Enflasyon düşerken fiyatlar artar mı?

Şevket SAYILGAN / Ekonomist
Şevket SAYILGAN / Ekonomist sevket.sayilgan@dunya.com

Enflasyon veya diğer tanımı ile fiyat istikrarı ekonomilerin üç önemli hedefinden biridir (Diğerleri sürdürülebilir büyüme ve tam istihdamın sağlanması). 

Enflasyon ekonomilerde alınan karar ve uygulamaların bir bakıma doğrulayıcı  parametresidir. Popülist yada kaynakların verimsiz kullanımı enflasyonun sorun olması ile karşılık bulur.

Enflasyonun toplumsal ahlaki erezyondan , şeffaflık , öngörülebilirlik yetkinlerinin ekonomide yitirilmesine de neden olur. 

Peki enflasyon teknik anlamda nedir?

Enflasyon fiyatlar genel seviyesindeki artış hızıdır. Sonuçta fiyatların artış hızının yavaşlaması tabidir ki enflasyonun düşüş anlamına da gelecektir. Ancak fiyatların düşmesi demek değildir. Özellikle gelir tarafı fiyat artışını karşılayacak yönde oluşmazsa  enflasyon düşüşü görülmesine rağmen satın alma gücü azalmaya devam edecektir. 

5 Aralık da açıklanan TÜFE ve ÜFE rakamları yaşadığımız son bir yıllık dönemde rakamsal zirveyi gördüğümüzü göstermektedir.  Ancak fiyatlar genel seviyesinde artışın devam edeceği gerçeğini değiştirmeyecektir.  Özellikle toplumsal algı ve beklentilerdeki değişim tam anlamıyla etkilemeden kalıcı ve hedef olan tek haneli enflasyona ulaşılması mümkün olmayacaktır. 

Ayrıca unutulmamalıdır ki  ülkemizdeki enflasyonun maliyet kaynaklı ve kur geçişkenliğine duyarlıysa da , gıda alt grubunun majör faktör olmaya devam ettiğidir. ( Kasım 2022 TÜFE'de aylık %5,75 yıllık %102,55 oranında artmıştır. )

Özellikle Haziran 2022'den itibaren döviz kurlarındaki stabilitenin etkisininde dahil olduğu süreç enflasyon yüzdesindeki yavaşlamanın da sebebi olmuştur. Buna göre 2022 Ocak – Haziran dönemi TÜFE toplamı %36,55 olarak gerçekleşmişken , Temmuz – Kasım dönemi TÜFE toplamı %13,33  olarak oluşmuştur.  Bu karşılaştırma da enflasyondaki stabilitenin bir göstergesidir. Bu değerlendirmeyi 2023 yılına göre projekte edersek , 2022 Aralık – 2022 Nisan dönemi yaşanılan enflasyon toplam %42,20 olmuştur. Bu değer de bize göstermektedir ki;

1.Senaryo 2022 Aralık – Nisan 2023 dönemi enflasyonu   aylık ortalama %3 olduğu durumda,

3 Mayıs 2023 de TÜFE enflasyonu %57  seviyesine düşecektir.

2.Senaryo  2022 Aralık – Nisan 2023 dönemi enflasyonu aylık ortalama %2 olduğu durumda , 

3 Mayıs 2023 de TÜFE enflasyonu  %53 düzeyine inecektir.


Dolayısıyla önümüzdeki aylarda rakamlarda hissedilir bir enflasyon düşüşü yaşanacaktır. Ancak Mayıs 2023'te ortalama %45 -50 düzeyindeki bir enflasyonda uluslararası sıralamada bizi üst sıralarda kalmamıza devam ettirecektir.  Eyül 2022 Enflasyon verilerine göre Dünya sıralamasında en yüksek 6. Ülke konumumuz dikkate alınacak olursa ( bir üst basamakta 5. Venezüella %114  ile  bulunurken, bir alt basamağımızda 7. Arjantin %69,8 seviyesindedir). Eğer yukarıdaki  2023 Mayıs ayındaki öngörüye göre enflasyon %50-55 bandına oturduğunda,  sıralamada diğer ülkelerin enflasyonu aynı kaldığını varsayarsak 9 . sıraya  gerileyerek İran la ( 9. %52,2 düzeyiyle)  benzer seviyeye gelmiş olacağız.


Kısacası Enflasyon yaşadığımız Dünyanın temel sorunu olmakla birlikle oranlar itibariyle birkaç istisnai ülke dışında %50 seviyesinin üzerinde olmadığını görüyoruz . Bizde bu kadar güçlü bir baz etkisine rağmen %50'ler seviyesini Mayıs 2023'te yakalayacağımız görülmektedir. 

Enflasyon ekonomide bir çok sorunun tetikleyicisi olmakla birlikte belki de en sorunlu tehlikesi gelir dağılımında yarattığı etki olarak değerlendirmek mümkündür. Özellikle 2022 3. Çeyrek büyüme rakamlarında da teyit edildiği gibi Ücret ve Maaşın milli gelirden aldığı payın dramatik düşüşle %26 gerilediğini görmekteyiz. Gelir dağılımının bozulduğu dönemler tüm ekonomik kavramlarda sürdürülebilirlik riskinin de artması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bugünlerde en önemli konulardan olan Asgari ücret süreci böyle bir konjonktürde belirlenecektir. Özellikle Sermaye sahiplerinin rakamın yüksek belirlenmemesi hatta sınırlar belirlemesi noktası gelir dağılımı diyalektiğinin bir yansıması olmaktadır.  Ancak unutulmamalıdır ki böylesi fiyatlamaların ve dengelerin bozulduğu dönemlerde bu tarz iyileştirici kararlar alınmasıdır. Belki ilk aşamada bu tarz bir kararın enflasyonu tetikleyeceği beklentisi oluşmaktadır. Burada sorun olan böyle asgari ücret kararlarının tekil bir konu olarak alınmasıdır. Normalde ülkemizde maliye politikasının öne çıkarılması, sermayenin bu dönemde olağanüstü kazançlarından kar elde ettiği  dikkate alındığında bu döneme ait gelir araçları ile  ücret – maaş payının yükseltilmesine yönelik kaynaklar devreye alınmalıdır.

Sonuç, tüm bu kapsamlı alınması gereken kararlar ne yazık ki seçim öncesi alınması mümkün gözükmemektedir. Ancak seçim sonrası sıkı para politikası ve maliyet politikası içerikli  bir ekonomi program ihtiyacı  görülmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar