“Hayal satmak kolay iş değil…”

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI emre.alkin@dunya.com

Bu haftaki konuğumuz Murat Ceylan... Türkiye’nin en iyi görüntü yönetmenlerinden… Dizilerin, kliplerin ve filmlerin olmazsa olmazı... “Hayal satıyoruz biz” dedi hemen. Kolay iş değil. Böyle iddialı bir iş için hem yönetici hem de idareci olmalısınız… “Ekmek var mı bu işte?” diye sordum.. “Hem de nasıl” diye cevap verdi. Dayanamadım “Nasıl?” diye sordum. Anlattı. Paylaşmasak olmazdı…

“Baba mesleği” desem olmayacak. Nasıl girdiniz bu işe?

Haylaz bir çocuktum ben. Ağabeyim elektronik mühedisiydi. Ailenin “örnek çocuğu”. Ben öyle değildim haliyle. Lisanslı futbolcuydum. Ailem “okuman lazım” derdi sürekli. Yaz aylarında ağabeyimin yanında çalışırken televizyonla tanıştım. Aşık oldum ekrana. Siyah beyaz halinden renkliye dönerken aşkım bir kat daha arttı. Şansım yaver gitti. Daha çok gençtim ama Öztürk Serengil, Ayşen Gruda ile çalışma imkanım oldu. “Kameraman kim?” diye sordukları zaman “benim” derdim. “Oğlum sen daha çocuksun” diye tebessüm ederler, yine de bağırlarına basarlardı. 

O zaman bu kadar olanak yok tabii...

Doğru. Malzeme yetersizliğini ustalardan kazandığımız teknikle örtmeye çalışırdık. Eskiden “çok prova tek çekim” yapılırdı. Şimdiki olanaklarla istediğimiz kadar çekim yapabiliyoruz. Yine de yokluk dönemlerinde elde ettiiğim tecrübenin büyük yararını gördüm diyebilirim.  

“Bu işte setin tozunu yutmadan ekmek zor”

Türk toplumu neden hoşlanıyor sizce?

Hayal satıyoruz biz. Bir kere onu belirteyim. Mutfağı senaryodur bu işin. Yani başlangıcı. Maalesef senaryoların çoğu acıklı. Türk toplumu seviyor acılı hikayeleri. Komedide sululuk, dramda da acı seviyoruz. Kemal Sunal gibi “temiz komedi” yapmak geride kaldı. Zengin kız- fakir oğlan ya da tam tersi bir hikaye hep tutan mayalar. Eskiden dizilerde silah vs yoktu. Şimdi var. Aksiyon filmi gibi oldu diziler. Çabuk tüketiliyor bu sebeple. Tüketmeyi seviyor Türk toplumu. 

İyi  bir görüntü yönetmeni iyi kazanıyor mu? Ekmek var mı bu işte? 

Eğer doğru tercihler yapılmışsa mutlaka. Belli bir tecrübeye ulaştıktan sonra “iş seçme” gibi bir lüksümüz olabiliyor. O zaman katma değeri daha yüksek çalışmalar yapabiliyoruz. Nasıl ki elit bir futbolcu gideceği kulubü seçebilme şansına kavuşuyor, iyi bir görüntü yönetmeni de bu şansa sahip. Belli başlı yapımcı şirketler var piyasada. Tekniği iyi olan ekibi, daha önceki işlerine bakarak tercih ediyorlar. Milyonlarca dolar yatırılan işler için iyi ekiple çalışmak istemekten daha doğal bir şey yok. Artık filmler ve diziler ihraç da ediliyor. Böylesine rekabetçi bir piyasada ayakta kalmak için iyi bir teknik ekiple çalışmak şart. Dolayısıyla iyi çalışan iyi de kazanıyor. Bu işte ekmek var ama belli bir süre setin tozunu yutmak gerekiyor. 

O zaman siz büyük bir ekiple çalışıyorsunuz?

Hatırı sayılır büyüklükte bir ekibim var. Ancak projeler için hep birlikte karar veriyoruz. “Arkadaşlar bir proje var, yapımcı, yönetmen ve oyuncular şunlar, ne dersiniz?” diye soruyorum. Bir kişinin bile tereddütü bizim için önemli. Yaklaşık 25 yıldır bu sektördeyim. Anlaşamadığımız insanlar oluyor elbette. Ahengin olmadığı bir yerde iyi bir iş çıkmadığı için en baştan konuşuyoruz bunları. 

“Bir sahne için milyon TL’lik malzemenin hazır olması gerekiyor”

Bir sahneyi çekerken kullanılan malzemenin maddi değeri ne kadar?

Bir kamera yaklaşık 150 bin dolardan başlar. Üzerine de objektifleri, ekipmanları vs da gelir. Tabii ışık için malzemeler var. Aksesuarları da üzerine eklerseniz 1 milyon TL’lik bir malzemenin hazır olması gerekir. Herhangi bir sahnenin çekimi için bu malzemenin hazır olması zorunludur. Ciddi bir yatırımdan bahsediyoruz.  Bu sadece görüntü tarafı. Mekanlar, kostümler vs derken bir dizinin bir bölümünü çekmek 500 bin TL’den aşağı olmuyor. Kanal bu parayı verdiği için en az bu kadar kazanmak zorunda. Başabaş için mutlaka 10 bölüm çekilmesi gerekiyor. 

Zorlandığınız oyuncu oldu mu?

Olmaz mı? Oyuna giremeyen, partneriyle anlaşamayan, sete geç kalanlar gibi bizi zorlayanlar oluyor. Yine de yaptıkları zor bir iş. Anlayışlı olmak ve oyuncuları sete hazırlamak zorundayız. Kolay bir iş değil. Bir senaryoda aşık, diğerinde katil olmak ve hakkını vermekten bahsediyorum. Zor iş açıkçası. Oyuncu ne yaparsa yapsın onu moral olarak düşürmemek lazım. Ne konuşulacaksa setten sonra konuşulmalı. Bunu da yönetmen yapmalı. Başkası değil.

En uzak nerelerde çekim yaptınız?

Neredeyse Türkiye’nin her yerinde. Yurtdışında da birçok yerde çekim yaptım. İstanbul artık trafik sebebiyle zor oldu bize. Bir mekandan bir mekana taşınmak ülke değiştirmek gibi. Zaten 12 saatin üzerinde çalışırken günde 3 mekan değiştirmek işkence gibi. Artık seyirci de farklı mekan ve renkler istiyor. Yurtdışında reklam ve sinema çekimleri yaparken daha keyifli. Mesela Avrupa’da saati gelince yönetmen “paydos” diyor. İnsani şartlarda çalışıyoruz. Belki şaşıracaksınız ama çekim yapmaktan en fazla keyif aldığım yer Bakü oldu. Eski ve yeni o kadar güzel harmanlanmış ki, çekim yapmaya doyamıyorsunuz. Bir kere de Güney Doğu’da bir film için çalışırken canımızı zor kurtardık. Detayları bende kalsın. 

“Keşke yapmasaydım dediğim işler de oldu"

Görüntü yönetmeni olmak için ne okumak gerekiyor?

Sinema-kelevizyon okunması gerekiyor. İlla yurtdışında değil. Burada okuyup ünlenip, yurtdışında ismimizi duyuran meslektaşlarımız var. Bizi mutlu edecek tek şey bize el verenlerden “usta” diye basettiğimiz gibi, bizden sonra gelenler de bizden “usta” diye bahsetmeleri olur. Yaklaşık olarak 2-3 kuşak görüntü yönetmeni yanımda yetişti diyebilirim. Gurur duyuyorum onlarla. 

En iyi çalıştığınız yönetmen ve oyuncular kim?

O kadar çok yönetmenle çalıştım ki. Ancak eskilerden Ülkü Erakalın tam bir ustaydı diyebilirim. Zeki Müren’den Cüneyt Arkın’a kadar herkesin saygısını kazanmış bir yönetmendi. Meslek ahlakını onlardan ğrendim diyebilirim. Sahne çekerken gözümden yaş geldiği olurdu. Gençlerden de Emre Kabakuşak var. Reji oldukça iyidir. Birbirimze güvenerek çalışırız. Doğru işler yapabildiğimiz bir yönetmendir. Oyunculardan arasından eskilerden Erkan Can’ı beğenirim. Gençlerden Kıvanç Tatlıtuğ gibi çok iyi örnekler var. 

En keyifli işiniz hangisiydi?

Kameraman asistanı olarak girip görüntü yönetmeni olarak çıktığım “Mahallenin Muhtarları” dizisiydi. Tam 12 yıl sürdü. Kanal 6’da başladı, ATV, Kanal D derken Star’da bitti. O dizi sayesinde ustalaştım diyebilirim. Dizideki herkesle akraba olmuştuk neredeyse. Hala da görüştüğüm vardır. İnsan ilişkilerini belli bir seviyede tutmak çok önemli bu sektörde. Gençken biraz mükemmeliyetçi ve aksiydim. Şimdi ise daha sıcak ve dengeli yaklaşıyorum. “Keşke yapmasaydım” dediğim işler de oldu. Bunlar da tecrübe neticede. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar