FED’in U dönüşü ve bu dönüşün sürdürülebilirliği

Dr. Tolga DAĞLAROĞLU
Dr. Tolga DAĞLAROĞLU Ekonomik Günce tolga.daglaroglu@gmail.com

ABD Merkez Bankası FED’in geçtiğimiz günlerde para politikasına ilişkin duruşunda değişikliğe gitmesi, finansal piyasalarda FED’in piyasadaki oynaklığa aşırı tepki gösterdiği ve politik baskılara maruz kaldığı yönünde endişelere yol açtı. FED’in güvercin söylemde kaymasının altında mutlaka bu iki problemin katkısı olabilir, fakat ben sorunun biraz farklı olduğunu düşünüyorum. FED’in bu güvercin tona dönüşünü açıklamaya çalışayım.

ABD Merkez Bankası’nın ton değişikliğe gitmesinin arkasında yatan nedenleri FED’in iki numaralı ismi Richard CLARIDA’nın 10 Ocak’ta New York’ta yapmış olduğu sunumda görebiliyoruz.

CLARIDA sunumunda; Federal Açık Piyasa İşlemleri Komitesinin (Federal Open Market Committee 2018 Aralık ayında politika faizini (FED Funds) % 2.25 ile % 2.50 arasında belirlediğini vurguladıktan (Şu anda ABD politika faizi %2.40 tır) sonra kurul üyelerinin tahmin ettikleri r-yıldız (r *) (r * ; uzun dönemde iki nihai amacı olan, FED’in fiyat istikrarını ve tam istihdamı sağlayan uzun dönem denge reel faiz oranı olarak kabul edilen faiz oranıdır.) faiz oranının alt seviyesinin para politikası faiz oranları ile aynı seviyeye geldiğine dikkat çekmiştir!

Diğer FED yetkililerinin de sürekli vurguladıkları gibi; bu r-yıldızın iki önemli özelliği bulunmaktadır: İlki; gözlemlenemediği gibi, zamana bağlı olarak da değişebilmesidir. İkincisi ise; bu faiz oranının makroekonomik ve finansal verilere bağlı olmasıdır. FED, Aralık 2012’den bu yana verilere bağlı bir para politikası yürütmektedir. Bu, aslında bir para politikası değil yürütülen bir strateji olup; FOMC üyelerinin açıklanacak verilerden hareketle, bu verilere FED’in nasıl tepki vereceğini gösteren noktasal grafiklerin (Dots Plot) oluşmasına yardımcı olmuştur.

Bir sonraki yazımızda da FED’in zaman içerisinde nasıl finansal piyasaların sevdiği, ama FED’in sevmediği takvime bağlı iletişim stratejisinden, veriye dayalı iletişim stratejisine geçtiği üzerinde durulacaktır.

Peki r-yıldızı politika alt sınırının, politika faiz oranları ile aynı seviyelere gelmesi FED’in ton değişikliğine gitmesine neden olabilecek derecede önemli bir konu mudur?

Temelde, merkez bankaları ekonominin yavaşladığı dönemlerde geleneksel para politikası araçlarıyla politika faiz oranını düşürerek ekonomik durgunluk ile mücadele ederler. İşte bu noktada, politika faizinin geldiği seviye, ABD Merkez Bankası’nın olası bir resesyon durumunda geleneksel para politikası ile nominal faiz oranlarını düşürerek ekonomiyi resesyondan kurtarabilmesine ve %2 enflasyon hedefine ulaşmasına yardımcı olacak seviyedir. Fakat, gelişmiş ülke merkez bankalarının eli her zaman bu kadar kuvvetli değildir. Çünkü; merkez bankalarının nominal faiz oranlarını düşürebilecekleri bir alt sınır vardır. Nominal faiz oranlarının alt sınırı olarak sıfır civarları varsayılmaktadır. FED, 2007-2009 Büyük Resesyonu’nda para politikası faizini; Aralık 2008’den 2015’in sonuna kadar sıfırın biraz üzerinde bir seviyede tutmuştur.

Merkez bankası politika faiz oranını düşürdüğünde ve ekonomide faiz oranları sıfır ya da sıfıra yakın hale geldiğinde, son derece düşük olan bu faiz oranı merkez bankasını %2 enflasyon hedefine ve ekonomik büyümeye taşımaya yardımcı olmuyor. Bunun yanı sıra, nominal faiz oranları bu alt sınıra geldiğinde geleneksel para politikası araçları etkin bir para politikası aracı olmaktan da çıkmaktadır. Buradan hareketle, ABD Merkez Bankası araştırmacıları, Global Resesyondan sonra bu alt sınırın ne olduğunu tartışmaya başladılar. 2019 yılında yapılan bir çalışmada; merkez bankası politika faizini eksi %0.25 sınırına çektiğinde bu oranın ABD Merkez Bankası’nı %2 enflasyon hedefine taşıyacağı ortaya koyulmuştur.[1]

Birçok FED yetkilisi şu anda, para politikasının geldiği bu faiz seviyesini (% 2,25-% 2,50 aralığı) ABD’nin olası durgunluğa karşı faizleri düşürerek kendisine manevra alanı yaratacağı seviyeler olarak değerlendirmektedir. Aralık ayında FOMC üyelerinin durgunluk ile mücadele için öngördükleri faiz seviyesinin %3.1 olduğunu unutmamak gerekiyor! Finansal piyasalardaki oyuncular bunu; “Terminal Faiz Oranı” olarak adlandırmaktadırlar.

Bu noktada; ekonomik büyümeye ilişkin verilerde gözlemlenen ılımlı büyümenin özellikle faiz oranlarına duyarlı sektörlerden (Konut, otomobil ve ticari krediler) kaynaklanması, kriz sonrasında ABD ekonomisinin faiz oranlarına daha az duyarlı olduğu görüşünü savunanları yanıltmıştır.

Diğer taraftan, FED’in politika faiz oranı r* olarak tabir edilen doğal faiz oranına yaklaştığında, FED olası bir resesyon riskine karşılık faiz oranlarını -0.25% düşürerek ekonomiyi resesyondan çıkarabilme olasılığına sahip olmaktadır.

Ayrıca, 2019 büyümesine ilişkin belirsizlikler özellikle; global büyüme tarafında gözlemlenen yavaşlama ve hükümet politikasına ilişkin belirsizlikler, FED’i düşündüren diğer unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır. Financial Times’ta çıkan bir habere göre; Duke CFO Global Görünüm anketine cevap veren CFO’ların nerdeyse yarısı; 2019 yılında resesyon beklerken, 2020’de resesyon bekleyenlerin sayısı %82’ye çıkmaktadır.

Yine FED içerisinde yapılan bir çalışmaya göre; 2018’in ortasından 2022 sonuna kadar olan dönemde %10 ile % 20 olasılıkla para politikası faiz oranı alt sınır problemiyle karşı karşıya kalınması ve geleneksel para politikasının işlevsiz hale gelmesi olasıdır.

Bu anlamda; New York FED Başkanı WILLIAMS’ın ortalama enflasyonun hedeflenmesi adını verdiği stratejinin uygulanmasını önermesi kanımca bu kaygıları yansıtmaktadır. Bu strateji; ekonomik konjonktürün seyrine göre, ortalama olarak merkez bankasının %2 seviyesinde bir enflasyon hedeflemesini önermektedir. WILLIAMS; iyi zamanlarda enflasyonun %2’nin üzerine çıkabilmesi ya da durgunluk dönemlerinde %2’nin altına inebilmesini kastetmektedir.

Özetlemek gerekirse; FED işler iyi giderken kötü günler için kendine manevra alanı yaratmak için bugünkü güvercin söyleminden dönebilir mi? Benim cevabım EVET!

 
[1] Cúrdia, Vasco., (2019), “How Much Could Negative Rates Have Helped the Recovery?” Federal Reserve Bank of San Francisco  Economic Letters 2019-04 February 4, 2019

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar