Güzellik sektöründen yüzde 50 daha fazla büyüyeceğiz

Jülide YİĞİTTÜRK GÜRDAMAR
Jülide YİĞİTTÜRK GÜRDAMAR EKONOMİ GÜNLÜĞÜ julide.yigitturk@dunya.com

L’Oréal Türkiye, sektörden daha hızlı büyümeyi hedefliyor. Ülke Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen, “Avrupa güzellik pazarının büyümesinde de Türkiye öncü olacak. Büyümenin yarısı gençlerden, yüzde 10’u erkeklerden gelecek” dedi.

 Türkiye güzellik sektörü hızla büyüyen, dönüşen ve çeşitlenen bir pazar yapısına sahip. Bu dönüşümün merkezinde yer alan ve Tür­kiye güzellik pazarında yüz­de 25 pazar payına sahip olan L’Oréal Türkiye, pazardaki yüzde 25 payı ile lider konum­da. Şirketin hedefi sadece bu oranı korumak değil, pazardan hızlı büyüyerek pazarın ivme­sini yukarı taşımak.

“Türki­ye, L’Oréal’in açık inovasyon merkezlerinden biri” diyen L’Oréal Türkiye Ülke Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gök­çen, Türkiye’nin sadece satış değil, yetenek ve inovasyon açısından da globalde dikkat çeken bir ülke olduğunu vur­guluyor. Gökçen, bu payı koru­manın ve büyütmenin anahta­rı olarak üç temel faktöre işa­ret ediyor: Tüketici içgörüsü, inovasyon hızı ve dijital ser­vislerle derinleşme.

Şirket yıl­da 700 yeni ürün piyasaya sü­rüyor ve birçok kategoriyi (BB krem, sheet mask vb.), Türki­ye’ye ilk getiren marka konu­munda. Rekabeti teşvik ettik­lerini belirten Gökçen, “Biz bu pazarı büyütüyoruz. Hedefi­miz, pazarın büyüme hızının yüzde 50 üzerinde büyümek” diyor. Türkiye, L’Oréal’in glo­bal stratejisinde yatırım, ino­vasyon ve yetenek açısından öncelikli ülkeler arasında.

Güzellik, fiziksel ve dijital deneyimlerle birleşecek

L’Oréal, Ar-Ge’ye her yıl 1 milyar euro yatırım yapıyor. 4 bin bilim insanı ve 7 bin tekno­loji çalışanıyla gelecek trend­lerini şekillendiren şirket, di­jital çözümlerle güzelliği da­ha erişilebilir kılmak istiyor. Gökçen’e göre, gelecekte gü­zellik; fiziksel ve dijital dene­yimlerin birleştiği bir zemine oturacak. Kişiye özel bakımın, yapay zekâ destekli analizlerin ve sağlık teknolojileriyle en­tegrasyonun arttığı bir dönem geliyor. “Güzellik sektörünün geleceği, sağlıkla iç içe geçmiş, bütünsel ve öngörülü olacak” diyen Gökçen, bu trendlerin ancak erişilebilir hale getiril­diğinde anlamlı olacağını vur­guluyor.

Büyüme gençler ve erkeklerden gelecek

Türkiye güzellik pazarı 158 milyar lira büyüklüğe ulaştı. Her sene de yüzde 10-15 civa­rında büyüyor. Bu büyümenin en büyük tetikçisi ise gençler. Sosyal medya etkisi, kullanım yaşının düşmesi, dijitalleş­me gibi faktörler de ivme ya­ratıyor. Gökçen, bu büyümeyi şöyle açıklıyor: “Avrupa güzel­lik pazarının büyümesinde de Türkiye öncü olacak.

Çünkü en genç nüfus Türkiye’de bulunu­yor. Bu avantaj, bizim büyüme­mizde de itici güç olacak. Tür­kiye şu anda 40 ülke arasında 10. sırada bulunuyor. He­def ilk 7 içinde olmak. Burada da büyüme­nin yarısı gençler­den, yüzde 10’u er­keklerden gelecek. Kalanı ise gümüş kuşak dediğimiz zerafetle yaş alan­lardan gelecek.” Bu arada, Türki­ye’deki pazarın en büyük ka­tegorisi cilt, ikincisi saç, üçüncüsü ise makyaj ürün­lerinden oluşu­yor.

Gökçen, Türki­ye’deki güzellik pazarında en bü­yük payın artık cilt bakımına ait olduğunu vurguluyor. Top­lam pazarın yüzde 24’sini oluş­turan cilt bakımı, saç bakımını (yüzde 23) ve makyajı (yüzde 19) geride bırakmış durumda. Bu yükseliş, COVID-19 pande­mi sonrası artan bakım ve hij­yen farkındalığıyla ilişkilendi­riliyor.

Serumlar, bu değişimin simgesi niteliğinde. “6-7 yıl önce serum neredeyse hiç ko­nuşulmayan bir üründü, şim­di kullanım 8 katına çıktı” diyen Gökçen, içerik bazlı ürünlerin – ko­lajen, retinol, C vi­tamini gibi – et­kili sonuçları sayesinde tüke­ticilerde sada­kat ve etkinlik arayışının art­tığını belirti­yor. Gökçen, şirketin çok ka­nallı iş mode­linin sektörde­ki başarının temel yapı taşlarından biri olduğunu vurguluyor. Gökçen, “Tüketici ar­tık sadece mağazaya değil, eczaneye, ku­aföre, dijital plat­formlara da bakı­yor

 Biz de dört ana kanalımızla her noktada varız; hızlı tüketim ürünleri, lüks segment, dermo­kozmetik ürünler, profesyonel kuaför ürünleri” diyor.

Gökçen’e göre, özellikle e-ti­caretin önemi giderek artıyor. Şirketin cirosunun yüzde 30’u artık dijital kanallardan geliyor ve bu oran, pazar ortalaması olan yüzde 20’nin oldukça üze­rinde. “Güzelliği her tüketiciye, ihtiyaç duyduğu yerde ve anda ulaştırabilmek için hem fizik­sel hem dijital olarak güçlü ol­malıyız” diyen Gökçen, hibrit müşteri deneyiminin geleceğin anahtarı olduğunu belirtiyor.

“Kadın güçlenirse toplum güçlenir”

L’Oréal’in sosyal sorumluluk vizyonunun önemli bir ayağı da kadınların güçlendirilmesi. 23. yılına giren ‘Bilim Kadın­ları İçin’ programı, bu yıl Do­ğu Anadolu bölgesine odak­lanıyor. Çünkü bugüne kadar bölgeden tek bir bursiyer bile çıkmamış. Ayrıca 50 yaş üstü kadınlara yönelik teknolojik okuryazarlık programı başla­tılmış. 12 başlık altında verilen eğitimlere 3 bin başvuru alın­mış. “Kadın güçlenirse toplum güçlenir” diyen Gökçen, bu programların temel amacının, kadınları hem ekonomik hem de dijital olarak daha dona­nımlı hale getirmek olduğunu söylüyor.

Kırmızı ruj etkisi: Umudun simgesi

 Ekonomik krizlerin güzellik sektörünü nasıl etkilediği konusunda L’Oréal Türkiye Ülke Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen’in referansı sosyolojik bir fenomen: ‘Kırmızı ruj etkisi’. Tarihte zorlu dönemlerde insanların kendilerini daha iyi hissetme ihtiyacıyla güzellik ürünlerine yöneldiğini belirten Gökçen, pandemideki tüketici eğilimlerinin de bu durumu doğruladığını söylüyor: “Kriz dönemleri aslında insanların içsel olarak dönüşme ihtiyacı hissettiği zamanlardır.

Bedenimiz, en kolay dönüştürebildiğimiz alan. Bu nedenle güzellik ürünlerine ve estetik çözümlere yönelim artıyor. Sosyalleşmenin durduğu dönemde makyaj ve parfüm düştü ama şampuan ve cilt ürünleri yükseldi. Bugünse hem adet hem değer bazında pazar çift haneli büyüyor.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar