Koyun ve darboğazı aşmak

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Meradan sonra küçükbaş hayvancılığımızın bir diğer zayıf halkası hayvan ırklarıdır. Ülkemizde en yaygın koyun ırkı Akkaraman ve Morkaramandır. Akkaraman Orta, Morkaraman Doğu Anadolu’nun baskın ırklarıdır. Bu iki ırk Anadolu’nun zor koşullarına adapte olmuş biotik ve abiotik streslere dayanıklı kanaatkar ırklardır. Ancak bu pozitif özelliklerinin yanında bu ırkların verim potansiyelleri çok düşüktür ve geliştirilmiş ırklarla rekabet güçleri sınırlıdır.
Saha çalışmaları ve TÜİK verileri, bu iki ırkımızın canlı ağırlığının 50 kg, süt verimlerinin laktasyonda 50 kg ve ikizleme oranlarının 1, yani 100 koyundan 100 kuzu elde edilebildiğini göstermektedir. Düşük kaliteleri nedeniyle yapağıları kırkım maliyetini dahi karşılayamamaktadır. Yine 100 sağımda elde edilen 50 litre süt işçilik maliyetini ancak karşılayabilmektedir. Zaten üreticilerin önemli bir bölümü bu ırkları sağmaktan vazgeçmişlerdir. Göreceli olarak çok düşük olan bu verim unsurları et üretim maliyetini yükseltmekte ve rekabet gücünü sınırlamaktadır.

Ülkemizdeki yerli koyun ırklarının geliştirilmesine yönelik çalışmalar başlatılmıştır ancak bir ırkın geliştirilmesinin 50-70 yıl alabileceği göz önüne alındığında bu projenin hali hazırdaki soruna bir çözüm olmayacağı açıktır.

Bu alanda aynen büyükbaşta olduğu gibi yurt dışında geliştirilmiş ırkların kullanılması sorunun kısa vadede çözülmesini sağlayabilir. Bu aşamada, göz önünde bulundurulması gereken en önemli konu, koyun ırklarının çevre koşullularına sığırlardan çok daha hassas olmasıdır.
Bu nedenle, kendi ekolojimize en yüksek uyumu sağlayacak ırkları seçmek hayati öneme sahiptir. Bu alanda yapılan araştırmalar, yerinde yapılan incelemeler ve ülkemizdeki uygulamalar irdelendiğinde, çok yüksek bir adaptasyon yeteneğine sahip olan, et tipi merinosun (muttonmerino) koyun üretim bölgelerimiz olan Orta ve Doğu Anadolu’ya uyum sağlayabileceği görülmektedir. Zaten geçmişte de bu ırk üzerinde çalışmalar yürütülmüş hatta “merinoslaştırma” kanunu çıkarılmıştır.

Bu ırk üretim maliyetini düşürecek bir çok özelliği bünyesinde barındırmaktadır. Et tipi merinos, 70-75 kg canlı ağırlığa, 2,3 ikizleme oranına (100 koyundan 200’ün üzerinde kuzu) ve 4 kg kaliteli ( kilosu 10-12 USD) yapağı verimine sahiptir. Bu özellikleri ile yerli ırklarımıza oranla iki katı bir verimliliğe sahip olduğu söylenebilir. Bu ırklara dönüş yaparken çok önemli bir genetik varlığa sahip olduğumuz yerli ırklarımızın elden çıkarılması da asla düşünülmemelidir. Zaten, yaklaşık 10 yıldan beri uygulanmakta olan halk elinde genetik koruma ve halk elinde ıslah projeleri ile koruma altına alınmıştır.

Koyunculuk ve buna bağlı olarak kırmızı et üretimine yönelik darboğaz; eş zamanlı olarak bir yandan meralar çalımsı yem bitkileri ile ıslah edilmesi, diğer yandan et tipi merinos ırkının ithal edilerek bu konuda deneyimli çiftçilere dağıtılması ile aşılabilir. Uygulama 5 yıl içerisinde arzulanan büyüklüğe ulaşabilir. Bu strateji, 2005 yılında Bakanlıkta büyük ölçüde kabul görmüş olmasına rağmen uygulamaya konulamamıştır.”

Bunlar Sayın Dr. Lütfi Tahtacıoğlu’nun değerlendirmeleri.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018