İşte turizmin, sektör temsilcilerinin gözünden fotoğrafı

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Her kasım olduğu gibi yine Antalya’da, Uluslararası Resort Turizm Kongresi’ndeyiz. Bu yılki 7’nci kongre. Concorde De Luxe Resort Lara’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen kongreyi AKTOB-Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği ile Ekin Grubu ortaklaşa düzenliyor.

Kongrenin en çarpıcı gelen yönlerinden biri yapılan elektronik oylamanın sonuçları. Sektör temsilcileri, bu oylamayla örneğin kürsüye çıkıp siyasetçilerin ya da bürokratların önünde dile getiremedikleri eleştirilerini, görüşlerini rahatlıkla ifade edebiliyorlar. En azından etmeleri gerekiyor. Üstelik herkesin kürsüde konuşması mümkün değil ama herkesin oylamaya katılması mümkün.

Ama oylama sırasında “Aman genel durum daha iyi görünsün, oylamadan daha iyimser bir hava çıksın” diye farkında olunmadan ortak bir düşünce oluşmuş mudur, bilemeyiz.

Moraller, turizmin çöktüğü 2016’ya göre kuşkusuz ki daha iyi. Turizmde bir iyileşme olduğu zaten sayılarla kendini gösteriyor.

Ama, ilk on ay itibariyle biz turizmde ancak 2012’yi yakalayabildik, bu da acı bir gerçek olarak önümüzde duruyor.

Ocak-ekim dönemleri itibariyle 2012’de 28.8 milyon, 2013’te 31.8 milyon, 2014’te 33.5 milyon turist geldi. 2014, rekor yılı zaten. 2015 yılı da 2014’e yakın geçildi, ilk on aydaki turist sayısı 33.1 milyon oldu. Ve 2016 çöküş yılıydı, ilk on ayda yalnızca 22.7 milyon turist geldi.

Bu yıl sorunu büyük ölçüde geride bırakmış gibi görünüyoruz ama gelen turist sayısı 29.1 milyon kişi ve biz bu sayıyla ancak 2012’yi aşabildik. Geçen yılı saymıyoruz tabii ki.

Bir de şu gerçek var. Bu yılın ilk on ayındaki turist sayısında geçen yıla göre yüzde 28 artış oldu, ancak bu daha çok Rus turistten kaynaklandı ve Rus turist de biliyoruz ki Antalya’ya geldi. Dolayısıyla Antalya geçen yıla göre bayağı bir nefes aldı, ancak diğer tatil yörelerinde işler Antalya’daki kadar düzelmiş değil.

Bir sayı daha verelim; Türkiye’yi ziyaret eden her üç turistten biri Antalya’ya geliyor.

Dolayısıyla Uluslararası Resort Turizm Kongresi’ndeki elektronik oylamayla elde edilen sonuçları da biraz oylamaya katılanların ağırlıkla Antalyalı turizmciler olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak okumak gerek.

Elektronik oylama sonuçlarına göre ankete katılanların yüzde 82’si dolulukların arttığını dile getirdi. Yüzde 15 ve üzerinde artış olduğunu söyleyenlerin oranı tam yüzde 48. Bir anlamda her iki işletmeden biri doluluğunun yüzde 15’ten fazla arttığını söylüyor. İşte dikkat çekmeye çalıştığımız da bu. Doluluktaki bu artış daha çok Antalya yöresi için geçerli, diğer turistik yörelerdeki durum Antalya’daki kadar parlak değil.

Türkiye’ye gelen turist sayısı ilk on ayda yüzde 28 artarken, Antalya’ya gelenlerin sayısındaki artışın yüzde 63’ü bulduğu dikkati çekiyor. Bu da Antalya’nın diğer tatil yörelerinden belirgin bir şekilde ayrıştığını gösteriyor.

İç pazar kontenjanında zorunlu artış

Tatil köyleri, her yıl programlarını yaparken çalıştıkları acentelerle bağlantılı bir şekilde ülkelere belirli kontenjanlar ayırıyorlar. Geçen yılki çöküşten sonra ise dikkati çeken iç pazar kontenjanının artırılması oldu.

Elektronik oylamaya katılanların yüzde 72’si iç pazar kontenjanını artırdıklarını dile getirdiler. İç pazar kontenjanını azalttıklarını söyleyenlerin oranı yüzde 14, aynı düzeyde tuttuklarını söyleyenlerin oranı ise yüzde 15 oldu.

Turizmde işlerin gelecek yıl daha iyi olacağı varsayımı çerçevesinde iç pazar kontenjanında 2018 için ağırlıklı tercihin daraltma yönünde olacağı ya da en azından çok artırılmayacağı beklenebilir.


2018’e umutla bakılıyor

Turizm sektörünün 2018’in daha iyi geçeceğine dönük inancı çok güçlü görünüyor. Bu görüş de zaten oranlara çok somut biçimde yansıyor.

“2018 için işletmeniz açısından beklentiniz nasıl” sorusuna katılımcıların yüzde 86’sı “2017 yılından daha iyi olacak” yanıtını veriyor. “Daha kötü olacak” diyenlerin oranı ise yalnızca yüzde 5 düzeyinde.

Turizm sektörü temsilcileri Avrupa pazarı hakkında da çok iyimser görünüyorlar. Yüzde 92’lik ezici bir çoğunluk, Avrupa pazarında artış bekliyor. Azalma bekleyenlerin oranı yalnızca yüzde 1, aynı kalır görüşünü dile getirenlerin oranı ise yüzde 7.



Euro tahmini ne?

Elektronik oylamada katılımcılara 2018 yılı ortalama euro tahmini de soruldu. Yüzde 47, euronun 2018 yılı ortalamasını 5.00-5.20 arasında tahmin ettiğini belirtti. Yüzde 33’lük kesim 4.80-5.00 arası, yüzde 15’lik kesim ise 5.20’nin üstünde bir tahminde bulundu.

Turizm sektörü temsilcileri geçen yılki kongrede bu yıl için euroyu hangi düzeyde mi tahmin etmişlerdi, gelin bir de ona bakalım.

Yüzde 1’lik kesim 3.40’ın altı demişti. Yüzde 14’lük kesim 3.40-3.60 arası, yüzde 31’lik kesim 3.60-3.80 arası, yüzde 34’lük kesim 3.80-4.00 arası, yüzde 20’lik kesim ise 4 ve üstü şeklinde tahmin dile getirmişti.

Euronun bu yıl ilk on bir aydaki ortalaması 4.08 oldu. Bu ortalama biraz daha artabilir. Ama şu kesin, geçen yılki oylamaya katılan her beş kişiden biri kuru bilmiş oldu.

Dış politika en büyük sorun

“2017’de Türk turizmini etkileyen en önemli sorun ne oldu” sorusuna verilen yanıtlar arasında yüzde 61’lik oranla “dış politika” ilk sırada yer aldı. İkinci sırada yüzde 17’lik oranla “bölgemizdeki siyasi gelişmeler”, üçüncü sırada ise yüzde 10’luk oranla “terör ve güvenlik endişesi” geliyor.

Aslında bu üç başlığı bire indirmek pek yanlış olmasa gerek.

Uyguladığımız dış politika yüzünden mi bölgemizdeki siyasi gelişmelerden etkileniyoruz, yoksa bölgedeki siyasi gelişmeler mi bizi bu dış politikaya zorluyor, tartışılır.

Ya da terör ve güvenlik endişesi dış politika uygulamalarımızın bir sonucu mu veya tersi mi oluyor, o da tartışılır.

Sonuç olarak Türkiye’nin dışarıyla ilişkileri en büyük sorunlar olarak dile getiriliyor.

Bu arada geçen yılki ankette 2017 için en büyük sorun olarak neyin görüldüğü sorulduğunda yüzde 75’lik kesim dış politikaya işaret etmişti. Bu kez soru “dış politika ve bölgedeki siyasi gelişmeler” olarak ikiye bölünmüş ve bu sorunlara işaret edenlerin oranı da zaten yüzde 78 ediyor.

Aynı konuda yöneltilen bir soruda zaman değişse de soru içeriğinin aynı olması gerekir. Örneğin “2017’nin en önemli sorunu ne” diye soruluyor, seçenekler başka; “2018’in en önemli riskleri nedir” diye soruluyor, seçenekler başka.

2017 için dış politikayı en önemli sorun olarak görenler, seçenekler arasında bulunmadığı için 2018’de hiç ama hiç dış politika riski görmüyor, göremiyor. Doğrusu bu durum oylamanın zayıf tarafı olarak dikkati çekiyor. Dış politika seçeneği olmayınca 2018 için en büyük risk olarak “bölgedeki siyasi gelişmeler” yüzde 57 ile ilk sıraya oturuyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar