‘İş ortamı kompleks haline geldi, yönetici Superman'leşti'

Volkan AKI
Volkan AKI İŞ'TEN SOHBETLER volkan.aki@dunya.com

Hepinize içten bir merhaba diyorum! DÜNYA Gazetesi sayfalarında artık iş insanları ile yaptığım ‘İş'ten Sohbetler'imi aktaracağım… Bazen bir, bazen birkaç isim... Hangi konuya bakarsanız bakın, her şeyin başı aslında insan ve iş dünyasındaki gelişmeleri, trendleri de insanlar üzerinden değerlendirmeye çalışacağım...

‘İş'ten Sohbetler'in ilk konuğu Borusan Holding CEO'su Agah Uğur... Liderlik üzerine konuştuk. Karşılıklı geldiğimizde, trendler ve yönetim konularında Agah Uğur ile fikir alışverişinde bulunmak ufkumu açıyor. Çok güzel jenerik tanımlamalar da yapıyor her zaman. Gelecekte liderler hangi özellikleri taşımalı dedim: “Herhalde alt alta koysak bir tür Superman'i tarif etmiş oluruz” dedi. Ama gelecekte başarı için, kritik iki önemli unsuru da şöyle sıraladı: “Birincisi: Muazzam boyutta artan kompleksite'yi başarıyla yönetebilmek. İkincisi, kurumun varlık sebebini para kazanmak kadar topluma faydalı bir kurum olmaya dönüştürebilmek.” Uğur bunu ‘Doing Business'dan, ‘Doing Good'a geçiş olarak tanımlıyor. Ben de buna ‘Sosyal Şirket' diyorum aslında... Toplumla birlikte büyüyen şirket.

Kompleksite'nin hızlı yükselişi

Bazı istatistikler verdi ve gerçekten Superman'lik gerektiren bir tablo ortaya çıkıyor. Ondan dinleyelim: “1955 ile 2010 arasında yapılan ciddi bir araştırmada belli bir metodoloji ile belirlenen iş ortamı kompleksite endeksi benzer konumdaki şirketler için 36 kez artmış. Şirketler artık ortalama 25'in üzerinde zorunlu ve önemli hedefte başarılı olmak zorundalarmış ve bu hedeflerin % 15 ile % 50 arası birbirleriyle ters düşebiliyormuş. Örneğin, kaliteli ürünleri ucuza satmak, hizmet ve ürünleri global ölçekte standart hale getirmek ama aynı zamanda yerel ihtiyaçlara uyarlamak, en yenilikçi ve yaratıcı ürünleri en etkin ve verimli bir şekilde üretmek, tedarik zincirini hızlı ama ucuza yönetmek.” Gerçekten günümüz yöneticisi ve şirketinin ‘kompleks' ortamı gerçekten çok zorlayıcı. 

Gelelim ikinci maddeye… Onu da biraz açtık. Ben ‘Sosyal Şirket' diyorum. Toplumla barışık, topluma, çalışanlarına, birlikte çalıştığı şirketlere değer katan şirket... Borusan Holding CEO'su Agah Uğur önemsediği bu konuyu şöyle özetliyor: 

“Yeni nesillerde İngilizce tabiri ile ‘doing good' ile ‘doing business' arasındaki farkı ayrıştıran güçlü yönelimler net bir şekilde gözleniyor. Dolayısı ile topluma, çevreye, yüksek etik değerlere gözle görülür katkı sağlayan “faydalı” şirketler, uzun vadede daha başarılı olacaklar. Şirketlerin DNA'larını bu yönde kalıcı bir şekilde çevirebilmeleri için, liderlerin bu anlayışı tutku ile benimsemiş olmaları da yeni aranacak önemli özelliklerden bir diğeri olacak diye düşünüyorum.”

Lider şirket nasıl olmalı?

Gelelim sürdürülebilir şirketlere, geleceğin şirketinin özelliklerine... Agah Uğur'a sorum şu oldu: “Bugünkü rekabet şartlarında başarılı olabilecek ve kendisi eser olarak kabul edilebilecek şirketlerin en önemli özellikleri ne olabilir?” Kısaca şu üç başlıkta topladı aslında: 

• Sorgulayan, öğrenen ve kendini yenileyen güçlü bir kültür.

• Pazarı, yani bugünkü pazar gerçeklerini ve gelecek trendlerini rakiplerden daha iyi anlayan, yaptığı her şeyi pazardan geri giderek kurgulayan bir çalışma düzeni.

• Sadece liderlerin değil tüm çalışanlarının kalbini ve aklını kazanmış, onları beraberce çalıştırtarak başarıya ulaştırabilen bir kurum iklimi.

Agah Uğur bu temel özellikleri ayakta kalmanın formülü olarak vurguluyor. Uğur, “Böyle bir kurum, şartlar ne olursa olsun, her ortamda ve sektörde kalıcı başarıyı bulabilir. Ama tabii ki böyle güçlü bir motora sahip kurumu doğru stratejiler ile doğru yöne koşturmak başarının ve değer yaratmanın daha da artmasını sağlayacaktır” diyor.

Üç önemli fark unsuru

Agah Uğur ile sohbetimizde yeni bir neslin geldiğini konuştuk. Çünkü Türkiye'nin önemli gruplarında, büyük bir çoğunluğunda genç kuşaklar yavaş yavaş yönetimi devralıyor. Onlara uzun vadeli başarı için, birkaç kelime söylesek ne diyebiliriz? Uğur yine üç noktaya değindi: 

“İş dünyasında uzun vadeli başarının bence olmazsa olmaz 3 önemli fark yaratıcı unsuru var: Tutku, pozitif enerji ve esneklik. Ne yaparsanız yapın, tutku ile yapınca farklı neticelere ulaşıyorsunuz. Kişisel pozitif enerjinizi iş hayatınıza yansıtınca fark ediliyorsunuz, olumlulukların merkezi oluyorsunuz. İş hayatı baş döndürücü bir şekilde değişiyor ve önce değişime ayak uydurmak, kariyerinizde ilerledikçe değişimi tetiklemek ve yönetmek iş neticelerinizin iyi olmasını sağlıyor.”

‘Olduğu kadar olur mu?'

Genç nesiller hakikaten farklı ve bunu da çok doğal karşılamak lazım. Zira Türkiye'de bir 10 yıl sonra, önemli grupların çoğunun başına genç kuşak geçmiş olacak. ‘Genç Patronlar' dönemi başlayacak. Borusan CEO'su ile bunun üzerine de konuştuk biraz. Uğur buradaki değişimi ve genç nesille ilgili düşüncelerini şöyle anlatıyor: 
“Genelde daha donanımlılar, dünyaya yönelik farkındalıkları yüksek, kendilerini beğeniyorlar, kişiselliklerini ve bağımsızlıklarını önemsiyorlar, değerleri ile hareket etmeyi tercih ediyorlar, bu sebeplerden dolayı para kazanmak en önemli öncelikleri olmayabiliyor. Öte yandan yeni nesli sebat etme ve sonuna kadar uğraşmakta biraz eksik görüyorum. Kendilerine güvenleri, bir sonraki fırsata bakış açılarını fazlasıyla olumlu yönde etkiliyor ve mevcut durum veya görevlerine ‘olduğu kadar' anlayışı ile yaklaşmalarına neden olabiliyor. Genelleme yapmak iyi bir şey değil ama en azından daha önceki nesillere göre bu konuda bir sıkıntı olduğunu sezinliyorum.” Evet bu sohbet böyle tamamlandı ama sizlerle sık sık sohbetlerimizde birlikte olacağız. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar