Enflasyon ve merkez bankası

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Geçen hafta kaldığımız yerden “enflasyon” konusuna devam ediyoruz. Enflasyonu parasal bir olgu olarak görüyorsanız, çözümü merkez bankasına bırakabilirsiniz. Bu tek başına çözüm için yeterli olur mu? Tarihsel gerçekleşmeler olmadığını defalarca gösterdi. Çünkü enflasyonu merkez bankası yaratmaz.  Elbette parasal genişlemeyi merkez bankası yarattığı için enflasyon oranı yükselir. Ancak parasal genişlemenin nedeni çoğu zaman kamunun finanse edilmesidir, yani bütçe açığıdır. Bütçe iktidardaki siyasi parti tarafından hazırlanır ve onun  siyasal tercihlerini ifade eder.  Örneğin seçim dönemlerinde  hükümetler harcamaları artırmak isterler, finansman kaynağı da merkez bankası olması tercih edilir. Aksi takdirde vergileri artırmak gerekir ki, bu da seçime giderken anlamlı olmaz. Eğer kurgu böyle işlerse, seçim sonrası iktidara gelen hükümet kucağında enflasyonu bulur. Bundan dolayı genel olarak hükümetler seçim öncesi genişlemeci, seçim sonrası daraltıcı politikalara başvururlar.

Bu olgu geçmişten bugüne Türkiye içinde geçerlidir. On üç yıllık iktidarları döneminde AKP hükümetleri çevre, yeşil ekonomi  denildiğinde hep tüyleri diken diken oldu. Şimdi birden bire çevreci oldular ve ağaç dikimi için 120 bin işçiyi geçici olarak işe alıyorlar. Alınan bu işçiler için bütçe kanununda bir ödenek yok, bütçe kalemlerinden aktarma yapılacak. Eğer TCMB yasası el verse idi, bankaya para arzını artır, bütçe finansmanına yardımcı ol denilecekti. TCMB bağımsız olduğu için denilemiyor. Hükümet TCMB’ye karşı tavrı biraz da bundan. Yani TCMB’yi kamu harcamalarının finansmanında   kullanamamak. Bankaya karşı hücumlarını haklı çıkarmak için de, Bankaya hem enflasyonu düşüremiyorlar, hem de faiz oranını yüksek tutarak büyümenin önünde engel oluyorlar suçlamasını yapıyorlar.

Bu durum sadece iki kurum arasında süre giden sıradan bir tartışma olsa, sineye çekilebilir. Ancak bu kurumlar iktisat politikası açısından kilit konumundalar. Hükümet maliye politikasının, TCMB para politikasının yürütücüsü. İlişki bu kadar güçlü ve ayrılamaz olunca çekişmenin etkisi de büyük olmakta. Bakın TCMB’nin uyguladığı enflasyon hedeflemesine dayalı para politikasının teorisyenlerinden F. Mishkin bu durum yaratacağı sonuçlara ilişkin ne diyor:      
“ Politik tartışmanın biçimi ne olursa olsun, merkez bankasını politik olarak güvenilir tutmanın kazançları, para politikası hakkında aktif politik tartışmaların iyi işleyen bir demokratik sistem için hayati olduğunu gösterir…..Fakat merkez bankasının yürütme organı tarafından eleştirilmesi ve tartışılması çok daha problematiktir.  Yürütme organı merkez bankasının kaynaklarını ve güçlerini etkileyen yasama üzerinde büyük etkiye sahip olduğundan, bakanlar kurulunun, özellikle başbakan veya maliye bakanının merkez bankasını ödüllendirme veya cezalandırma yönünde önemli bir gücü vardır.  Hükümetin bir bakanı merkez bankası eylemlerini ve özellikle faiz oranlarını yükselttiğinde politika yapıcıları eleştirince merkez bankası güvenilirliğinin zayıflaması muhtemeldir.  Sonuç, fiilen hükümetin- bakanının istediğinin tersi olabilir. Çünkü güvenilirliği yeniden sağlamak ve enflasyon beklentilerinin yükselmesini engellemek için merkez bankası muhtemelen faiz oranlarını daha da artıracaktır ki, bu ekonomik hasıla ve istihdamda daralmaya yol açabilecektir” (M.Fishkin, 2014, Para Politikası Stratejisi, Sayfa:537).

Yani enflasyon sadece TCMB’nin değil, hükümetin de işidir. TCMB’de bunu kibarca mali istikrar sağlanmalıdır diyerek, Hükümete hatırlatıyor. Anlayan olursa, enflasyonla mücadele de mevzi kazanılır. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019