‘Elektrikçi de olabilirdim, spor hocası oldum’

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI emre.alkin@dunya.com

Bu haftaki konuğumuz Durmuş Hoca. Bugün metropollerde revaçta bir trend olan ‘kişisel spor hocası’ olarak devam ettiği meslek hayatının püf noktalarını bize anlattı. Bulgaristan’dayken ismi Delço imiş. Delço Atanasov. Türkiye’ye gelir gelmez Durmuş Helvacı olmuş. Atletizmden haltere, elektrik teknisyenliğinden ‘personal trainer’lığa kadar hayat macerasını bizimle paylaştı. Ama ne macera! “Evladınız bu işi yapmak istese ne derdiniz” diye de sordum. Açık yüreklilikle cevap verdi. Çok önemli insanları çalıştıran Durmuş Hoca “bu işte sosyal olduğun kadar ketum da olacaksın” diyor. Daha birçok şey ile beraber… Paylaşmasak olmazdı.

Spor hocası olmak nasıl bir serüven?

‘Serüven’ doğru bir kelime oldu. Başladığı yer de komünizm zamanındaki Bulgaristan. O zamanlarda ilkokul 3. sınıfta okula gelirler ve kimin hangi spora yatkın olduğunu ölçerlerdi. Beni atletizme seçtiler. Yıllar geçti yine geldiler ve ‘senin kemik yapın halter ya da güreşe yatkın’ dediler. Naim Süleymanoğlu’nu da bu şekilde seçmişler tahmin ediyorum. Haltere başladım. Sonra yalvar yakar bir şekilde atletizme döndüm. Ancak Bulgaristan’da yaşayan Türkler için işler zorlaşıyordu. Todor Jivkov zamanı. Gayet iyi hatırlıyorum. ‘Durmuş’ olan ismim ‘Delço’ yapılmıştı. Türkçe konuşmak yasaktı. Baskı artıyordu. Türkiye’ye geldim mecburen ailemle. Sefaköy’e yerleştik. O zamanlarda Türkiye’de spor dendiğinde bir tek futbol akla geliyordu. Eve en yakın yer olan Florya Metin Oktay Tesislerinde koşu antrenmanı yapmak istedim. “Sen iyi koşuyorsun gel futbolcu ol” diye ısrar ettiler. Ben “Ben atlet olmak istiyorum” diyordum. Derdimi anlatamadım. 

Spordan kopmadınız yine de

Mümkün değil. Oturduğum mahallede bir büyüğüm vardı. “Sen ağırlık vs. çalışmak istiyorsan gel bizim salona” dedi. Ben halter sandım. Meğer dövüş sanatları ile vücut geliştirme yapılan bir salonmuş. Anlaşmam şöyleydi: Gün içinde bedava antrenman karşılığında pas pas çekip, akşam ağırlıkları kaldırıp yerlerine koyup, etrafı düzenleyecektim. Günlük harçlığım belliydi. Avcılar’dan Bakırköy’e vasıta ve günlük gıdamı ancak karşılıyordu. Okulla beraber 2-3 yıl böyle devam etti.

‘Cem Yılmaz’ın filmindeki rolün ilhamı, ticaretteki batış hikayem…’

Sonra ‘nereye kadar bu iş mi?’ dediniz

Benden önce ailem isyan etti. Yaptığım işte gelebileceğim bir yer yoktu. Liseyi bitirdiğim sene spor akademisi sınavlarına girdim ve ucu ucuna kaybettim sınavı. Babam “artık elektrikçi olacaksın” dedi. Çünkü meslek lisesindeki branşım buydu. O sıralarda part-time spor hocalığına başlamıştım. Sonunda Gençlik ve Spor Müdürlüğü’nden diplomalarımı alıp salonlarda hocalık yapmaya başladım. Bu arada vücut geliştirme yarışmalarında epeyce derece elde ettim. Sokakta yürürken ilgi görüyordum gerçekten. Türkiye şampiyonu oldum. Yurt dışında. Beşiktaş’ta World Class vardı. Oraya hocalığa davet edildim. Bu arada birileri aklımı çeldi. “Bulgaristanla ticaret yapsana çok kârlı” dediler. Ben de ticarete başladım.

Durun tahmin edeyim: Battınız mı?

Doğru battım. 1998’de bavul ticaretine dahil oldum. Bir ara iyi para kazandım. Yanlış yaptığım yer CD işine girmek oldu. Bilgisayar oyunları vs. Meğerse Bulgaristan’da ciddi bir teşkilat varmış bu konuda. Canımı zor kurtardım diyebilirim. Sonra bu tecrübelerimi Cem Yılmaz ile paylaştım. Bayağı ilgilendi ve epey de güldü. “Pek Yakında” filminde bana bir rol verdi. Film çekmek zor işmiş. Bir yandan çok güldük ancak diğer yandan çok yorulduk. Allah film çekenlere kolaylık versin. Neyse, battıktan sonra asli işime geri döndüm 1999’da. Spor hocalığına devam ettim.

‘Varlıklı olmak veya yakışıklı ya da güzel olmak yetmiyor artık kimseye’

Kariyer ne zaman yükselmeye başladı?

Döner dönmez Namık Ekin Hoca bana “Yüzme İhtisas Kulübü’nde hocaya ihtiyaç var, gider misin” diye sordu. Hoca’ya saygım büyüktü ve kabul ettim. Aslında istemeye istemeye kabul ettim. Çünkü mesafe çok fazlaydı. Kış aylarında Avcılar-Ortaköy yapmaya başladım her sabah. Kariyerimin dönüm noktası oldu diyebilirim. Hem bol insan tanıdım hem de çok şey öğrendim orada. 2000’li yıllarla beraber ‘personal training’ dediğimiz trend başladı. Ben de özel spor hocalığı yapmaya başladım. İnsanlar ilk önce tuhaf karşılıyordu. Hem salona para veren hem de ekstra hocaya da para veren insanların sayısı giderek arttı sonra.

Yaptığınız işte katma değer yaratan en önemli gelişme nedir?

Hayat şartları. İnsanlar kendilerine artık daha fazla dikkat ediyorlar. Bunun için de bütçe ayırıyorlar. Sürekli göz önünde olan kişiler için spor artık yaşamın en önemli parçalarından biri. Varlıklı olmak, yakışıklı veya güzel olmak yetmiyor. ‘Fit görünmek’ de gerekiyor. İlla çok kaslı olmak için değil. Sağlıklı olma ve sağlıklı görünme ihtiyacı özel spor hocalığı sektörünün büyümesini sağladı diyebilirim. 

İnsanlar disiplinli mi? Yoksa kaytarma oluyor mu?

Ders verdiğim insanların yüzde 60’ı 2-3 yıldan sonra başka spor dallarına geçmek istiyor. Geri kalan yüzde 40’ı ise sabit kalıyor ve benimle çalışmaya devam ediyor. İnsanlar ister istemez değişiklik istiyor. Yoga veya Pilates’e geçmek istiyor. Bu da çok doğal. Ancak derslerde herkes disiplin içinde diyebilirim. Bu da beni sevindiriyor. Benim çalışma disiplinimi unutmayanlar yıllar sonra geri dönüyor. Disiplin işi biraz da çalıştığınız hocayla ilgili. Ders esnasında telefonuna bakan veya sürekli sohbet eden bir hocayla disiplinli çalışma olamaz. Herkesin vakti kıymetli ayrıca. 

Ekmek var mı bu işte? 

Her işte olduğu gibi, bu işte de yüksek standartlarda çalışan herkes için ekmek var. Standartları en yükseğe çıkardığım yer Hillside oldu. Yanlış hatırlamıyorsam 2009 yılında başladım orada. Spor salonundan kulüp mantığına geçiş Türkiye’de Hillside ile oldu diyebilirim. Profesyonellik, idarecilik, sağlık ve işletmecilik olarak farklı bir bakış açısı kazandırdı bana. ‘Sosyalleşmenin’ önemini kavradım. Orada kazandığım bilgiler yanında, oraya kazandırdıklarım da çok oldu diyebilirim. İş görüşmesinde “ben part-time olmak istiyorum çünkü özel ders vereceğim” dediğimde ilgiyle baktılar bana. Çünkü ilk defa böyle bir taleple gelen olmuş. Sonra da performansımı görünce onlar da doğru bir iş yapmış olduklarını anladılar. İlk ay 96 ders verdim. Bu bir rekordu. Açıkçası Hillside’a her açıdan teşekkür borçluyum. İşini doğru yapan için cennet gibi bir yer.

‘Evladımın da spor hocası olmasını isterim. Ama kendi hatalarını yapsın’

Hala aileniz ‘ne olacak bu çocuğun hali’ diyor mu?

Demiyorlar çok şükür. Çünkü her bakımdan bu işteki ısrarımı ve kabiliyetimi kanıtladım. Üzerine de iyi para kazanıyorum. İtiraf edeyim bu yolda ben de ara sıra “ne olacak halim” dedim. Ancak bugün geldiğim nokta mesleğimde çok iyi bir nokta. Parayı elde tutmayı öğrenen spor hocaları geleceklerini de kurtarırlar. 

Evladınız bu işi yapsın ister miydiniz?

Ne isterse onu yapsın. Ancak benim işimi yaparsa çok mutlu olurum. Benim yaptığım hataları yapmasını engellerim. O kendi hatalarını yapar artık. Hatasız öğrenmek mümkün değil. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar