"İşler nasıl?"

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Hal hatır sormanın biçimi değişti adeta. İnsanlar eskiden birbirlerine öncelikle "Nasılsın" diye sorarken, sanki şimdi önceliği "İşler nasıl" sorusu aldı.

Ya da yeni tanıdığınız, ilk kez karşılaştığınız birine bu iki soruyu harmanlayıp tek bir soruyla yaklaşıyorsunuz:

"Ne var, ne yok; işler nasıl gidiyor?"

Aldığınız yanıt da genellikle "Hiç tadı yok" oluyor. Arada, "Fena değil" diyenler de çıkıyorsa da çoğunluk işlerin iyi gitmediğinden dem vuruyor.

"İşlerin tadı yok" diyenlere ikinci bir soru yöneltme ihtiyacı duyuyorsunuz çoğu kez:

"Peki, işler kötü diyorsun da, ne zamana göre kötü? Bir ay önceye göre mi, bir yıl önceye göre mi, yoksa daha önceki bir tarihi mi kastediyorsun?"

Somut bir bilgi verecek durumda olmayanlar, "Kötü işte abi ya" diye kestirip atmayı tercih ediyor. Böyle yaklaşanlar ya işler çok olumsuz seyretmediği halde ağız alışkanlığı sonucu böyle konuşuyor ya da "Şimdi bir de hesap mı vereceğim" dercesine kısa kesmeyi yeğliyor:

"Kötü işte abi ya!"

***

Geçenlerde konuk olarak bir televizyon programına katıldım. Ekonomideki son gelişmeleri ele aldık, değerlendirdik. Sunucu arkadaş, ekonominin nasıl seyrettiğine ilişkin bir soru soruyor. Şu yanıtı veriyorum:

"Ekonomideki gidişatı görmek için bir dizi veriye bakmak mümkün, bakıyoruz da zaten bunlara. Gidişatı ortaya koyan en temel veri olan GSYH'yi dikkatle izliyoruz örneğin. Türkiye ilk çeyrekte yüzde 5 büyümüş, bu oranı esas alanlar tahminlerini hep yukarı yönlü revize ediyorlar.

Diğer yandan işsizlik hızla geriliyor, en azından görüntü böyle. Dört ayda neredeyse 1.5 kişiye iş bulmuşuz. 'Görüntü böyle dememin nedeni şu. Geçen yılın aynı döneminde de yaklaşık 1.4 milyon kişiye iş bulmuştuk, yani bu dönem zaten istihdamın çok arttığı bir dönem ama olsun; görünürde ciddi bir istihdam artışı var.

Kur artışı deseniz, yılın ilk aylarındaki hızlı yükselme geride kalmış. Daha istikrarlı, daha dingin bir seyir hakim artık..."

Sunucu arkadaş lafı ağzımdan almak istercesine, "Yani göstergeler iyiye işaret ediyor, öyle mi yorumluyorsunuz" diyor.

"Olabilir, ama gerçek anlamda iyiye mi gidiyoruz, emin değilim" diyor ve devam ediyorum:

"Ankara'yı bilenler için söyleyeyim; Başkent'in en merkezi yeridir Tunalı Hilmi Caddesi. Benim evim de buraya yakın, civarı iyi bildiğimi söyleyebilirim. Ben ne zaman ki Tunalı Hilmi Caddesi'nde, ayrıca Esat Caddesi'nde, Bülbülderesi Caddesi'nde kiralık ya da satılık işyeri ilanlarının sayısında artış görürüm, işlerin pek de iyi gitmediği sonucunu çıkarırım bundan. Aynı durum Çankaya ve Gaziosmanpaşa semtlerine bağlantı yolları olan başta Cinnah Caddesi olmak üzere Nenehatun Caddesi ve Reşit Galip Caddesi için de geçerlidir. Hem buralar Ankara'nın küçük bir bölümü sayılır. Ankara'da daha yüzlerce cadde var, sanayi siteleri var, iş merkezleri var. Dolayısıyla gelişmeleri okurken yalnızca GSYH gibi verilere itibar etmemek, bir anlamda sahaya inip gözlemek gerektiğini düşünürüm. Hem benim gözlemim öylesine sınırlı ki, Ankara'yı ve Ankara'nın da küçük bir bölgesini kapsıyor yalnızca."

***

Ekonomide işlerin gerçek anlamda iyiye gidip gitmediğini, ekonominin gerçek anlamda büyüyüp büyümediğini GSYH artışı ya da kişi başına gelir bir yere kadar gösterir ancak.

Milli gelir her yıl yüzde 10 artsa ne olur ki eğer nüfusunuz örneğin yüzde 11 artıyorsa...

Her yıl 2 milyon, 3 milyon yeni istihdam yaratsanız ne olur ki çalışmak isteyen sayınız 5 milyon artıyor ve işsizlerinizin sayısı her geçen yıl katlanıyorsa...

O yüzden "saha"ya bakmak, piyasada ne olup bittiğini gözlemektir aslolan! Tabii ki gidişatın temel göstergesidir GSYH artışı, istihdam verileri ya da diğer veriler. Ama en doğru ölçüm, sahaya inmekle, olan biteni gözlemekle gerçekleşir...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar