“Merkez Bankası’nı tartışmalarla yıpratmamak lazım”

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

Viyana’dayız… Fikir Sofrası’nın 12’nci ve 13’üncü toplantıları için… Bir yıldır, iş, akademi, finans ve medya dünyasının temsilcileri bu ‘sofra’da bir araya geliyor. Hem birlikte bir yemek hem de fikir paylaşmak için... Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan yeni fikirler ve farklı bakış açıları ortaya konuluyor… 

Fikir Sofrası'nın organizatörü işadamı Ahmet Aslan… Bakanları, Türkiye’ye yön veren kurumların başkanlarını, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini olağan dışı bir çabayla aynı sofranın etrafında toplamakta mahir… 

★ ★ ★ 

Fikir Sofrası’nda Chatham House kuralları geçerli; konuşulanlar orada kalıyor… 

Viyana’daki toplantılar ise ‘yarı- açık’ modeldeydi. Önemli bir kısmı basına açıktı. İki bakanın konuk olduğu Fikir Sofrası’nın sponsorluğunu Denizbank üstlendi… 

Ahmet Aslan’ın sözleriyle Fikir Sofrası’nın ‘Viyana’dan Avrupa Birliği’ne girdiği’ ilk toplantının konuk konuşmacısı Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’ydi… 

Liechtenstein Sarayı’ndaki toplantıda, pek çok konu konuşuldu ancak sofraya Merkez Bankası ile ilgili yorumlar damga vurdu. 

★ ★ ★

“Avrupa’nın göbeğine gitmişsiniz, sofraya Avrupalı konuklar davet etmişsiniz, taa Viyanalarda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nereden düştü?” diye sorarsanız, söyleyeyim. Biz Viyana’dayken genç işadamlarıyla buluşan Cumhurbaşkanı Erdoğan Merkez Bankası’nın faiz politikasını şu sözlerle eleştiriyordu: 

“Dünyada herkes inerken, bizim Merkez Bankası sağ olsun hala olduğu yerde duruyor. İnmiyor, düşürmüyor… Yahu, neyi bekliyorsun sen? Buyurun petrol fiyatları 45 dolara geldi. Azerbaycan Devlet Başkanı buradaydı. Biz hesapları 60 dolar üzerinden yaptık. ‘Yatırımlar konusunda sıkıntımız var’ diyorlar. Orada o 15 doların hesabını yapıyor. E, bizim petrolle ilgili bir sıkıntımız yok. Tam aksine lehimize şu anda. Bunun halkımıza, yatırımcıya dönüşünü süratle sağlamak lazım. Ey Merkez Bankası daha neyi bekliyorsun. Şimdi diyebilirler ha, Merkez bankası bağımsızdır, ben de bağımsızım…”

★ ★ ★ 

Erdoğan’ın sözleri Nihat Zeybekci’ye hatırlatılınca, “Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısına aynen katılıyorum. Ben de bu yönde görüşlerimi her fırsatta dile getiriyorum” dedi ve şunları söyledi: 
“ABD’deki gelişmelerden kaynaklanan, başka ülkelerin yaşadığı faiz artışı ile ilgili endişeyi Türkiye’nin duymaması gerekir. Kaldı ki, son haftalarda o ülkeler dahi, Çin, Hindistan, Mısır faiz indirimine giderken, 2015 ile ilgili bütün beklentileri son derece pozitif hale dönüşürken Türkiye’nin yüksek faize katlanan, dünyadaki en üst düzey ülkelerden biri olarak, devam etmesi kabul edilebilir değildir. Merkez Bankası faizleri indirmeli…” 

★ ★ ★

“Şimdiye bizim üçüncü defa faiz indirimi oranlarını konuşuyor olmamız gerekirdi” diyor Bakan Zeybekci, “Oysa birinci faiz indirimi olsun mu olmasın mı bunu konuşuyoruz. 2016 itibarıyla beklenti enflasyonu yüzde 6’nın altına inmiş. Kredi faizleri ise yüzde 14 seviyesinde. Reel faiz yüzde 8 düzeyinde. Bu maliyetler enfl asyonu da yukarı çekiyor. Sanayici ve üretici açısından katlanılabilir değildir. Bunun karşısında susmak da bence suça alet olmaktır!” 

★ ★ ★ 

Fikir Sofrası’nın en önemli özelliği konuşmaların olabildiğince samimi olmasıdır. Tribünlere oynanmadığı, samimi paylaşımlar olduğu için değerlidir. Ben de bu samimiyete dayanarak, moderatörümüz Prof. Fuat Keyman’dan söz istedim Sayın Bakan’a sordum: 

“Siz söylüyorsunuz, daha önce Sayın Zafer Çağlayan da bakan iken, hemen hemen aynı yönde demeçler veriyordu. Başbakanlığı döneminde, şimdi Cumhurbaşkanlığı döneminde sayın Erdoğan defalardır söylüyor. Bir yandan, Türkiye’nin en iyi veri seti Merkez Bankası’nda. 80’den fazla üst düzey uzman, araştırmacı çalışıyor. Bilmediğimiz ne var burada? Kamuoyunda da merak konusu. Çünkü konu bir top gibi, arada gidip geliyor. Merkez Bankası’na sürekli suçlamalar var. Samimi olarak sizin düşünceniz nedir? Merkez Bankası bu faizleri neden düşürmüyor olabilir? 

★ ★ ★ 

Sorular devam etti: 
“Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’yı göreve getiren AK Parti hükümeti oldu. Faiz konusunda istediklerinizi yapmaması ne anlama geliyor? Başçı düşündüğünüzden kötü mü çıktı?” “İsteğiniz politikaların uygulanmamasının nedeni Merkez Bankası’nın yasası ise yasayı değiştirmeyi düşünüyor musunuz?” 

★ ★ ★ 

Bakan Zeybekci’nin yanıtları şöyleydi: 
•Erdem Başçı’yı çok severim. İyi de görüşüyoruz. Konuşuyoruz da, niye yapmıyor? Konu dönüp dolaşıp Merkez Bankası yasasına geliyor. Faiz konusunda sergilediği tutum, önündeki görev tanımından kaynaklanıyor. Merkez Bankası, mevcut yasasına göre fiyat istikrarını esas alıyor. 

•Hiçbir Merkez Bankası siyaseten hesap verme yükümlülüğü olan makama bu kadar direnmemeli. Bunun negatif sorumluluğu bize ait. 
•Yasayı değiştirip Merkez Bankası’nın fiyat istikrarının yanı sıra, ihracat artışını, büyümeyi, istihdamı da temel hedef olarak almasını sağlamak gerekiyor. 
•Özerkliği mi, bağımsızlığı mı derseniz, ben Merkez Bankası’nın bağımsızlığından yanayım. 
•Herkes doğru bildiğini söylüyor. Politik riski üstlenenler olarak Merkez Bankası’na uyarılarımızı yaparız, düşüncelerimizi söyleriz. Ama Merkez Bankamızın yıpratılmasına da karşıyım. Tartışmaların Merkez Bankamızı yıpratacak düzeye gelmemesi lazım…” 
•Şunu da söyleyeyim: Merkez Bankası ‘Ben indirecektim ama üstüme çok geliniyor. Aha da indirmiyorum’ gibi bir tutum varsa, o zaman ‘hakem’ değişir! 

“Faiz mi enflasyon yaratır, yoksa faiz enfl asyonun bir sonucu mudur?” yönündeki soruma ise Zeybekci, “Her ikisi de doğrudur. Ancak, bugünkü durumda, faizlerin indirilmemesi enflasyonu olumsuz etkiliyor. Olması gereken faizde cesur davranıp piyasanın önüne geçmemiz, öncü davranmamız” sözleriyle yanıt verdi… 

★ ★ ★ 

Fikir Sofrası’nın o akşamki konuklarından biri Avusturya Merkez Bankası Başkanı Edward Nowotny idi… 

Nowotny, Avusturya’yı Avrupa Merkez Bankası’nda temsil ediyor. ECB’nin Yönetim Kurulu Üyesi. Saygın, sözü dinlenen bir isim… 

“2015 yılı zor geçecek” dedi. Dünya Bankası tahminlerini aşağıya çekti. Görünen bir tek ABD için olumlu bir gidişat var. Petrol fiyatlarındaki düşüş yapısal bir değişiklik. Bunun mutlaka ekonomik ve siyasi sonuçları olacak. Alışık olmadığımız gelişmeler ve siyasi çalkantılar yaşanıyor. Türkiye de hassas bir bölgede…” 

★ ★ ★ 

Sonra Türkiye’de çalıştığı "kriz günlerini" anlattı Nowotny. 2001 krizinden Türkiye’nin başarıyla çıktığını söyledi, “Sizden çok şey öğrendik. Türkiye bir başarı hikayesi yazdı” dedi… 

Toplantı bitince yanına yaklaştım. Bakan Nihat Zeybekci ile tokalaştıktan sonra sordum: 
“Nasıl buldunuz tartışmaları?” 
“Çok demokratik bir tartışma oldu” dedi “Çok şey öğrendim. Ama biraz da şaşırdım doğrusu. Bizde kimse Merkez Bankası’nı bu kadar çok tartışma konusu yapmaz!”

AB’nin Türkiye’yi üyeliğe alması için 4 neden

Fikir Sofrası’nın Viyana çıkarmasında ikinci gün konuk konuşmacı Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır idi… 

Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş’in moderatörlüğünü yaptığı toplantıya, Avusturya iş dünyasının temsilcilerinin yanı sıra, Avusturya Dışişleri Bakanlığı Güney Avrupa Direktörü Eva Maria Zeigler, Avrupa Komisyonu üyelerinden Johannes Hahn gibi önemli diplomatik isimler de katıldı... 

Bakan Bozkır konulara çok hakim olduğu her satırına yansıyan konuşmasında, 1963 yılında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmak için ilk adımı attığı Ankara Antlaşması’ndan 1996’da imzalanan Gümrük Birliği’ne, oradan bugün ABD ile Avrupa arasında görüşmeleri yürütülen TTIP anlaşmasına değin pek çok konuya değinerek, katılımcılara geniş bir ufuk turu sundu… 

★ ★ ★ 

Bence Bakan Bozkır’ın değindiği pek çok konu içinde, “mesaj” açısından en dolu olanlarından biri “Avrupa Birliği’nin neden Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu” konusunda çizdiği perspektifti… 

Avrupa Birliği’nin fikir babaları Robert Schuman ve Jean Monnet’in ideallerinden bahsetti Bakan Bozkır ve şunların altını çizdi: Avrupalı dostlarımıza da zaman zaman söylüyorum. Bu idealler çok önemli. Birlik çok önemli. 

Avrupa Birliği belki de dünyanın en büyük barış projesidir. Ancak bugün dünyanın farklı ihtiyaçları var. Bu idealler birlik olmak için yeterli ama bir süper güç haline gelmek için değil…” 

★ ★ ★ 

Bakan Volkan Bozkır’a göre “Bir süper güç olmak için Avrupa’nın dört şeye ihtiyacı var. Ve bunları ancak Türkiye ile bütünleşerek sağlayabilir…” 
Bir; “Çok güçlü bir ekonomi ve pazar” 
“Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği bunu sağlar. Avrupa Birliği’nin etrafında tek istikrarlı ve ekonomik olarak parlak bir gelecek vaat eden ülke Türkiye. Türkiye üyeliği AB ekonomisine büyük dinamizm katar” 
İki; “İşgücü” 
Avrupa’nın nüfusu yaşlı. Daha da yaşlanıyor. Çalışma yaşındaki insan sayısı azalıyor. Türkiye ise, genç ve dinamik bir işgücüne sahip. Bir dönem Avrupa’nın Türkiye’yi değerlendirirken dezavantaj olarak gördüğü bu konu şimdi bir avantaja dönüştü. Bir de ortalama çalışma saati bakımından Türkiye çok önde. “Eğer vakit bulurlarsa” dedi Bakan Bozkır, şakayla karışık, “kimi ülkelerde 30 saat ancak çalışılıyor Avrupa’da. Bu örneğin Belçika’da 35 saat. Oysa Türkiye’de haftalık ortalama çalışma süresi 51 saat!” 
Üç; “Askeri güç” 
“Avrupa Birliği bir süper güç gibi davranmak istiyor. Oysa bir ‘yumuşak güç’… Bu çelişkili durumun sonuçlarını, Ukrayna, Gürcistan gibi jeopolitik gelişmelerde gördük. Karşı çıkışlar oldu ama arkası gelmedi… Bazen konuşuyoruz Avrupalı dostlarla… Hani Avrupa’nın bir türlü bir araya getiremediği 60 bin kişilik askeri güç için… Şaka gibi! Bize söyleseydiniz, biz hemen gönderirdik 60 bin askeri size diyorum” 
Dört; “Enerji” 
“Avrupa’nın en önemli meselesi enerji güvenliği. Türkiye, bütün enerji kaynaklarına komşu. Enerjide bir hub haline geldi. Nobbuco’yu hatırlayın. Avrupa’nın bir rüyasıydı. Ne oldu? Gaz bulunamadı. Nabucco diye şimdi sadece Verdi’nin dört perdelik operasının adı kaldı. 

★ ★ ★ 

Türkiye, AB üyesi olmadan gümrük birliğine giren tek ülke... 
Ya Türkiye’nin avantajları? 
“Türkiye 2023 hedefl erinde 2 trilyon dolarlık bir ekonomi olmayı hedefl iyor” diyor Bakan Bozkır, “Bu süreçte, Avrupa Birliği üyeliğinin bir stratejik hedef olması çok önemli. Bu süreç bize disiplin getiriyor. 3 yıldır müzakere yok. Ama 167 reform yaptık bu süreçte Türkiye’de. Ayrıca Gümrük Birliği’ni ‘up grade’ etmek için çalışıyoruz. Tarım gibi konuları da müzakere kapsamına alarak, Gümrük Birliği sonrasında 150 milyar dolara ulaşan Avrupa’nın ticaret hacmi bakımından Türkiye’ye katkıları, 300 milyar dolara çıkacak…” 

“Bütün bunların ötesinde” dedi AB Bakanı, “Avrupa Birliği bir medeniyet projesidir. Bırakın üyeliği, bugünkü konumumuzun muhafaza edilmesini bile çok önemli buluyorum…”

TTIP’te sorunu çözecek sihirli cümle

Bakan Volkan Bozkır, ABD ile AB arasında sürdürülen kısa adı TTIP olan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması ile ilgili değerlendirmelerde de bulundu. Bakan Bozkır, mevcut haliyle Türkiye’ye önemli kayıplar getirecek olan TTIP’e “bir cümle eklenmesi ile” Türkiye açısından sorunun çözüleceği görüşünde… Bozkır’ın değerlendirmesi özetle şöyle: “ TTIP anlaşması imzalanırsa, AB ile arasındaki gümrük birliği nedeniyle Türkiye, ABD’nin ürünlerine gümrüksüz olarak açmak durumunda olacak. Bunu Türkiye’nin üstlenmesi çok zordur. Milli gelirin binde 3’üne tekabül eden bir zarar ortaya çıkacak. Onun için diyoruz ki, anlaşmadan memnunuz ama TTIP anlaşmasında Türkiye’ye yer verilmemesi durumunda bundan bir zarar doğacak. Bunu uygulamamak durumunda kalabiliriz. Belki ABD’nin bundan sağladığı imkanları biz ABD ile bir anlaşma imzalayıncaya kadar dondurmak zorunda kalabiliriz. Belki de Gümrük Birliği’ni bir bütün olarak bu anlaşma değiştirilinceye kadar uygulamayabiliriz. Oysa çok basit bir formül var. TTIP anlaşmasına “Bu anlaşma Gümrük Birliği’ne üye ülkelere uygulanır’ diye basit bir cümle koymaları bizim için yeterli. Bütün bu sorunu çözecek sihirli cümle bu…”

"Atı suya getirdik ama..." 

AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır Fikir Sofrası’nda yaptığı konuşmasında ilişkileri ve iş dünyasını değerlendirirken bir Japon atasözüne yer verdi: “Atı suya götürürsünüz ama su içmeye zorlayamazsınız!” Bozkır’ın konuşmasından sonra, Türkiye'de Petrol Ofisi'ni alarak önemli bir yatırıma imza atan Avusturyalı petrol devi OMV’nin Yönetim Kurulu Üyesi Manfred Leltner, Bakan Bozkır’ın bu meteforuna atıfla şunları söyledi: “Sayın Bakan, bizi de ata benzetirseniz, OMV olarak sırtımızda Türkiye’ye 2 milyar Euro'nun üzerinde yatırım getirdik. Suyun başına geldik. Ama iş suyu içmeye gelince bu her zaman olmuyor. Çünkü suyun başındakiler suyu bazen açıyorlar, bazen kapatıyorlar! Bizim sektörde en önemli iş önünü görmektir. TÜürkiye'de önümüzü görmemiz zor. Bakan Bozkır bu sözleri, “diyaloğu artırmak” gereğine vurgu yaparak yanıtladı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar