Geçim ekonomisi

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Geçen hafta seçmenlerden oy kazanma düşüncesiyle yapılan bazı işler arasında teşvik tedbirlerine biraz değinmiş ve bunlara ‘seçim ekonomisi’ tedbirleri demiştim. O zaman da dediğim gibi bu konuda diyecek fazla bir şey yok. Bu hafta ‘geçim ekonomisi’ tedbirleri arasında saydığım teşviklerden bahsetmek istiyorum. Bu konuda kalkınmış, kalkınmakta olan, kalkınmamış, belki kalkınır, kalkınacağı falan yok gibi aklınıza gelecek kırk kadar ülkede incelemeler yapmış biri olarak söyleyecek üç beş lafım var. Kimse kusura bakmasın. Bu konuyu iyi bildiğim kanısındayım.

Bizim gibi kaynakları kısıtlı ülkelerde risk sermayesi denilen ‘maceraperest’ sermaye olanakları kısıtlı olduğu için devlet tarafından verilen mali destekler daha önemli sayılıyor. Risk sermayesinin bol olduğu ülkelerde, söz gelimi ABD’de, iş kurmak veya işini büyütmek isteyen işletmeler gereken ‘finansmanı’ göreceli olarak daha kolay bulabiliyorlar.

Geçen yıl ABD’de risk sermayesinin sadece ‘high-tech’ olarak tanımlanan yeni işletmelere sağladığı tutar 1.65 milyar dolar. Yani, geleceği belli olmayan ama ümitli gözüken işletmelere 1.65 milyar dolar sermaye verilmiş. Bunların hangilerinin hayatımızı değiştireceğini ölmez sağ kalırsak ilerde göreceğiz. “Bak gördünüz mü? Keşke bizde de böyle olsa” demeden önce bilmekte fayda var. Bazı örnekler bu risk sermayesinin de her zaman başarı sağlamadığını gösteriyor. “Eh adı üstünde. Risk sermayesi. Batmak da var çıkmak da” diyebilirsiniz ama bunların bazıları şaka gibi. Söz gelimi, ‘PausePod’ isimli ürünü üretmeyi öneren işletme 150 bin dolar risk sermayesi bularak işe başlamış. “Ne bu PausePod?” diye sorarsanız; saatler boyu ofislerinde masa başında çalışanlara istirahat olanağı verecek bir icat. İcat ise basit. Bildiğiniz küçük bir fermuarlı çadır. Her tarafta satılan çadırlardan farkı çadıra bacaklarınızı uzatarak yatabilmenize olanak sağlayacak bir bacak uzantısı eklenmiş. Ofiste uyumak isteyen! kişi çadırı kurup uyuyabilecek. Vallahi uydurmuyorum. Veya Hushme icadı var. Hani bizim maçlarda adet oldu antrenörler ve futbolcular dudak okumalara karşı konuşurken (veya sinkaf çekerken) ağızlarını elleriyle örtüyorlar ya, insanların konuşurken etraftakilerin ne konuşulduğunu duymamaları için tüm ağzı örten bir alet. Yıldız savaşları maskeleri gibi bir şey. Alet ilaveten etrafa da maymun, okyanus dalgaları, ve Star Wars kötü adamı Darth Vader sesleri göndererek başkalarının ne konuşulduğunu örten parazitler yayınlıyormuş. Bu kadar akıllı adamı barındırdığı ileri sürülen high-tech camiasını destekleyen risk-sermayesinin neden bu tür şakalara! kurban gittiği anlaşılırsa, teşvik sistemlerinin neden çok dikkatli tasarlanması gerektiği ve neden bunun çok zor olduğu da anlaşılabilir.

Önce teşviklerin bir taksonomisine bir bakalım. Yani kaç çeşit teşvik vardır o soruya bir cevap bulalım. Teşvikler iki genel başlık altında toplanır. (1) Kaynak teşvikleri; (2) Kaynak kullanım teşvikleri.

Kaynak teşvikleri beş çeşittir. (1A) İnsan kaynakları teşvikleri; (1B) Alt yapı ve fiziki tesis teşvikleri; (1C) Mali teşvikler; (1D) Stratejik işbirlikleri ve ilişkiler teşvikleri; (1E) Enformasyon ve know-how teşvikleri. Kaynak teşvikleri tek başlarına bir işe yaramazlar. Hani Türkçe deriz ya ‘ne yenir ne içilir’ diye işte öyle. Kaynaklar kullanılınca bir şeye yararlar.

Kaynak kullanım teşvikleri ise işletme yönetimlerine onların sıralanan beş kaynağı bir (2A) İşletme stratejisi çerçevesinde (2B) Üretim ve (2C) Pazarlama-satış için etkin ve etkili kullanabilmeleri için gereken bilgi ve becerileri sunan teşvikler olarak iki kategoridedirler. Kaynak kullanım teşvikleri eğitim programlarından satış temasları toplantılarının örgütlenmesine kadar geniş bir yelpazede sunulur.

Özellikle kaynak teşvikleri verecek olanların en başta bilmeleri gereken önemli bir şey vardır. Birincisi, ve en önemlisi, kaynak teşviklerinin birbirlerine çevrilebilmeleri gerçeğidir. Çoğu kaynak teşviki tek başına bir şey ifade etmez. İkincisi, kaynak teşviklerinin işe yarayabilmesi için (hangi işe yaramaları gerektiğini haftaya irdeleyeceğim) kaynak kullanım bilgi ve becerilerinin işletmede var olması gerekir.

Önce teşviklerde koordinasyon gereğine bir bakalım. Kaynak teşviklerinden mali teşvikler diğer kaynaklara çevrilebildiği daha doğrusu bir çok kişi öyle sandığı için en yaygın teşviklerdir. Öyle ya paran varsa diğer kaynakları, yani insan, alt yapı ve fiziki tesisler, enformasyon ve know-how, hatta işbirlikleri kaynaklarını elde edebilirsin. Daha önce de yazmıştım: O iş o kadar kolay değil. Eğer mali teşvikleri geçmiş borçları ödeme, kara gün! sigortası olarak yurt dışında bir hesaba aktarma, Maldivlerde okkalı bir tatil için kullanmazsan bu parayı diğer kaynaklara çevirirsin. Yani işe adam alırsın, yeni makinalar, hammadde, altyapı imkanları elde edersin, bilgi, know-how edinirsin falan. Diğer kaynak yardımları da öyledir. Makinalar, bilgi, işbirlikleri, insan gücü tek başlarına bir işe yaramazlar. Tüm bu kaynaklar, inşallah vardır (ki çoğu işletmenin yoktur), bir strateji çerçevesinde pazara sunacağın ürünleri üretmek ve onları pazarlamak için gerekir. Bu nedenle al sana mali kaynak, veya buyur gümrüksüz makine ithali, veya buyur vergi muafiyeti, veya işte ticari istatistikler, al sana dış ilişkiler demek, geçen hafta dediğim gibi, dilek kuyusuna para atmak demektir.

Uzun lafın kısası kaynak teşvikleri kaynak kullanımı becerilerinin olmadığı yere gidince bir işe yaramaz, heba olur gider. Bu kalkınmış, kalkınmakta olan, kalkınmamış, belki kalkınır, kalkınacağı falan yok ülkelerin hepsi için geçerlidir. Hal böyle olunca zurnanın zırt dediği yer de bellidir. Teşvikçiler kime, hangi nedenle, ne teşvik verileceğini iyi irdelemek zorundadırlar.
Bu konuda Global performans berbat. İşin garip tarafı her ‘teşvik’ programı yöneticisi bunu çok iyi yaptığı iddiasındadır. Ben bunu bırakınız çok iyi, iyiye yakın yapanı daha görmedim.

Yapamayanları cehalet ve beceriksizlikle itham etmek haksızlık olur. Çünkü bunun iyi yapılabilmesi için şart olan teşvikçilerin bilmeleri gereken iki şeyin bilinmesi için gereken çalışma öyle her babayiğidin altından kalkabileceği bir çalışma değildir. Öyle ki, bu bilginin nasıl elde edileceğine eminim benim her şeyi bilen dolayısıyla bir şey öğrenmeye ihtiyacı olmayan!! 14 yaşındaki hormon mağduru torunumun bile aklı ermez.

Nedir bu iki şey? (1) Teşviklerin sonunda ne beklendiğinin maliyet-yarar sonuçları ve bu elde edilmezse sonuçlarının ne olacağının açık tanımları; (2) Kaynak teşviki verilecekse kaynak kullanım becerilerinin olup olmadığının nasıl saptanacağının tanımı.

Bu tanımların nasıl yapılabilecekleri konusunu haftaya işleyeceğim. Yalnız bu tanımlar yapılınca iş bitmiyor. Aksine esas iş başlıyor. O iş de çok zor iş. Tanımların ölçülebilir ve rasyonel olmaları sadece akademik memnuniyet yaratır. Bu tanımları kullanacak kadrolar, kadroların kullanacakları sistemler, değerlendirmede şeffaflık, müeyyide ve ödüllerin tesisi ve bunun zamanla devasa bir bürokratik canavar haline gelmemesi için yapılması gereken şeyler öyle kolay işler değiller.

Sağlıcakla kalın

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019