Küresel fon akımları ve etkileri

Fatma MELEK
Fatma MELEK PİYASA GÖZÜYLE fatma.melek@akbank.com


Gelişmiş ülkelerin uyguladıkları parasal genişleme (PG) tedbirlerinin etkileri konusunda yapılan bir çalışma* Fed’in PG politikalarının gerek ABD ve gerekse küresel  portföy akımları ve aktif fiyatları üzerindeki etkilerini analiz etmiş. 2008 Lehman krizinden sonraki 1. PG, finansal sektörün bozulan işlevselliğini onarmaya yönelik olarak uygulamaya konuldu. Bu yolla finansal sektöre likidite sağlanarak bankalar desteklendi ve büyük ölçekli varlık alım programı (VAP) -konuta dayalı menkul kıymetler, hazine tahvilleri gibibaşlatıldı.  2010’un ikinci yarısından sonra uygulanan 2. PG de ise, öncelikli olarak hazine tahvil alım programı öne çıktı. Burada da amaç piyasa faiz oranlarını düşürerek, yatırımcıların hisse senedi gibi daha riskli aktiflere yönelmesini sağlamaktı. Ayrıca buradaki fiyat artışlarının servet etkisi yaratarak tüketici harcamalarını, düşen faizlerin de yatırımları artırması hedeflenmekteydi. Eylül 2012’deki 3. PG ile yeniden konuta dayalı menkul değerlerin alımına odaklanıldı (aylık 40 milyar $ konuta dayalı menkul değerler +45 milyar $ hazine bonosu alımı)

Çalışma sonuçları 1.PG ve 2. PG uygulamalarının piyasalardaki etkisinin temelde farklı olduğunu gösteriyor: 1.PG (2008-2009); ülkeler arası porföy dağılımında “belirgin bir yeniden dengelemeyi tetiklemiş”; yatırımcılar gelişmekte olan ülkeler (GOU) ve diğer gelişmiş ülkelerden (GÜ) çıkarak, özellikle ABD olmak üzere hisse senetlerine ve daha küçük ölçüde  olmak üzere ABD bonolarına yönelmiş. Dolar değer kazanırken, ABD bono faiz oranları gerilemiş ve hisse senedi piyasaları desteklenmiş. Çalışma, Lehman krizinden sonra finansal piyasaların işlevselliğini onarma konusunda uygulanan likidite sağlayıcı politikaların, sermayenin ABD’ye geri dönmesi açısından etkin olduğunu değerlendiriyor.

Buna mukabil, 2.PG dönemi “porföy dengelenmesini ters yönde teşvik etmiş”. Fed’in hazine bonosu alımları, küresel ölçekte yatırımların, bonolardan çıkarak, özellikle GOU hisse senetlerine kaydığına işaret ediyor. Dolar belirgin bir biçimde değer kaybetmiş, ancak bono faiz oranlarında gerileme yönünde pek etki yaratmamış. Sonuçlar, 1. PG’nin ülkeler arası, 2. PG’nin ise hem ülkeler arası hem de bonolardan hisse senetlerine kaymak üzere varlık sınıfları arasında yeniden bir dengelenmenin gerçekleştiğini göstermekte.
Çalışmadaki ikinci sonuç, Fed’in “fiili varlık alım programının” portföy hareketleri ve aktif fiyatları üzerinde, Fed’in bu programlara ilişkin “açıklamalarına” göre daha belirgin etki yaptığını ortaya koyuyor. 1.PG “açıklaması”; ABD hisse fiyatlarını %4.3 artırırken, bono fizlerini 66 baz puan düşürmüş., Fiili hazine bonosu alımları ise ABD hisse fiyatlarının %15, GOÜ hisse fiyatlarının ise %18’den fazla artış göstermesine yol açmış.

Üçüncü olarak, ülke grupları arasında GOÜ’ler GÜ’lere nazaran Fed politikalarının yansımalarına daha güçlü şekilde maruz kalmış. ABD para politikasının portföy dağılımı, sermaye girişleri ve aktif fiyatları üzerindeki “mutlak” etkisi belirgin. Örneğin, kümülatif olarak 2007-2011 döneminde; GOÜ’lerin hisse senedi fonlarına olan girişler %25 (130 milyar $) arttı. Bunun %4.4’ü (22.7 milyar $), ABD politika tedbirlerinin etkisinden kaynaklanmış. Bono girişleri ise %34 (32 milyar $) artarken, ABD politika tedbirlerinin bonodan -6.6 milyar $ (%6) çıkışa neden olduğu hesaplanıyor.

Fed politikaları porföy girişlerine kıyasla aktif fiyatları üzerinde daha fazla etkili olmuş. Örneğin bu etkilerin dolardaki değer kaybının üçte birini açıkladığının  altı çiziliyor.

Dördüncü olarak, çalışma, Fed politikalarınınülkeler arasında görülen büyük sermaye hareketlerinin sınırlı bir kısmını oluşturduğuna işaret etse de, bu politikalar, GOÜ’lere giden sermaye  akımlarının konjonktürelliğini daha da artırmış. 2008-2009’da Fed politikaları, GOÜ’dan hızla sermaye çıkışına belirgin katkıda bulunurken, 2009 ortası tersi bir durum yaşanmış.

Son olarak, GOÜ’lerin farklı araçlarla bu politikaların etkisini azaltmaya çalışmalarına rağmen, makale sağlam kurumlara sahip ve daha aktif para politikası uygulayan ülkelerin Fed politikalarından daha az etkilendiğini belirtiyor.

Fed PG’nin Türkiye’ye gelen sermaye akımlarının ne kadarını açıkladığını bilmemekle beraber, 2007-2011 döneminde Türkiye’de hisse senedine 11 milyar $, tahvile 25.4 milyar $ giriş gerçekleşti.

2007’den bugüne faiz %20’nin üzerinden %5’e gerilerken, BIST-100 de yaklaşık %100 artış gösterdi.

*A Global Monetary Tsunami: On the spillovers of US Quantitative Easing (October 2012)

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
2016 Beklentiler 07 Ocak 2016