Türkiye’de azalan yağışlar ve kuraklık, tarım,sanayi, turizm ve enerji başta olmak üzere birçok sektörü olumsuz etkiliyor.

● Damlama sulamayı yaygınlaştırmak gerekiyor. Gölet ve derelerdeki sularımızın yüzde 79’u kirli. Son elli yılda göllerimizin yüzde 40’ı kurudu.

● Gübre, ilaçlama, sulama ve hastalık konularından çiftçilere danışmanlık verilmeli. Çiftçinin kendini güvende hissetmesi için stratejik ürülerde alım garantisi sağlanmalı.

● Tarım sigortası geliştirilmeli. Üretimden vazgeçen üretici yeniden toprakla barıştırılmalı. Üretici birlikleri güçlendirilmeli.

● Genç nüfusun tarımda kalması sağlanmalı. Kırsal kesimin kentlere göç etmesinin önlenebilmesi için barınma, güvenlik, eğitim ve sağlık hizmetlerinin verilmesi yanında, bireylerin sosyoekonomik statülerinin yükseltilmesi, tarım ve hayvancılık politikalarının tersine göç ve istihdam yaratacak yönde şekillendirilmesi gerekiyor. Çiftçilik itibar kazanmalı.

● Her konuda kaynak israfı önlenmeli:

● Yerli üretim ve tüketim artırılmalı: 1990’larda kişi başına mercimek tüketimi 9.5 kilo civarındaydı. Bugün 1 kilonun altında. Tüketim alışkanlıkları değişiyor; obezite artıyor. 2009'dan bu yana sosyal sorumluluk projelerimizle, okullarda, üniversitelerde toplumu sağlıklı ve dengele beslenme konusunda bilinçlendiriyoruz. Türkiye iyi beslenmiyor. Bugün tüm dünya bitkisel ürünlere yöneliyor. Bu ürünler hem dünyanın geleceği hem de insan sağlığı açısından çok daha faydalı.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar