Enflasyon ve masculinist ekonomi

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faiz kararı bekleniyordu. Büyük olasılıkla banka faiz oranında küçük bir azaltmaya gidecek, en kötü ihtimal ise faiz oranını sabit tutacak. ABD Merkez Bankası’nın da (FED) en azından daha altı ay daha faiz oranlarını yükseltmeyeceği öngörülüyor. Japonya Merkez Bankası’nın      (BOJ) 10 yıl vadeli devlet tahvili faiz oranlarının %0,59’a gerilediği bir ortamda faiz oranlarını ile oynama imkan ise zaten hiç yok.

Gelişmiş ülkelerde gündemde enflasyon ile mücadele yok. Eylül ayı itibari ile enflasyon oranı (TÜFE) ABD’de %1,2, Japonya’da %1,0 ve Euro Alanında %1,1 düzeyinde. Euro Bölgesi'nin iki büyük ekonomisi Almanya’da enflasyon oranı %1,2, Fransa’da %0,9. Euro Bölgesi'nin dışında olan, ancak AB’nin diğer büyük ekonomisi İngiltere’de enflasyon oranı %2,7.  Bu tablo karşısında gelişmiş ülkelerde 2014 yılı, düşük enflasyon, düşük faiz oranlarının geçerli olduğu, Merkez Bankalarının büyümeye odaklandığı bir yıl olacak.

Gelişmiş ülke ekonomilerinde enflasyon düşük oranlarda seyrederken, çokta yüksek oranlı büyüyememelerine rağmen yükselen ekonomilerde enflasyon oranı yüksek. Bu ülkelerin içinde yer alan BRIC ülkelerinde de, enflasyon oranı yüksek. Enflasyon oranı Brezilya’da %5,9, Rusya’da %6,1, Hindistan’da % 9,8 ve Çin’de  %3,1 (oran göreli olarak düşük) düzeylerinde. Yükselen ekonomiler içinde yer alan Türkiye’de ise Ekim ayı itibari ile enflasyon oranı %7,7’ye ulaştı.

Gelişmiş ülkelerle, yükselen ekonomiler arasında ortaya çıkan bu ayrışmanın nedeni üzerinde düşünmemize gerektiriyor. BRIC ülkeleri ve Türkiye her ne kadar liberal iktisat politikalarını uyguladıkları iddiasında iseler de, bu ülkelerin ekonomik modelleri devlet kapitalizmine daha yatkın. Yani kamu hala ekonomide güçlü, kamu tercih ettiği kesimlere rant yaratabiliyor ve kamu kesiminde iktisadi etkinlik düşük. Bu ülkelerde yapılan özelleştirmeler kamunun gelir hanesine yazılarak bütçelerini rahatlatsa da, etki ekonomi için kısa dönemli oldu. Yani bu ekonomilerde yapısal sorunlar devam ediyor.

Bu ülkelerin hemen hemen tümünde verimlilik düşük. Kamu kaynaklarının etkin kullanımının sağlanamamasının yükü vergilendirme yolu ile geniş kitlelere yükleniyor. Bu politikalar fiyatların daha artmasına, yani enflasyon oranının yüksek olmasına neden oluyor. Bu çarpık yapılanmanın en güzel örneklerinden birisi de Türkiye ekonomisi.

Çok basit bir örnek: 29 Ekim’de açılan Marmaray iyi yapıldı, yapılmadı tartışmalarının arasında, bu tünelin kaça yapıldığı güme gitti. Eğer gazetelerde yazılan doğru ise tünelin maliyeti çok yüksek. Bu maliyet cicim ayları geçtikten sonra fiyatlara yansıyacak, yani maliyet yine halkın üzerinde kalacak, dolayısı ile enflasyona yansıyacak. Ulaştırma hizmetlerinin TÜFE içindeki ağırlığının %17,99. Gerisini siz düşünün. .

Türkiye ekonomisi “masculinist” bir ekonomidir. Çünkü erkekler idare etmekte. Dolayısı ile ekonomideki tüm olumsuzlukların sorumlusu erkeklerdir. Aslında erkekler sadece ekonomiyi değil, herşeyi yönetmekte. Kadınlarda bunun bir parçası. Üstelikte de erkekler bunu sürekli kadınları suçlayarak yapmakta. Ülkemizde süre giden türban, kadın erkek birlikteliği tartışmaları da bunun eseri. Sanırım bu da erkeklerin suçluluk duygusundan kaynaklanıyor.  Ancak erkekler çok da becerikliler. Ekonomi sallanırken, herkesi farklı yönlere sevk etmeyi iyi biliyorlar.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019