“Hayallerimdeki işi yapıyorum”

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI emre.alkin@dunya.com

Bu haftaki konuğumuz 6 yaşında çalışmaya başlamış, basketbolcu olmak hayaliyle büyürken Türk para ve sermaye piyasalarının en önemli aktörlerinden bir haline gelmiş olan Murat Salar. Profesyonel olarak başladığı iş hayatında genç yaşta yöneticiliğe yükselmiş, sonra patron olmuş. Sonra şirketini uluslararası düzeye getirmiş. Sonra tekrar kendi şirketinde profesyonelliğe dönmüş Murat Bey. Enfes bir hikaye bu. İçinde bolca başarı, sabır, mücadele var. Paylaşmasak olmazdı.

Bu seviyeye gelmeyi kafaya koymuş muydunuz?

Evet. Ancak hikayem biraz uzun. Ben Ankara’da büyüdüm. ODTÜ iktisat mezunuyum. Okulun ilk yılında borsayla ilgilenmeye başladım. Bahsettiğim 1991 yılı. Şimdiki şartlardan uzağız. Bankamatikte tanımlanmış hisseleri alıp satıyordum. Şaka değil. O zamanlarda Ankara herşeye uzak. Siz borsaya ne kadar uzak olduğunu düşünün. Şimdi bilgisayar ekranlarında yapılan teknik analizi ben milimetre kağıt üzerinde yapıyordum. Bilgisayarlar şimdiki gibi değildi. Arkadaşlarım üniversite yıllığında bile bundan bahsetmişlerdi. Herkese “Ben borsacı olacağım, elinde telefonla uyuyanlardan” diyordum.  Tabii, içimde başka fırtınalar da kopuyordu. “Bu işi yapmasan ne olmak isterdin” diye sorarsanız, basketbolcu olmak isterdim diyebilirim.

Neden olmadınız?

Babam istemedi. Babam sözünü dinleten bir insandı ve iyi bir bürokrattı. Büyük bir ihtimalle sporun o zamanlardaki çapını beğenmedi. Şu an yaptığım işte de bana büyük destek verdi. Babam benim kahramanımdır. Gençken çekişmeme rağmen onu hep dinledim.  Annem de hep dua etmiştir. Her ikisine de saygım ve sevgim sonsuzdur. Yine de basketbol aklımda aldı. Parke kokusunu özlüyorum. 

Aileye vakit ayırabiliyor musunuz?

Ben işimi severek yapan bir insanım. Hatta “işime aşığım” desen yanlış olmaz. Hayallarimin işi bu. İşime bağlılığım eşimi kızdırıyor ara sıra. Ancak idare ediyoruz durumu. O aslında mimar, şimdi daha zor bir iş yapıyor. Annelik. Benim işimden tek şikayetin çocukları ve eşimi çok görememek. Bu yıl tatile bile götüremedim onları.

“ÜÇ YILDA KENDİ SEGMENTİMİZİN EN BÜYÜĞÜ OLDUK”

Profesyonel hayata nasıl başladınız? 

Ben ODTÜ’den mezun olurken 1994 krizi patlak vermişti. Kariyer günlerinde okula gelen şirket sayısı epeyce azalmıştı. Bir gün Citibank’ta staj yaptığım stajdan dolayı, çalışmayı çok istediğim Price Waterhouse Coopers’ın ODTÜ’deki mülakatına geç kaldım. Okula geldiğimde listeler yapılmış ve öğrencilerle görüşmeler başlamıştı. Bana, “Geç kaldın listeye ekleyemeyiz” dediler. Ben inat ettim. Mülakatlar devam ettikçe sürekli “Beni de dinleyin” dedim. En sonunda kıdemli bir beyefendi dışarı çıktı “Kimmiş bu inatçı genç” dedi. “Benim” dedim. Benimle hemen mülakat yaptı. Beğendi. Sonraları “Zaten ben seni kafadan seçmiştim” demişti. Sonradan kendisi PWC’nin en önemli yöneticilerinden oldu. Beni keşfeden Sayın Haluk Yalçın’a teşekkürü bir borç bilirim. 

Sonra nasıl devam etti bu macera?

İlk önce Cansen Hanım ardından da Tuncay Özilhan Bey diyerek iki TÜSİAD başkanıyla çalışma şansım oldu. 1994-1996 arasında PWC’de ciddi tecrübe kazandım. Rakam okumayı iyice öğrendim. “Değerin” ne olduğunu öğrendikten sonra benim için yükselme devri başladı. Anadolu Grubuna geçtim. Kurumsal finansmanla başlayan sorumluluğuma sonra para yönetimi de eklendi. Genç yaşta grubun finans yöneticileri arasına girdim. Kıymetli yöneticilerle çalıştım. O havayı koklamak bile yeter. Birçok kişinin tanışmayı hayal ettiği yöneticilerle yan yana çalıştım. Muhtar Kent bu değerli isimlerden biriydi. Tuncay Özilhan zaten okulun başöğretmeniydi. Kamil Yazıcı Bey ise tam bir baba gibiydi. Şanslıydım doğrusu.

Sonra bir anda “patron” olmaya mı karar verdiniz?

Bir anda olmadı açıkçası. Ancak zamanı da gelmişti. Kimseyi kırmadan etmeden ve rakip bir firmaya geçmeyi asla düşünmeden, birkaç arkadaşımla oldukça cesur bir işe kalkıştık. Körfez sermayesinin sahip olduğu bir aracı kurumu 2010’da satın aldık. Sonra toparladık ve değerleyip halka arz ettik. Oradan kazandığımız parayla 2011’de Bosphorus Capital’i kurduk. Yaklaşık 3 yılda 1 milyar TL’lik portföy büyüklüğüne ulaştı. Bu başarıya katkıda bulunan herkese teşekkürü bir borç biliyorum. Şirketimiz “bağımsız” bir portföy şirketi olarak bu büyüklüğe ulaşan tek kurumdur.  Sonra İtalya’nın önde gelen portföy yönetimi şirketlerinden Azimut şirketimizi satın aldı. Bizde şirketimizde profesyonel olarak çalışmaya devam ettik. Platformu yeni birleşmelerle 2.5 milyar TL’ye yükseltiyoruz.

“ALTI YAŞINDAYKEN CAM SİLİYORDUM. 9 YAŞINDA KASAYA GEÇTİM”

İtalyanlarla çalışmak nasıl bir şey?

Ben herkesle anlaşırım. Ancak, Azimut’un Türkiye Temsilcisi Giorgio Medda çok rahat anlaştığım pozitif bir insan. Bu konuda da şansımız yaver gitti açıkçası. 

Patronluk insanın içinde midir? Sonradan olabilir mi? 

Anlatayım; 6 yaşında Ankara’nın biraz dışında dedeme ait akaryakıt istasyonlarında cam silerek çalışmaya başladım. Rakam okumayı öğrendikten sonra ilk pompanın başına sonra da 9 yaşında kasaya geçtim. Tarım kesiminden çok müşteri vardı. Tankerle de mazot satıyorduk. O zaman kredi kartı vs yok. Nakit para, senetler ve çekler bana emanetti. Bu tecrübe bana çok şey öğretti. Küçücük yaşta patron oldum açıkçası. Paraya kimin hükmü geçiyorsa patron o oluyor bu hayatta. O zamanlarda hangi işte ne boşluk varsa görmeye başladım. Sermaye piyasalarındaki boşluk da portföy yönetimi şirketleriydi. 

- Hangi devrin ticareti iyiydi? Çocukluk zamanı mı şimdi mi?

Canlı para her zaman güzeldir tabii. O günlerde onu öğrendik. Bir de insanların iş ahlakı vardı. Söz senetti, imza yerine geçerdi. Şimdi insanlar imzalarını inkar eder hale geldi.

“BENİM İŞİMİ ÇOCUKLARIM YAPSIN İSTEMEM”

Sizi dinlerken “nereden nereye, helal olsun” demek geldi. Evlatlarınızın yolunuzdan gitmesini ister misiniz?

Orada çok netim. Hayır. Buna da şaşırmayın sakın. Gecesi gündüzü olmayan bir iş bu. Babam “önce sağlık” der hep ama, bu nasihatı uygulayamıyorum. O yüzden kızlarım her işi yapsınlar ama bu işi yapmasınlar diyorum. Gerçi armut dibine düşer. Zaman gösterecek. Çocukları engellemem ama işimi yapsınlar diye cesaret vermem. Benim kadar işini seven bir insan için bu iş huzursuzluk ve mutsuzluktur. Çok uzun yıllar da yapılamaz.  

Son soru: En büyük başarınız nedir?

Eşim ve çocuklarımla kurduğum ailedir. 
Teşekkürler... 
Ben de Dünya okurlarına hayırlı ve huzurlu bir bayram diliyor, teşekkür ediyorum. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar