En az hukuk hatası en az acıya yol açar...

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

15 Temmuz darbe girişiminin ardından üç aylık OHAL ilanı üzerine Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, hukuk dışına çıkılmaması için elden gelen özenin gösterileceğini  ve OHAL uygulamasının erken olarak 1.5 ayda sona erdirilebileceğini, ekonomiye zarar verecek kararların gündeme gelmeyeceğini açıkladı. Bizler de ekonomide tedirginliğe ve durgunluğa yol açacak girişimlerden kaçınılması gerektiğini ve OHAL döneminde hukuka ve adalete bağlı kalınan kararlarla darbe grişimindekilerin en kısa zamanda hukuk kuralları  içersinde yargılanıp cezalandırılmasının yerinde olacağını belirten yazılar kalemi aldık.

Şimdi görüyorum ki 15 Temmuz gecesi kandırılıp aldatılıp sokağa çıkarılan askerler ile Kuleli Askeri Lise öğrencileri, 15 gün gibi kısa bir sürede sorgulanıp salınıverildiler. 

Bu olumlu bir gelişme. Buna karşın Türkiye’nin önemli sanayi merkezlerinden önemli sanayi kuruluşlarının yöneticileri birbiri ardından gözaltına alındılar/alınıyorlar. Bu Gaziantep, Kahramanmaraş, Bursa, Ankara gibi ilerde tedirginliklere yol açtığı gibi, birçok  ilde yaprak kıpırdamaz bir ekonomik olumsuzluğa neden oldu.

Bunun yanı sıra çok sayıda gazeteci de gözaltına alındı. Bunların yarıdan fazlası Zaman gazetesinde yazı yazmış olmaları nedeniyle gözaltına alındı. Bunlardan 80 yaşındaki felsefeci şair Hilmi Yavuz’a gözaltına alındığı sırada yakınları doktor raporu gösteremediği için ilaçlarını veremedikleri tansiyonunun düştüğü haberleri gazetelerde yer aldı. Neyse ki savcılık bu haber üzerine Hilmi Yavuz’un gözaltı süresine son verdi.

Hilmi Yavuz’un gözaltına alındığı haberini duyduğumda 1969 yılından bu yana belleğime yerleşmiş iki dizesini hatırladım: “Bir gülün açılması devrimdir/ Bildiğin anladığın bir devrim.”

Sonra, Doğu şiirlerini hatırladım bulup okudum. Bunlardan “Doğu'nun sorunları” şiirini buraya aktarıp birlikte okuyalım: “Hangi  umut, hangi sevda, hangi dağ ve hangi-/ dağ Allahuekber dağıdır/ sevda nazımınki/ ve ozan bir grup derviş işte/ acısı gevaş’ta ağıdı muş’ta/ kendini yollara bezemiş/ mendili boydan boya meneviş/ bir büyük akşamın külü/ sabrı hasreti doğunun/ ve ölüm, bir kır yoksulu/ gibi gök ekin arıyor sanki/ hangi umut, hangi sevda,  hangi dağ ve hangi-"

OHAL ilanı üzerine yazdığım yazıda bir yandan uygulamalarda adalet ve hukukun dışına çıkılmaması gerektiğini, maslahattan uzak durulmasını belirtmiştim. Bir yandan da  kine, kısasa dayalı tavırlardan uzak durulması, ihbarlar ve söylentilerle “cadı avı”nın gündeme gelmemesini önermiştim. 

Şimdi benimle aynı duyguyu paylaşanlar olduğuna tanık oluyorum. Bunlardan birisi de Almanya’da bir dönem sol partide siyaset yapan Prof. Keskin. Keskin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektupta geniş bir değerlendirme yaparak, laikliğin öneminin kanıtlandığının altını çiziyor: “Orduda bile, komutan yerine, tarikat/cemaat yetkililerinden emir alınmasının, Türkiye’yi bir darbeyle baş başa getirdiğini gördük. Bu bağlamda laikliğe ve liyakat ilkesine bağımlılığın ne denli vazgeçilmez bir devlet sistemi olduğu kanıtlanmıştır. Bu ilkeden asla ödün verilmemelidir.” 

Prof. Dr. Keskin, ölüm  cezası konusuna da mektubunda değinirken, ölüm cezasının  getirilmesi durumunda daha önce işlenmiş suclara uygulanamamasının hukuk sisteminin vazgeçilmez bir unsuru olduğunu belirtmenin yanı sıra, Avrupa’dan Gülen kaçkınlarının geri gönderilmesine de engel olacağının altını çiziyor.

Keskin, mektubuna şu uyarısıyla ile son veriyor: “Size ve hükümete eleştirel öneriler sunan medyanın izlenmesi, yapıcı uyarı ve görüşlerin danışmanlarınızca size iletilmesi, inanıyorum ki ülke yararına olacaktır. Saygılarımla.”

OHAL döneminde hukuk ve adalet içersinde kalınıp, hata yapılmaması için bu tür aydın uyarılarına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Çünkü en az hukuk hatası en az acıya neden olacaktır...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar