Karadeniz’de döviz kurları, merkez bankalarının kararları

Berkol ALEVLİ
Berkol ALEVLİ balevli@gmail.com

2018 yılı içerisinde ülkemizde döviz kurundaki hızlı artış sonrası ülke olarak en önemli gündem konularımızdan biri de döviz kurlarının Türk Lirası karşısındaki günlük hareketleri oldu. Sokaktaki vatandaş da artık Merkez Bankası’nın kararlarını incelemeye, Para Politikası Kurulu’nun (PPK) kararlarının tarihlerini ve açıklamalarını takip etmeye başladı. Elbette bu durum ülkedeki finansal okur-yazarlık ve finansal gelişmelerde toplumun bilinç seviyesinin artması açısından sevindirici olmaktadır. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program, yeni adıyla Yeni Ekonomi Programı (YEP), ile Türk Liramızın yabancı para birimleri karşısında güçlenmesi ve enflasyonun istenen seviyelere gelmesini bekliyor olacağız.

Döviz kurlarındaki büyük artış sonrası akıllara bu artışın sadece Türkiye ile sınırlı olup olmadığı, gelişmekte olan ülke ekonomilerinde de aynı sorunların yaşanıp yaşanmadığı sorusunu getiriyor. Arjantin’de pesonun da oldukça değer kaybetmesi sonrasında Merkez Bankası’nın kademeli olarak faizi toplamda %60 gibi kritik seviyelere çıkarmasına rağmen pesodaki düşüşün önlenememesi, gelişmekte olan ülke ekonomilerine son dönemde daha yakından bir ilgi ile bakılmasına neden oldu. Euro bölgesi üyelerinden olan Yunanistan’ı dışarıda tutarak, Karadeniz ülkelerinin para birimlerinin özellikle dolar karşısındaki son dönemde gelişimleri ve enflasyona karşılık Merkez Bankalarının önlemlerini inceleyerek Karadeniz’deki kur savaşlarına kısaca bakalım.

Avrupa Birliği üyesi Bulgaristan’ın para birimi olan Bulgar Levası belki de Karadeniz ülkeleri arasında en stabil kura sahip para birimi olarak dikkat çekmektedir. Ocak 2014’te 1,35 olan dolar-Leva kuru Kasım 2016’da 1,05 ile rekor düşük seviyeleri gördü, inişli çıkışlı grafiği ile an itibariyle 1,17’de seyretmektedir. Bir diğer AB üyesi Romanya’da ise son dönemlerde sıkça gündeme gelen rüşvet ve yolsuzluk konusunda hükümet politikalarının beklenen önlem paketlerini sunamaması ile dolar Rumen Leyi karşısında 4,31 ile en yüksek noktaya ulaştı. Yeni hükümetin kurulması sonrası Mart ayında 3,72 ile son 3 senenin en düşük seviyesinde olan Leyi Ağustos sonunda ise küresel olarak doların güçlenmesi ile tekrar 4’e yaklaştı.

Rusya-Ukrayna gerilim iki ülkeye her alanda olduğu üzere iki ülkenin para birimlerinde de büyük zarar yarattı. Ukrayna Grivnasının 2014 başında dolar karşısındaki kuru 8,61 iken, 2015 Şubat’ta kur 27,25’e yükseldi; halen de dolar karşısında zayıflamaya devam ediyor. Dolar/Grivna kuru Ağustos ayını 28,12’de kapattı. Rus Rublesi karşısında dolar 2014 Ocak’ta 35,18 iken, 2016 yılı başında ise 75,17 ile rekor seviyeye ulaştı. Ruble 2018’i 58,20’de açarken son aylarda gelen satışlar ile birlikte kur 70 seviyesine tekrar yükseldi.

Ülkemizde kur artışı sonrası en çok tartışılan konulardan biri de Merkez Bankası’nın politika kararları oldu. 13 Eylül Perşembe günü açıklanan politika faizinde 625 baz puan artışı belki de birçok ekonomist tarafından beklenmiyordu, zaten kur da ona göre belli bir tepki verdi aynı gün içerisinde. Özellikle kurun çok sert yükseldiği Rusya ve Ukrayna’da da Merkez Bankalarının kritik faiz artış kararlarına gittiği görüldü. Kademeli faiz artırım kararları sonucunda Rusya Merkez Bankası Aralık 2014’te %17, Ukrayna Merkez Bankası da 2015 yılında %30 faiz açıkladı. Rusya’da en son 14 Eylül’de Merkez Bankası beklentilerin tersine 25 baz puan artış ile faizi %7,5’e çıkarttı ki %17’den bu seviyeye kısa sürede düşüş oldukça başarılı bir gelişme olarak kabul edilmektedir. Aynı şekilde Ukrayna’da da 6 Eylül tarihinde Merkez Bankası faizi %18 olarak açıkladı, 50 baz puan artış ile. Ukrayna’nın yılbaşında faizi %15’e indirmişken yılın sonuna doğru tekrar artışa gitmesi döviz kurunu dengelemek için atılmış bir hamle olarak değerlendirilmektedir. 2015’te %60’lara ulaşan Ukrayna’da enflasyon Ağustos 2018 verileri ile %9 olarak açıklandı. Tabii ki Rusya ile yaşanan gerilim sonrasında Avrupa Birliği’nin hızlı bir şekilde Ukrayna ile ilişkilerini iyileştirmesi, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Ukrayna arasında kredi anlaşmasının sağlanması ve Kanada ile serbest ticaret anlaşmasının imzalanması gibi adımların enflasyonu düşürmede etkisi olduğu tartışılmaz bir gerçek. Rusya’da ise Ağustos ayında enflasyon %3,1 olarak açıklandı; 2015’te %18 olan enflasyon radikal bir şekilde düşürüldü. Rus Merkez Bankası 2019’da %5, 2020’de ise %4 enflasyon bekliyor.

Avrupa’nın her çeyrekte en hızlı büyüyen ekonomileri arasında yer alan Romanya’da enflasyon %5,1 olarak açıklandı Ağustos ayında. Romanya Merkez Bankası son olarak Temmuz ayında aldığı karar ile faizleri % 2,5 seviyesine çıkardı. Romanya’da son dönemde enflasyonun artışı da - 2017 Temmuz’da enflasyon %1,8 idi - dikkat çekmektedir. Türkiye gibi her çeyrekte hızlı büyüme gösteren Romanya ekonomisinin aşırı ısınma tehdidine karşı ilerleyen süreçte daha güçlü bir ekonomi programı çalışması ile büyüme oranlarında aşağıda yönde bir revizyon görülebilir.

Karadeniz coğrafyasında da görüldüğü üzere, enflasyon ve döviz kurunda bazı dönemlerde büyük sıçramaların yaşanması muhtemel, ancak önemli olan bu risklere karşı önlemlerin hangi aşamada ve ne kadar etkin alındığıdır. Ülkemizde Merkez Bankası aldığı karar ile toplamda politika faizini %24 seviyesine çıkardı, YEP ile şu an %17,9 olan yıllık enflasyonda hedef 2018’de %20,8 ve 2019’da %15,9 olarak açıklandı. Faiz artışı ile döviz kurunda bir yavaşlama gerçekleşse de Arjantin gibi örneklerde görüldüğü üzere faizlerin yüksek oranlarda tutulması döviz kuruna tek başına etki etmede yeterli kalmayabiliyor. Bu nedenle geçtiğimiz günlerde açıklanan ve sorunların net bir şekilde belirlendiği Orta Vadeli Plan ya da yeni adıyla YEP’in öngörülen program çerçevesinde etkin bir şekilde uygulanabilmesi ile hem enflasyonda hem de döviz kurlarında beklenen düşüşün yaşanmasına katkı sağlanacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar