Mısır ile bölgesel rekabetten yapıcı iş birliğine
Kadim tarihi, yüz milyonu aşan nüfusu, jeoekonomik zenginliğiyle en mühim Arap, İslam ve Afrika devleti olan Mısır’a Arap Baharı’nın rüzgârıyla ayaküstü uğrayan iktidar değişiminin askeri müdahaleyle geri çevrilmesi, Türkiye ile ilişkileri de menfi yönde etkilemişti.
Ankara’nın darbeye tepki vermesinden, Libya’daki nüfuzundan ve Afrika’daki aktivizminden rahatsız olan Kahire’deki yeni yönetimin, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin çıkarları hilafına GKRY ile anlaşıp, Yunanistan ve İsrail’i de yanına alarak Türkiye’yi darlamayı öncelemesi ise ikili münasebetleri iyiden iyiye germiş; Türkiye Doğu Akdeniz’de dışlandığı hidrokarbon girişimlerine karşı Libya ve KKTC ile deniz yetki alanlarını belirlerken, Mısır da Yunanistan ile benzer bir anlaşma yapmıştı.
Bilahare karşılaşılan jeopolitik gelişmeler ve mali güçlükler, ortak çıkarları gözetir şekilde rasyonel davranılmasını mümkün kılmış; Türkiye’nin 2020’den itibaren başlattığı Körfez ülkeleriyle ilişkileri normalleştirme stratejisinin önemli bir parçası olarak Mısır ile de iş birliği arayışları gündeme gelmişti.
Mısır’ın, yapısal sorunları ve bölgesel çatışmaların etkileri nedeniyle ciddi manada iktisadi zorluk çekmesi de bu sürece zemin hazırladı. Zira Mısır açısından stratejik önem taşıyan Libya ve Doğu Akdeniz’in ekonomik ve siyasi vasatından yararlanabilmenin yegâne yolu Türkiye ile yapıcı iş birliğinden geçer hale gelmiş; Afrika Boynuzu’ndaki krizlere çözüm bulunmasında da Ankara’nın kayda değer etkisinin olacağı artık idrak edilmişti.
Türk şirketlerinin üretim üssü
Bu süreç, Türkiye ve Mısır ekonomilerinin birbirlerini tamamlayıcı yönleri nedeniyle siyasi ilişkiler iyi değilken bile sürdürülebilirliği bir şekilde sağlanan ticaret ve yatırım bağlantılarını daha da güçlendirdi. İş gücü ve enerji maliyetlerinin nispeten düşük olması ile vergi avantajları Mısır’ı, Türkiye açısından yalnızca ürünlerini satabileceği bir pazar ve Afrika’ya açılan kapı olmanın ötesinde, hayati bir üretim üssüne ve uluslararası pazarlara erişim noktasında bir köprübaşına dönüştürdü. Üç buçuk milyar dolara ulaşan Türk yatırımlarının ağırlık merkezini Kahire ve İskenderiye çevresinde yoğunlaşan tekstil üretimi oluştururken; Türk müteahhitlik firmaları çok sayıda projeye imza atar, Türk turizm şirketleri de etkin faaliyet gösterir hale geldi.
Bu kapsamda, Mısır’ın Türk endüstrisi için genişleme üssü olma konumunun önümüzdeki dönemde de devam etmesi, tekstil başta olmak üzere pek çok sektörde faaliyet gösteren daha fazla firmanın üretimlerinin bir bölümünü Mısır’a kaydırması olası görülüyor. Hızla artan nüfusu ve tüketici pazarı, avantajlı coğrafi konumu ve büyüyen ekonomisiyle Türkiye için büyük fırsatlar sunan Mısır ile münasebetlerde savunma sanayi, tarım, turizm ve büyük ölçekli altyapı projeleri de daha fazla yatırım yapılabilecek alanlar olarak öne çıkıyor.
Jeopolitik sorunların ilişkilere etkisi
Son dönemde İsrail’in Gazze’deki saldırganlığının ve Gazzeliler’i Sina’ya sürgün etme planlamasının Kahire’de yarattığı baskı, Türkiye ile aynı çizgide konumlanma mecburiyetini daha da arttırdı. Türkiye açısından ise Mısır ile gelişen ilişkilerinden Doğu Akdeniz’deki yalnızlaştırma politikalarının etkisini kırmak için istifade etme imkânı belirdi. Yani, yüzyıllar öncesine dayanan güçlü bağlara sahip Türkiye ve Mısır arasındaki diplomatik temasların yüzüncü yıl dönümüne tekabül eden 2025’te stratejik, iktisadi ve kültürel iş birliğini geliştirmek için zemin her zamankinden daha uygun hale geldi.
Ancak dış borç baskısına ve döviz krizine maruz, kırılgan Mısır ekonomisinin derin bir çıkmaz içinde olmasını, çok sayıda uyuşmazlığın çözümünde birlikte çalışma olasılığı artmış olmakla birlikte son tahlilde Türkiye ve Mısır’ın bölgesel rakip olma durumunun hiçbir zaman değişmeyeceğini ve Gazze’deki savaş başta olmak üzere jeopolitik dinamiklerin yaratabileceği riskleri de aklımızın bir köşesinde tutarak hassasiyetle ilerlenmesi gereken bir sürecin bizi beklediğini unutmamak gerekir.