Kimliği sonda yazılı

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

 

Türkiye gibi henüz birey olamamışların egemen olduğu "toplumlarda" ilkel bir politize olmuşluk da yaşanılması kaçınılmaz oluyor. Bu durumun en güzel örneği de ekonomi alanında yaşanıyor. Eğer bir iktisatçı, gazeteci uygulanan iktisat politikalarını eleştiriyor ise hemen muhalif saflarında imiş gibi gösteriliyor. Halbuki muhalefette olmalı ki, yaşanılan sorunlar için farklı çözümler üretilebilsin. Bu durumun ülkemizde derin bir şekilde yaşanmasının bir nedeni de, elbette TBMM'de yer alan muhalefet partilerinin ekonomi ile hemen hiç alakalarının olmaması. Bazen muhalefet görevini üstlenen gazetelerde bu parti mensuplarının demeçlerini görüyorum. Evet sadece görüyorum. Bu keskinleşmiş ayrım nedeni ile bugün bir değişiklik yapıyorum. Aşağıdaki yazıyı noktasına dokunmadan sadece kısaltarak yer veriyorum. Yazıyı okuyunca da bu sözlerin kimin tarafından söylendiğini öğreneceksiniz. Yorum  mu? Onu da size bırakıyorum.

"Geride bıraktığımız 2012 yılı dünya ekonomisinde çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl oldu. Avro Bölgesi borç krizinin ikinci raundu bu yılın ilk yarısında yaşandı. Bu dönem zarfında özellikle İspanya ve İtalya gibi büyük ekonomilerin durumu Avrupa'daki endişelerin dünya çapına yayılmasına yol açtı.

Ö.Aşırı dalgalanmalardan uzak bir sistemde finansal istikrar var demektir. Dolayısıyla kredi artışlarında aşırı oynaklık finansal istikrara da zarar veriyor.

Önce çok hızlı bir kredi büyümesi, arkasından çok yavaş bir kredi büyümesi istemiyoruz. Benzer şekilde reel efektif döviz kurlarında aşırı oynaklık istemiyoruz. Çünkü döviz kurlarındaki ani hareketler reel sektörü de etkiliyor, fiyatlamaları etkiliyor ayrıca aşırı değerli zamanlarda dış dengeye, aşırı değersiz
zamanlarda enflasyona zarar veriyor.  Kredi hızındaki artış ile cari açık arasında güçlü bir ilişki var. Kredi hızı cari açığı bir miktar öncülüyor.

Peki, kısa vadeli sermaye akımlarına karşı ne yapılabilir? Bütün ülkeler, bütün dünya buna çözüm arıyor. "Buna karşı kayıtsız mı kalalım, yoksa bir şeyler mi yapalım?" sorusu soruluyor. Giderek "buna karşı tedbir alalım" yaklaşımı kabul görmeye başlıyor. Kısa vadeli sermaye akımları kredilerde ve döviz kurlarında aşırı oynaklığa neden olarak hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı bozucu yönde etki yapabilmektedir.

Buna karşı biz ne yapıyoruz? Birden fazla politika aracı kullanarak buna karşı tedbirler aldık ve alıyoruz.  Bu sayede önemli bir dış dengesizlik göstergesi olan cari işlemler açığı 2011 sonunda GSYİH'nin yüzde 10'undan 2012 yılı sonunda yüzde 6'nın da altına kadar gerilemiş bulunmaktadır.

Aşırı borçlanmaya ilişkin Maliye Bakanlığımız ve BDDK ile eşgüdüm içinde aldığımız tedbirlerin ve Avro Bölgesi'nden gelen talep zayıflamasının etkisi ile 2012 yılında GSYİH büyümesi önemli ölçüde yavaşlamıştır. Burada önemle altını çizmek isterim ki 2012 yılında sağlanan bu dengelenme sayesinde cari açığa ilişkin riskler önemli ölçüde azaltılmıştır. 

Gelişmiş ülkelerdeki aşırı genişlemeci para politikaları sonucu artan küresel likidite gelişmekte olan ülkelerin finansal sistemlerinde risklerin birikmesine neden olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, sermaye akımlarındaki oynaklığın küresel ölçekte artması, bu akımların alıcısı konumundaki ekonomileri krediler ve döviz kurundaki dalgalanmalar yoluyla etkilemektedir.

Öncelikle kredi kanalını incelediğimizde, firma bilançolarının, sermaye girişlerinin artması ile birlikte değerlenme eğilimine giren döviz kurundan olumlu etkilendiğini görmekteyiz. Bu olumlu etki, finansal aracılık kesiminin risk iştahını artırarak kredilerin hızlı bir biçimde artmasına neden olabilmektedir.

Kredilerde aşırı bir artış ise gerek kredi kalitesinde düşüş riskinin artması gerekse iç talebin toplam gelirden daha hızlı büyümesine yol açması nedeniyle sistemik risklerin belirginleşmesine neden olabilmektedir. Dolayısıyla, aşırı kredi büyümesi iktisat yazınınca finansal krizleri öncüleyen bir değişken olarak önerilmektedir.

Benzer şekilde, aşırı değerli bir döviz kuru dışa açık bir ekonomide başta bilanço kanalı olmak üzere birçok kanaldan sistemik riski artırarak ve kaynak dağılımını bozarak makro-finansal istikrara olumsuz etki yapabilmektedir. Bu gelişmeler ışığında, gelişmekte olan ülkelerin yeni para politikası tasarımlarında, sermaye akımlarındaki oynaklığın azaltılması önem arz etmektedir.

Bu çerçevede kredilerdeki büyüme ve döviz kuru gelişmelerinin yakından takip edilmesi gerekmektedir. Sermaye akımlarının olumsuz etkilerinin yumuşatılması amacıyla önem verdiğimiz ve takip ettiğimiz bir diğer kanal döviz kurudur. 2010 yılından itibaren uyguladığımız politikalarla sermaye akımlarının artması sonucu kurlarda belirginleşen oynaklığı sınırlamayı hedefledik. Bu çerçevede, Türk lirasındaki aşırı değerlenmenin giderilmesi için politika faiz oranlarını düşürdük ve faiz koridorunu aşağı yönlü genişleterek kısa vadeli piyasa faizlerinin oynak seyretmesine izin verdik".

9 Nisan 2013 tarihinde TCMB genel kurulunda başkan Erdem Başçı'nın konuşmasından alınmıştır. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019