ECB’nin kararı

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Bu yazı kaleme alındığında (Perşembe Sabahı) Avrupa Merkez Bankası (ECB)’nin toplantı sonuçları henüz açıklanmamıştı. Piyasaların ve hükümetlerin ekonomi yönetimlerinin gözü kulağı toplantı sonuçlarına kilitlenmiş durumda. ECB toplantısını bu kadar önemli kılan gelişme, ECB Başkanı Mario Draghi’nin, geçen ay Jackson Hole konferansında ciddi bir parasal genişlemeye gidebilecekleri yönlü açıklaması oldu. Nitekim açıklama sonrası Euro, ABD Doları karşısında 1,31 düzeyine kadar geriledi. 

2007/2008 krizi sonrası neoklasik okulun temel öngörüleri yere çakıldı. Yıllardır M. Friedman’ın “enfl asyon her durumda ve her zaman parasal bir olgudur” savı yerle bir oldu. ABD Merkez Banksı (Fed), ECB ve Japon Merkez Bankası parasal genişlemeye gitti ise de, toplam arzı uyaracak bir enflasyon bir türlü ortaya çıkmadı (demek ki enfl asyon her durumda parasal bir olgu değilmiş). Parasal genişlemeye rağmen hanehalkı ve özel kesim kaynaklı toplam talebin artmadığı görülünce maliye politikasına başvurdular kamu harcamalarını artırdılar. Bu politikada ABD önce davrandı, kısmen de başarılı oldu ve ekonomileri yeniden canlanma aşamasına ulaştı. Avrupa Birliği hem parasal genişlemede hem de maliye politikalarında gecikince bir türlü ekonomisi canlanma başarısını gösteremedi.

ECB şimdi, ABD tipi bir parasal kolaylaştırma (QE) politikasına geçmeyi gündeme getirince, başta AB üyesi ülkeler olmak üzere gelişmekte olan (ya da moda terimle yükselen piyasa ekonomileri) heyecanlandı. AB üyesi ülkelerinin heyecanın da altında ekonomilerinin defl asyon çizgisine yaklaşmış olmasından kaynaklanıyor. Temmuz 2014 itibari ile AB 28’de fiyatlar %0,6, Euro Alanında (EA) ise %0,4, Ağustos ayında ise %0,3 oranında düştü. Enflasyonun yerini defl asyona bırakma noktasına geldiğinin bir işareti de, büyüme oranının ilk çeyrektekinin aksine ikinci çeyrekte tersine dönmesi oldu. Büyüme oranı yılın ikinci çeyreğinde birinci çeyreğe göre AB 28’de %0,2, EU’da %0,0 (sıfır), geçen yılın ikinci çeyreğine göre de AB28’de %1,2, EU’da %0,7 oldu. 

Parasal genişlemenin AB’nin büyüme derdine çare olup olmayacağı bir soru olarak karşımızda dururken, bir başka soru da bunun nasıl yapılacağı. ABD bunu kolaylıkla yaptı, çünkü Fed’in aldığı tahvil ABD Hazinesi’ne ya da ABD’li özel sektöre aitti. ECB tahvil alımı yapmaya kalktığında gündeme gelecek ilk soru, ECB’nin hangi ülke tahvilini alacağı olacak, çünkü AB’de 28, Euro Alanında 18 ülke var. Gündeme gelecek ikinci soruda AB’de özel sektörün çıkardığı tahvil hacminin ABD’deki kadar büyük olmaması, üstelik AB’de orta ve küçük ölçekli şirketlerin büyük bir kısmı böyle bir finansman aracına sahip değil. Yani hangi şirketin tahvilini (varlığını) alacağı önemli bir sorun olacak. ECB bu şirketleri bir şekilde belirlemiş olsun diyelim, yine sorun çözülmüyor, çünkü bu durumda da orta ve küçük ölçekli şirketler parasal kolaylaştırmadan doğrudan yararlanamayacaklar. 
Sıraladığımız engellerden dolayı ECB’nin Fed’in yaptığına benzer bir yöntemle parasal genişleme kapısını açması zor gözüküyor. Bunun yerine faiz oranlarını aşağıya çekerek bankaların kredi plasmanlarının daha da arttırmasının yolunu açabilir. 

Bu yöntem olarak basit, ancak sonuç için yeterli olabilir mi, buna olumlu yanıt vermek zor. Unutmayalım Lord Keynes’in öngörülerinden birisi de ekonomilerin yatırımların faiz oranına karşı duyarsız olabileceğidir. 

ECB hangi yöntemi kullanırsa kullansın parasal genişleme, ağzını açmış yurt dışından gelecek olan parayı bekleyen Türkiye gibi ülkelere biraz soluk aldırabilir. Geçicidir ama, 2015 seçimlerine kadar götürür

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019