İklim krizi şirketlerden sonra siyaseti de dönüştürecek

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Kuzey Afrika'dan Avrupa'ya doğru gelen yeni sıcak hava dalgası, Avrupa ülkelerinin rekor düzeydeki sıcaklarla mücadele etmesini gerektiriyor.

Almanya, Fransa, İspanya, Belçika ve Hollanda'da bazı kentlerde hava sıcaklıklarının 40 derecenin üzerine çıkacağı tahmin ediliyor.

Almanya'da en sıcak gün 6 Temmuz 2015'te 40,3 dereceyle Kitzingen'de ölçülmüştü. İspanya'da hava sıcaklıklarının özellikle orta ve kuzey bölgelerindeki bazı kentlerde 42 dereceye çıkması beklenirken, özellikle yangınlara karşı dikkatli olunması uyarısında bulunuldu. Bugüne kadar en yüksek sıcaklığın 38,5 ile Ağustos 2003'te ölçüldüğü İngiltere, geçtiğimiz günlerde hava sıcaklığı 39’a ulaştı.

Son 75 yılın en sıcak günlerinin yaşanacağı tahmin edilen Hollanda da ise aşırı sıcaklardan dolayı turuncu alarm verildi. Hollanda tarihinde en yüksek sıcaklık, 23 Ağustos 1944'te 38,6 derece olarak ölçülmüştü.

Dünya İklim Atıf Grubu’nun geçtiğimiz gün kamuoyu ile paylaştığı çalışma, Temmuz 2019’da Avrupa’da görülen kavurucu sıcaklıklarda iklim değişikliğinin parmağı olduğunu ortaya koyuyor. Geçtiğimiz hafta Fransa, Almanya, Hollanda, Birleşik Krallık’da ve birçok farklı avrupa ülkesinde tarihi sıcaklık rekorları kırıldı.

Avrupa, Temmuz 2019’da tarihin en sıcak dönemlerinden birini yaşadı, özellikle Temmuz’un son haftası ve 25-26 Temmuz tarihlerinde görülen kavurucu sıcaklıklar, hem aylık hem de günlük tarihi sıcaklık rekorlarının kırılmasına sebep oldu. Fransa’da 45.9°C’lik sıcaklıklar görüldü, tüm zamanların rekoru kırıldı, Belçika’da da termometreler 42.3°C’yi gördü. Almanya’da 42°C, Hollanda’da 40.7°C, İngiltere’de 35°C sıcaklıklar kaydedildi. Bu sıcaklardan dolayı en az 13 kişinin hayatını kaybettiği ifade edildi.

Dünya İklim Atıf Grubu, bu sıcaklıklar üzerine yeni yayımladığı bilimsel incelemede, kavurucu sıcaklıkların arkasında iklim değişikliğinin parmağı olduğunu gözler önüne seriyor. Çalışma, iklim değişikliğinin yaşanan hava olaylarının ortaya çıkma olasılığını en az 5 kat arttırdığını ortaya koyuyor.

Avrupa rekor seviyelere ulaşan sıcaklıkla mücadele ederken, kıtadaki Yeşil partilerin, seçimlerde her zamankinden daha iyi bir konuma geldiğini söylemek yanlış olmaz.

Mayıs ayında gerçekleşen Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, Yeşiller 2014 yılına oranla yüzde 4.4 puan artışı gerçekleştirirken, fazladan 22 sandalye kazandılar.

Ülke bazında bakıldığında, Almanya’da Yeşiller hükümette çoğunluk kazandı. 2016 yılında Avusturya’nın Cumhurbaşkanı olarak Yeşiller’in desteklediği bağımsız bir aday seçildi. Finlandiya, Belçika ve Hollanda’daki son seçimlerde Yeşiller rekor düzeyde oylara ulaştı. Yakın zamanda gerçekleşecek Avusturya ve İsveç seçimlerinde de benzer sonuçlar bekleniyor.

Avrupa iklim krizini kabul etti

Bu dönüşümün en somut açıklaması tabi ki, iklim krizi ve çevre konusundaki tutumlarda yaşanan değişim. Her ne kadar Avrupalılar 2000’li yıllarda gündeme gelen iklim tehdidine inanmaktan vazgeçmiş olsalar da, 2016 yılından itibaren tüm kıta küresel ısınmanın gerçek olduğunu, özellikle insan faliyetlerinden kaynaklandığını ve hem insan hayatı hem de yaşadığımız dünya için çok olumsuz etkiler yarattığını kabul etti. İşte bu kabulleniş, ya da aslında uyanış, oy verme alışkanlıklarını da değiştiriyor.

Çevre ve iklim, en önemli iki gündem

2016 yılında AB vatandaşlarının sadece yüzde 6’sı çevre konusunu, ülkelerini etkileyen en önemli iki gündem maddesi arasında görüyordu. 2018 yılında bu oran yüzde 14’e yükseldi ve hızla yükselmeye devam ediyor.

AB ülkelerinin her birinde kamuoyu yoklaması yapan Eurobarometer’in son araştırmasına göre; Almanya vatandaşlarının yüzde 22’si, Hollanda vatandaşlarının yüzde 41 ve İsveç vatandaşlarının yüzde 39’u, “çevre, iklim ve enerji” konusunu ülkelerinin en önemli iki gündem maddesinden biri olarak değerlendiriyor. İklim krizi konusunda ise en duyarsız olan ülke Yunanistan. Ülke vatandaşlarının sadece yüzde 1’i, çevre ve iklimi bir sorun olarak görüyor.

Solona: Trump’ın iklim politikaları günümüzün kutuplaşmış politikalarını yansıtıyor

● Avrupa Birliği Konseyi Genel Sekreteri, NATO Genel Sekreteri, İspanya Dışişleri Bakanı görevlerini yürüten Javier Solona, şu sıralar Küresel Ekonomi ve Jeopolitika Merkezi ESADE Başkanı olarak görev alıyor. Solona geçtiğimiz günlerde Project Syndicate için kaleme aldığı makalesinde, iklim değişikliğinin en önemli sorumlularının G20 ülkeleri olduğunu söylüyor. Solona, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 80’ini G20 ülkelerinin gerçekleştirdiği bilgisini veriyor. Solona özetle şu yorumları yapıyor: “İklim krizi, sosyal ve doğal dinamiklerin birbiri ile bağlantılı olduğunu ispatladı. Fakat hala bazı liderler küresel ısınmanın etkilerini görmezden geliyor. ABD’de Trump’ın iklim politikaları günümüzün kutuplaşmış politikalarını yansıtıyor. Cumhuriyetçiler’in sadece yüzde 34’ü küresel ısınmanın temel nedeninin insan faliyetleri olduğunu düşünürken, bu oran Demokratlar’da yüzde 89’a yükseliyor. Suudi Arabistan, Kuveyt ve Rusya gibi ülkeler de ABD politikasını izleyenler arasında.

Hayatı olumsuz etkiliyor

◗ İnsanların iklim ve çevre konusunda çok daha duyarlı bir konuma gelmesinin en önemli etkenlerinden biri ise, iklim krizinin olumsuz etkilerini günlük hayatlarına yoğun bir şekilde hissetmeye başlamaları. Artan sıcaklıklar, doğal felaketler, ekosistemlerin yok olması, iklim göçleri bu etkenlerin başında geliyor. Bir yandan dünya “yanarken”, diğer yandan genç nesil başta olmak üzere büyük bir çoğunluk, “materyalizm sonrası” dönemin, düşük karbon ekonomisinin temellerini atıyor. Hatta bu sürece sadece sivil toplum örgütleri değil, kapitalist sistemin dev şirketleri de liderlik etmeye çalışıyor. Çünkü artık herkes, mevcut şekilde büyümenin sürdürülebilir olmadığını açık bir şekilde görüyor. Sadece görmekle kalmıyor, yıkıcı etkilerini de yaşıyor. İnsan hayatından, doğaya, küresel mirasların korunmasından ekonomiye kadar her alanda geri çevrilemez etkiler yaratan iklim krizine çözüm üretmeyi hedefleyen partilerin, önümüzdeki dönemlerde özellikle de gençlerden önemli düzeyde oy alacağı kesin. Dolayısıyla, tüm partilerin bir an önce politikalarını yeni gerçeklere uyarlamaları gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar