Gerçekler ve algılar dünyası

Murat BERK
Murat BERK UZMAN GÖRÜŞÜ

“Gerçek”ler ve insanlar tarafından algılanışı arasında, neredeyse her zaman bir fark vardır. Gerçek kelimesini tırnak içine alma sebebimiz de tam da bu yüzden, gerçeğin de değişmez olmadığını belirtmek için. Hayatta ve hayatın yansıması olan yatırım alanında da bu farkın boyutu ve niteliğinin yani nispeten sabit (statik) veya artan/azalan (dinamik) özelliklere sahip olup olmaması kritiktir. Bu farkı ve niteliği iki aks gibi düşünebiliriz. Yatırım riski ve fırsatları açısından bu fark, ufak ve sabit olduğunda ihmal edilebilir. Büyük ve sabit olan farkların, dinamik hale gelmeye başlaması ise uzun yıllar sürebilecek köklü değişiklikler, risk ve fırsatlar yaratabilir. Piyasalarda “gerçek” olarak algılanan risk ve fırsatlar ise dinamik özelliklere sahiptir.

Geçen hafta başında yaptığımız yorumda şu ifadeleri kullanmıştık. “Yıl başından bu yana dile getirdiğimiz trendlere yönelik stratejik görüşlerde bir değişiklik yok. Geçen hafta piyasalarda yaşananlar sonrası bizim piyasalar için kısa vadede daha olumlu olma potansiyeli doğduğunu düşünüyoruz. Prensip olarak hava çok olumluyken risklere, çok olumsuzken ise fırsatlara odaklanmanın daha geçerli olduğunu düşünüyoruz.”

Aradan bir hafta geçti ve bizim piyasalarda nispeten kısa sürede ciddi sayılabilecek fiyat hareketleri gördük. Bundan dolayı da genel piyasa havası daha olumluya dönmüş gibi duruyor. Öncesinde olumsuz ayrışan Türk piyasaları da geçen hafta olumlu ayrışmış oldu. “Gerçek” ve bunun kavranışı arasındaki makas açıldı mı daraldı mı? Bu sorunun cevabı ise “gerçek” ile ilgili belirli oranda sübjektif görüşlerimize bağlı değil mi?

Genelde ülkeler arasındaki piyasa ayrışmalarından bahsedilir ama aslında ülke piyasalarının varlıklarının kendi içinde ayrışması da önemli ipuçları sağlayabilir. Örneğin sadece Amazon, Netflix ve Microsoft hisselerinin toplam getirisinin  S&P 500 endeks getirisinin yüzde 71’ine ve NASDAQ 100 endeksinin yüzde 78’ine denk gelmesi bizce son derece ilginç ve hem ABD piyasaları hem de ekonomisi hakkında olumlu bir işaret değil.

“Gerçek” arayışımızı biraz daha derinleştirmek gerekirse, daha uzun vadeli bir bakış açısı ile baktığımızda ülkelerin gelişmesini ve olumlu ayrışmasını sağlayan en önemli faktörler arasında eğitime ve bilime verdikleri değer yer alıyor. Bilime verilen değer için Ar-Ge alanındaki harcamaları bir gösterge olarak görmek mümkün. UNESCO verilerine göre, araştırmacı bölü nüfus olarak, Hindistan ve Güney Afrika gibi ülkelerin üstünde olmamız olumlu. Ancak hem bu kriter hem de Ar-Ge harcamalarının GSYH’ya oranı olarak birçok gelişmiş ülkenin gerisinde yer almamız, ülke olarak önümüzde biraz daha yol olduğunu gösteriyor. Bu verilere göre nüfusuna oranla en fazla araştırmacısı olan ülke ise İsrail. Ar-Ge harcamalarının GSYH’ya oranı en yüksek ülke Güney Kore.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Gelecek zaten burada 02 Eylül 2019
Sıcaklık artıyor 05 Ağustos 2019
Büyük umutlar 29 Temmuz 2019
Faiz Açmazı 11 Haziran 2019
Yuan’a dikkat 20 Mayıs 2019
Devam eder mi? 14 Mayıs 2019
Laplace’ın Şeytanı 07 Mayıs 2019
Reflasyon esintisi 05 Mart 2019
Mindball ve Wu Wei 11 Şubat 2019