Ebedi dönüş

Murat BERK
Murat BERK UZMAN GÖRÜŞÜ


Nietzsche'nin ebedi (bengi) dönüş kavramı, hayatı sonsuz bir istekle onaylama sonucuna ulaştıran bir öğretidir. Nietzsche'ye göre; "insan tüm yaşamı durmadan döndürülen bir kum saatidir.” Ana akım ekonomide de genelde göz ardı edilen ama ekonomi ve piyasaların en önemli konularından biri döngüler, özellikle de borç döngüleridir. Bir açıdan bakıldığında insanlık tarihi aynı zamanda borç döngülerinin de tarihidir.

Aralarında Helene Rey ve BIS’ten Claudio Borio’nun da yer aldığı iktisatçıların işlediği küresel finansal döngü kavramı, bahsettiğimiz makro ölçekteki borç döngüsü kavramı ile ilgilidir. Ray Dalio ise borç döngülerini ekonomik analizlerinin ana noktası olarak alır. Özellikle finansallaşmanın hızla arttığı 21. yüzyılda olanları anlamanın yollarından biri de borç döngülerinin neresinde olduğumuzu kestirebilmek. Bu söylendiği kadar kolay değil, ama son derece önemli.

Yaklaşık son on senede gördüğümüz trendlerin, gelişmiş ve bazı gelişmekte olan ülkelerin aşırı borç yükü, bu yükün de tetiklediği 2008 krizine karşı alınan tedbirlerin sonucu olduğunu düşünüyoruz. 2008 sonrası merkez bankaları 12 trilyon dolarlık niceliksel gevşeme yani piyasaya para aktarımı yaptılar. Bu da faizlerin düşük kalmasının en önemli sebebiydi. Homer ve New York Üniversitesi Profesörü Sylla’nın “Faiz Oranlarının Tarihi” isimli kitabındaki verilere göre de 2008 sonrası dönemde faizler son 5000 senenin en düşük seviyelerini gördü.
Fakat 2016 ve 2017’de 4 trilyon dolar olan niceliksel gevşemenin bu sene 400 milyar dolara düşmesi bekleniyor. Bazı ülkelerde borç kamu ve özel arasında yer değiştirdiyse de yok olmadı, aksine artmaya devam etti ve küresel borç tarihi zirvesine ulaştı.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (UNCTAD) yıllık Dünya Yatırım Raporu’nun son sayısı geçtiğimiz hafta yayınlandı. Bizce, UNCTAD raporunun özellikle doğrudan yabancı sermaye ile ilgili bölümleri dikkat çekici. Geçen seneki raporda yüzde iki civarı artış görülen doğrudan sermaye yatırımları 2017’de, bu beklentinin aksine yüzde 23 daralmış ve 1.43 trilyon dolar olarak gerçekleşmiş. Bunun ana sebebi de uluslarası birleşme ve satın alımlarda yüzdeki 22’lik düşüş. Ayrıca potansiyel gelecek yatırımlar açısından gösterge sayılabilecek greenfield yatırımları yüzde 14 azalmış.

Bu raporun doğrudan sermaye çekmek isteyen ülke ve şirketler ile bunun ötesinde genel trendleri takip edenler açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.

Kesin konuşmak mümkün değil ancak dünya genelinde birçok alamet bu döngü için maksimum parasal/mali gevşeme ve şirket karları seviyelerine gelindiğini, bundan sonrasının zorlu olmaya aday olduğunu düşündürüyor.

Daha kısa vadede de S&P 500 gibi küresel hisse senedi endekslerinin yaz aylarında şubat diplerini test edebileceğini veya altına sarkabileceğini düşünmeye devam ediyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Gelecek zaten burada 02 Eylül 2019
Sıcaklık artıyor 05 Ağustos 2019
Büyük umutlar 29 Temmuz 2019
Faiz Açmazı 11 Haziran 2019
Yuan’a dikkat 20 Mayıs 2019
Devam eder mi? 14 Mayıs 2019
Laplace’ın Şeytanı 07 Mayıs 2019
Reflasyon esintisi 05 Mart 2019
Mindball ve Wu Wei 11 Şubat 2019