İtalya ve Almanya üzerinde Keynes'e sevgiler

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

İtalya'da seçimlerin üzerinden iki ay geçtikten sonra kurulan merkez sol ve merkez sağ partilerin oluşturduğu koalisyon hükümetinin Başbakanı Enrico Letta'nın açıkladığı hükümet programı ve güvenoyu sonrası ilk ziyaret ettiği ülke Almanya'da yaptığı açıklamalar, krizin başından bu yana  devam eden büyüme-borç stoku ve istikrar programı tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

İtalya'nın bu çıkışı önemli. Çünkü 2012 yılı son çeyreği itibari ile Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında İtalya, Yunanistan'dan sonra kamu borç stoku/GSYH rasyosu  en yüksek olan  ikinci ülke. Oran Yunanistan'da yüzde 156,9, İtalya'da yüzde 127. Diğer yandan İtalya hala GSYH'ın yüzde 2,3'ü kadar bütçe açığı veriyor. Bir avantajı cari açık değil, cari fazlası var.

Kritik göstergeler böyle iken, kendisinde önceki teknokrat hükümetin aldığı kararlar da (kemer sıkma) ortada iken, yeni Başbakan, İtalyan halkına şu sözleri verdi:

- İlk defa ev almış olanların evlerinden alınan emlak vergisi geçici olarak dondurulacak.
Şirketlerin çalışanları için ödedikleri gelir vergisi oranı düşürülecek.

- İstihdam üzerindeki, özellikle genç istihdamındaki yükler aşağıya çekilecek.

- Sosyal yardımların kapsamı genişletilecek.

Letta'nın bu paketinin maliyeti 8 milyar Euro. Letta bu parayı nereden bulacağını söylemedi. Yani paket ortada duruyor.

Letta bu söylemini AB nezdinde de sürdürdü. İlk yurtdışı seyahatini yaptığı Almanya'da Başbakan Angela Dorothea Merkel'e Avrupa Birliği'nin istikrar (kemer sıkma) politikalarından vazgeçmesi gerektiğini söyledi. Letta, AB'den istikrar programlarında ısrarcı olmaktan vazgeçmesini, tam aksine bunun yerine büyümeyi ve istihdamı destekleyen politikalara öncelik verilmesi istedi.

Letta'nın bu tavrına karşın Merkel her zamanki tavrını sürdürdü ve  bütçe konsolidasyonu ve büyümenin birbirinden ayrı düşünülemeyeceği, hem AB'nin hem de İtalya'nın uygulanan istikrar programlarını, sıkı para politikasını sürdürmek zorunda olduğunu söyledi.

Merkel için Letta'nın önerileri yeni değil. Benzer taleplerle kapısını daha önce de Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande çalmıştı. Merkel, Hollande'a da benzer bir yanıt vermişti.

Merkel'e göre AB'nin çürük elmaları konumunda olan Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz, İrlanda'ya aktarılan kaynaklar, Almanya'nın paraları. Yani Alman vatandaşlarının vergileri. Dolayısıyla da bu ülkelerin Almanya'nın cebinden çıkan paraları kafalarına göre yeme hakları yok.

Aslında Merkel kendi ülkesi açısından haklı. Ancak yöntem konusunda sorun var. Merkel hala klasik iktisada bağlı. Halbuki bu kriz klasik-neo klasik iktisadın krizi. Onların yöntemi ile çözülmüyor. Merkel olası parasal genişlemenin yaratacağı enflasyondan korkuyor. Çünkü Merkel, büyük bir olasılıkla babasından Almanya'nın 1923-1924 yıllarında yaşadığı yüzde milyonları bulan enflasyon hikayelerini dinleyerek büyüdü. Fakat hikayenin devamını sanki biraz kaçırmış gibi. Çünkü hikayenin devamında 1929 krizi var. O krizi de klasik iktisat politikaları yaratmıştı ve çözememişti.

Bundan dolayı Merkel, hikaye kitabının başka bir öyküsüne geçmeli. O öykünün başlığı "Bay Lord John Maynard Keynes'in politikaları".

İyi okumalar.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019