Ege'den ömrünü sanayiye adamış 90 yıllık bir çınar...

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

Selçuk Yaşar…

İş dünyasının duayeni…
Lider sanayici…
Sadece sanayide değil, tarımda da öncü…
Hatta, biz ekonomi gazetecileri onu daha çok tarımın sanayileşmesi gerekliliğine ilişkin vurgularıyla biliriz…
Balıkçılık, et, reçine üzerine kitaplarıyla tanırız…
Tabii, sadece bu alana vurgu yapmakla kalmadı…
Turborg, Pınar Et, Pınar Süt, Pınar Deniz…
Tarımın sanayileşmesinde özel sektöre liderlik etti…

            ***

Pazar günü gazeteye geldiğimde, baktım masamın üzerinde bir kitap:
Bitmeyen Sevda...
Alt başlığı; Bir Ömrü Dolu Dolu Yaşamak…
Selçuk Yaşar’ın 90 yıllık başarı hikayesini anlatıyor…
Dile kolay… Çocukları, 90’ıncı yaşında, yaşamını bir kitap haline getirerek hediye etmişler Selçuk Yaşar’a…
Kitabın içinden çıkan takdim notunda, “90 yıllık mücadele dolu yaşamımı ben daima bir imtihan olarak gördüm” diyor Selçuk Yaşar, “Her zaman, çevremdeki herkese tecrübelerimi aktarmayı, başarısızlıklardan ders çıkarmayı ilke edindim…”
            ***
İş hayatına ilişkin olduğu kadar, hayatın kendisine ilişkin de pek çok dersle dolu bu her bakımdan zengin kitabın omurgasını bir söyleşi oluşturuyor…
Söyleşiyi Yaprak Özer yapmış…
İzmir Çeşme’de gerçekleştirilen bu söyleşiden bazı satırbaşlarını sizlerle paylaşmak istiyorum: 
İlk ticaret deneyimlerini küçük yaşta, “Büyük bir ticaret adamı” olarak nitelediği babasının Kemeraltı Şeritçiler Çarşısı’ndaki boya dükkanında alıyor Selçuk Yaşar…

w4ethn.png“Yalnız boya ticaretini değil” diyor; “iş ahlakını, dürüstlüğü, müşterilerle ilişkiler nasıl olmalı, babamdan çok şey öğrendim. Buna yeni tabirle “public relations” denir. Babam o zaman “public relations” yapıyormuş. Ben sonradan anlıyorum. Müşteri ilişkileri o kadar iyi ve önemliydi ki, satışların artması müşteri ilişkilerindendi. Müşteriyle dost, arkadaş olacaksın. Malı satmak kolay değil… Müşteriye krallar gibi muamele yapardı babam.”
            ***
Bir işadamı olarak kendini “idealist” olarak tanımlıyor Selçuk Yaşar…
“İdeal her şeyde” diyor, “idealizm yani dürüstlük var, çalışkanlık var, sevgi var, saygı var. Bence idealist olmak lazım hayatta, dürüst olmak lazım…”
Devam ediyor:

“Dürüstlük maddi dürüstlükten başlar, mesela öyle yönetici vardır ki, yalnız kendi çıkarını düşünür. Cebine girecek parayı düşünür. Dürüst değildir o. Dürüst insan işini sevecek ve aynı zamanda çalışkan olacak. Tembeller dürüst değildir… ‘Evvela ben…” demeyecek yönetici. ‘Evvela işim’ diyecek! 
Kendini ön planda tutan yönetici hayatta muvaffak olamaz.”  
            ***
Selçuk Yaşar, sanayiciliğe DYO ile başladı…
1954 yılında… 
Babası Durmuş Yaşar ve kardeşi Selman Yaşar ile birlikte… 
DYO, Sanayi Kalkınma Bankası’nın yardımları ve İş Bankası’ndan alınan 10 bin lira işletme kredisiyle kurulan ilk Türk boya fabrikası…
Bu fabrikanın kuruluşunda, Sadolin’in, dolayısıyla Danimarka’nın katkısı önemli…
Daha sonraki girişimlerinde de…
Şöyle anlatıyor Selçuk Yaşar: 
“Vallahi kopya. Danimarka’da olanları burada yapmak istedim. Oradaki boya fabrikası, bira fabrikası, oradaki süt sanayi, kağıt sanayi, mesela Viking’i Danimarkalılar sayesinde kurdum. Danimarka’daki kağıt fabrikasından… Böylece Türkiye’de en az on ilke imza atmışlığım var.” 
            ***
Yaprak Özer soruyor: 
Süt fabrikası, kâğıt fabrikası, kaynak su şişelemesi, kültür balığı tesisi, matbaa mürekkepleri, Altın Yunus… Yirmiden fazla herhalde… ‘İlk ben yaptım’ dediğiniz kaç iş var?
-Yirmi diyorsan, yirmidir.
-Neden siz, neden ‘ilk’ yapan az?
-Merak. Bir de Danimarka’yı iyi tanımam. Yani Danimarka’daki girişimciliği görmem önemli bir etken…
            ***
Girişimcilik herkesin yapacağı iş değil…
Belki dün daha kolaydı… 
Yoksa bugün mü?
 “Aynı” diyor Yaşar, “Ekonomi ekonomidir. O zaman ekonomi öyleydi, bugün böyle. İş bilenin, kılıç kuşananın. Her zaman zorluklar vardı, kolay hiçbir şey yoktu…”
Devam ediyor: 
“Hayalperest olacaksın ve sarılacaksın. Bu bir karakter meselesi. Akıllı insanlar hayalperest olur... Çocuklara da ben bunu tavsiye ederim, hayalinizi büyük tutun derim…”
Girişimcilik, merak, akıl tamam. Ya cesaret?
“Cesaret değil o, görgü meselesi, eğitim meselesi. Bir de vizyon şart. Danimarka’daki gelişmiş sanayiyi görüyordum, ders alıyordum, kıskanıyordum.”
            ***
Hırsı önemli görüyor başarıda…
“Hırs olmadı mı, inat da olmaz” diyor ve açıyor bu düşüncesini; “Israrcıyım. İnat dediğim o. Bir konuda ısrarcı olacaksın. Şimdi mesela Yaşar Üniversitesi değil mi, muazzam bir eser. O nasıl oldu, benim ısrarımla, inadımla oldu… Bizden evvel kurulan birkaç tane vardı. Bilkent vardı, Koç vardı. Biz de Ege bölgesinde öncülük yapmaya karar verdik. Koç’tan ders aldım zannediyorum.”
Başka ne önemli başarıda? 
Heyecan mesela… Önemli mi?
“Heyecan o kadar önemli değil. Mühim olan akıl ve sebat…”
Tutku?
“Şart. Tutku olmadı mı havayla cıva…”
            ***
Tutku, ısrar, azim, sebat…
Ve tabii her şeyin başı olarak gördüğü akıl…
Hepsi tamam. Ama bir kişiye bağlı olarak sürdürülemez ki hiç bir şey… 
Yaşar gibi büyük bir topluluk gelecekte nasıl devam edecek?
Formül nedir; profesyonelleşme mi, aile mi? 
“İkisi kombine” diyor duayen işadamı, “Hem aile fertleri yani evlatlarım, hem yöneticiler aynı prensipleri tatbik ederse, benim istediğim olur. Zor değil. Yeter ki, evlatlarım da benim gibi düşünsün. Bir de üst yönetici çok önemli. Tepedeki. Bereket bizim üst yöneticiler iyi… Akıllı olacak, sadık olacak, çalışkan ve başarılı olacak.”  
            ***
“Geçmişin muhasebesini yapar mısınız ara ara?” diye sorulunca, “Hayır” diyor, “Geçmiş geçmiştir. Unutacaksın geçmişi. Geleceğe bakacaksın. Ama geçmişten ders alacaksın. Mühim olan o. Geçmişe bağlı kalmayacaksın.” 
Şimdi bir müze kurmak istiyor…
Eski bir un fabrikasını restore edip modern sanat müzesi ve sanayi müzesi şeklinde projelendiriyorlar. Yani Selçuk Yaşar, 90 yaşında yine geleceğe bakıyor…
Gelecekle ilgili planlar yapıyor, hayaller kurmaya devam ediyor. 
            ***
Son bir soru…
Belki merak etmişsinizdir, Selçuk Yaşar’ı ne motive eder?
Para ya da başka bir şey?
Yanıtı kısa: 
“Başarı” diyor tek kelimeyle, sonra ekliyor: “Kaleye gol atmak…”
Sağlıkla, nice yıllara…

Yaşarken heykeli dikilen işadamı… 

•17 Ocak 1925’te Rodos’ta doğdu. Ailece Rodos’tan İzmir’e göç ettiler ve 1930’da Karşıyaka’ya taşındılar 
•1943’te İstanbul Saint-Joseph Lisesi’ni birincilikle bitirdi. Önce Sultanahmet’teki İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu’na kaydoldu. İki yıl sonra İzmir Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu’na geçiş yaparak İzmir’e geri döndü 
•1944 yılında babasının Şeritçiler Çarşısı’ndaki boya mağazasında iş hayatına başladı 
•Kardeşi Selman’la birlikte 1945-47 yılları arasında Zümrüt isimli tekneleriyle katıldıkları yarışmalarda iki kez İzmir birincisi ve Türkiye şampiyonu oldu
•Hayatını Zuhal Krom ile birleştirdiği 1954 yılında DYO fabrikası üretime başladı
•Kızı Feyhan Yaşar (1955), oğlu Selim Yaşar (1956) dünyaya geldi
•1958’de Karşıyaka Spor Kulübü’ne başkan seçildi
•1964’te kızı İdil’in doğumuyla bir kez daha babalık heyecanını yaşadı 
•Tuborg’u Türkiye’de üretime ikna etti  (1968) 
•TÜSİAD’ın 12 kurucusundan biri oldu (1971) 
•Türkiye’nin ilk özel sektör süt fabrikası Pınar Süt’ü kurdu (1973)
•Türkiye’nin ilk 1000 yataklı tatil köyü Altın Yunus Çeşme’de açıldı (1974)
•Daha sonra YaşarBank adını alacak Türkiye Tütüncüler Bankası’nı holding bünyesine kattı (1980)
•1982’de ilk özel kağıt fabrikası Viking Kağıt kuruldu. Aynı yıl babası Durmuş Yaşar’ı 90 yaşında kaybetti. Annesi Hikmet Yaşar 1987’de vefat etti
•1984’de ilk PET ambalajda su şişeleme fabrikası Pınar Su açıldı
•İlk özel sektör entegre et tesisi Pınar Et’i kurdu. Aynı yıl ilk kültür balığı tesisi Pınar Deniz kuruldu. 
•İlk entegre hindi tesisini kurdu (1997)
•Yaşar Üniversitesi kuruldu. İlk entegre organik gübre fabrikası Selçuk Yaşar imzasıyla faaliyete geçti (2001)
•Yaşar Holding Onursal Başkanı oldu (2004)
•Karşıyaka Belediyesi tarafından yaptırılan heykeli İzmir Bostanlı’da dikildi (2010)

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar