Fed rallisi sona ererken

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

 

Gazetemiz DÜNYA'da yazmaya başladıktan sonra, her yeni haftaya cuma günü için ne yazsam sorusuna yanıt arayarak başlıyorum. İyi de oluyor. Çünkü DÜNYA Gazetesi ve danışmanlık yaptığım kurum sayesinde dünya ve Türkiye ekonomisine ilişkin verileri, yazıları günü gününe izleme, okuma mecburiyetinde kalıyorum. Zorunluluktan hayırlı bir iş çıkıyor.
Bu hafta ne yazacağımı karar vermiştim, o yüzden rahattım. Bu rahatlığım bilgisayarın başına geçip günün ilk taramasını başladığımda,  TCMB Başkanı Erdem Başçı'nın demecini görünce daha da arttı. Başkan Başçı demecinde ABD Merkez Bankası Fed'in parasal genişlemeden vazgeçmesine yönelik beklentilerdeki yükselişin Türkiye'den 8 milyar dolarlık bir kısa vadeli sermaye çıkışına neden olduğunu söylemişti.
Son okuduğum yazılardan birisi tam da bunun üzerine idi. Yazı Fed'in kriz döneminde sürdürdüğü parasal genişlemenin tersine dönmesi halinde küresel ekonomide hangi ülkenin, hangi finansal araçlarını nasıl etkileneceği üzerine idi.
Sorunun yanıtına Fed'in parasal genişlemeye gitmesinin yarattığı sonuçları analiz ederek başlayalım. Fed 2008 yılı Kasım ayından itibaren piyasalara müdahaleye başladı. İlk olarak 600 milyar dolarlık mortgage menkul kıymetlerini satın aldı. Sonra Mart 2009'da 850 milyar dolarlık bir alım daha yaptı, yetinmedi 300 milyar dolarlıkta ABD Devlet tahvili satın aldı. Banka 2010 yılında da bu politikasına devam etti ve 600 milyar dolarlık bir alım daha yaptı. 2010 yılının son çeyreğinden itibaren de her ay  40-45 milyar tutarlık dilimler halinde   menkul kıymet ve devlet tahvili satın alımını sürdürdü. Fed bu sayede küresel ekonomide finansal piyasaların ABD kaynaklı yeni bir krize girmesini engelledi. Fed izlediği bu politika ile, ABD ekonomisindeki daralmanın hızını kestiği gibi aynı zamanda ekonomideki daralmanın genişlemesinin de önüne geçti. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş oldu.
ABD'nin izlediği bu politika küresel ölçekte faiz oranlarının düşmesine neden oldu. Sonuçta 2013 yılının ilk yarısı biterken 10 yıl vadeli ABD devlet tahvili faiz oranı yüzde 2,10'a, 10 yıl vadeli Japon devlet tahvili faiz oranı yüzde 0,86'ya kadar indi. Faiz oranındaki bu düşüş sadece gelişmiş ekonomilerle sınırlı kalmadı. Türkiye'nin de içinde yer aldığı yükselen ekonomilere de yansıdı. Nitekim Türkiye bugüne kadar görmediği düşük bir faiz oranını gördü. 10 yıl vadeli DİBS faiz oranı yüzde 7,08'e kadar geriledi.
Ancak bu düşüş rallisinin sonu gözüktü gibi. ABD'de ekonominin canlanmadan kalkışa dönüştüğüne ilişkin en önemli göstergelerden birisi olan gayrimenkul fiyatları yükselmeye başladı. En büyük 10 kentin gayrimenkul fiyatları için oluşturulan endeks 2013 yılından itibaren yükseliyor. Diğer yandan ABD yüzde 2 dolaylarında bir büyümeyi yakalamış gibi. Bu büyüme trendini sürdürmek, hatta daha yüksek oranlı büyüme oranlarına erişmek için yurtdışı tasarrufları ABD'ye çekmek istiyor.
Gelinen bu nokta TCMB Başkanı Başçı'nın dile getirdiği parasal genişlemenin duracağı olasılığını güçlendiriyor. Bu durumda yükselen ekonomilerde sermaye çıkışının başlaması kaçınılmaz. Yapılan bir çalışmanın sonuçlarını gösteren aşağıdaki grafiğe göre bu daralmadan en çok etkilenecek olan Türkiye ve BIST'deki hisse senetleri olacak. Barclays Bank'ın vurguladığım çalışmasına göre Türk hisse senetleri Fed politikasına karşı savunmasız. Yani daralma başladığında BIST'de düşüş kaçınılmaz. Bu da Türkiye'den sermaye çıkışının artacağı anlamına geliyor. TCMB bunu görmüş durumda, darısı başkalarına.
Son cümle: Fed'in parasal rallisi Türkiye'yi özellikle 2010 ve 2011'de uçurmuştu. Şimdi de indiriyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019