Mithalat, müzenleme, vs.

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Türk Dil Kurumu’na göre yüz bin civarında kelimeden oluşan dilimiz teknoloji üretmeyen, geçmişinde sanatı neredeyse yasaklamış bu toplumun kelime sıkıntısına düşmesini önlemek için deyimler icat etmiştir. Hemen her konuda kelime yetmezse deyimlerimiz imdada yetişir. Onlar da yetmezse uyduruk kelimelerle derdimizi anlatırız. Söz gelimi, Türkçede vesaire anlamına gelen uydurma kelimeler dilimize genellikle şirinlik katar. Ayakkabı, mayakkabı veya dolap, molap veya kitap, mitap gibi. Bazen tersi de olur. Ayıp olur. Neyse, siyasete girmeyelim. Konumuz ithalat, mithalat ve düzenleme, müzenleme. 

Benim gençliğimde öyle selamünaleyküm deyip işine geleni, hoşuna gideni ithal edemezdin. Biz ‘yerli malı kullanmalı’ nesliyiz. Sümerbank giyer, Et Balık Kurumu’ndan kıyma alırdık. İthal ikamesi vardı. İçeride üretilen ithal edilmezdi. Yurtdışına ister turist, ister talebe, ister iş adamı ol öyle kolay döviz transfer edemezdiniz. Hava alanlarında cebinizi bile ararlar, 400 doların üstünde para bulurlarsa, sanıyorum 17. Sayılı Kararname gereği, adamı fena halde üzerlerdi. Gel zaman git zaman Türkiye açıldı. Ama ne açılma. 1979’da 2 milyon dolar ihracat, beş milyon dolar ithalat yapan Türkiye 2009’da 100 milyon dolar ihracat, 141 milyon dolar ihracat yaptı. Giyim kuşamdan, kiviye, otomobilden, domatese, susamdan, makinaya ithalat yapmak isteyen ithalat yaptı. Ekonomik korumacılık, globalleşme karşısında ‘ayıp’ oldu. Peki korumacılık kalktı mı? Aslına bakarsanız kalkar gibi olur gibi oldu sanki. Şimdi “Bu nasıl cümle?” diyorsanız haklısınız. Neden kalkar gibi oldu diyorum? İthal yasakları büyük ölçüde kalkmadı mı? Kalktı. Gümrükler büyük ölçüde inmedi mi? İndi. Ancak, bu demek değil ki isteyen istediğini satabiliyor, alabiliyor. Gümrük yok ama mümrük var. Mümrük ne? Mümrük gönüllü ve mecburi standartlar. Bunlar mesela ihracatçının işçilerine sağladığı çalışma koşulları, çevre konusundaki hassasiyeti (Sanitary and phytosanitary (SPS) measures). Mesela gümrük dışı kısıtlamalar (Nontariff Barriers to Trade NTBs). Bir de gönüllü standartlar var. Eğer Türkiye’den Almanya’ya elektronik ürün ihraç etmek istiyorsanız bunların sayısı yirmi1. Bunların sayısı ve çeşidi o kadar çok ki eğer işiniz ilgilendirmiyorsa bilemezsiniz, başınız döner. 

Bir örnek vereyim. Ölçme aletleri (sayaçlar, hassas tartılar, vs.) gibi bir ürün üretip para kazanmaya çalışan talihsiz iş adamlarımızdan biriyseniz, malınızı üretmek ve ihraç etmek için bir sürü sertifika, belge falan almanız gerekir. CE sertifikası diye bir şey var. Harfl eri Fransızca “Conformité Européenné”, İngilizce “Conformity of Europe”, Türkçe “Avrupa Normlarına Uygunluk” kelimelerinin baş harfleri. 1995 yılı başından itibaren AB’ye ithal edilecek bazı ürünlerde CE işareti zorunlu kılındı. CE işareti taşıyan ürün için insan emniyet ve sağlığı, can ve mal emniyeti, çevre koruması ve enerji tasarrufu taahhüt eder denilir. Bir de MID belgesi var (Measuring Instruments Directive). İlle de al diye ümüğünüzü sıkmıyorlar ama alsanız iyi olur diyorlar. Bu da 2004’ten beri AB standartları arasında. Alsanız iyi olur demeleri rahmetli annemin bana “Baban yemeğe bekliyor bir an evvel gelsen iyi olur” demesi gibidir. Yani Gitsem iyi olacak ama gitmezsem sonuçları vahim. Bu iş kolunda geçerli, ISO falan gibi, daha bir sürü standart var. “Ne olmuş yani? Fena mı? Katma değeri yüksek, ihracata uygun ürünler üretelim diyoruz. İşte adamlar bize bu nasıl bir üründür güzel güzel anlatmışlar” diyorsanız hem haklısınız hem de kendinizi haklı olduğunuz için kutlamadan biraz daha düşünmeniz gerekebilir. Bunlar mümrük örnekleridir. AB’ye mal satacaksan bu standartlara, yani belgelere, sahip olacaksın. Yoksa iyi olmuyor! Buraya kadar iyi de bunların hepsinin bir maliyeti var. Belge peşinde koşanlar bilirler. Bazı belgeleri alması hem pahalı hem de zordur. “Canım pahalı olup da kaç para?” diyorsanız hem haklısınız hem de kendinizi haklı olduğunuz için kutlamadan biraz daha düşünmeniz gerekebilir. Bunlar ürün maliyetini ciddi oranda arttırabilirler ve rakiplerinizin fiyatları karşısında sizi rekabet edemeyecek kadar pahalı kılabilirler. “Peki rakipler daha ucuza nasıl mal ediyorlar?” diye soruyorsanız cevabı basit. O sertifikaları almıyorlar. “Hoppala hani ihracat için gerekti” diye merak ediyorsanız, etmeyin. AB’ye ihracat için gerekli. Onun için Türkiye bu ürünlerin imalatını düzenlemiştir. Ama iş ithalata gelince böyle bir şart aranmaz. İşte bu da mithalatın müzenlenmesi. Türkiye’ye ithal edilen bu tür ürünlerin çoğunun CE’si, MID’isi falan yoktur. Peki bu müzenlenmiş ithalat ile getirilen ürünlere ne oluyor. Onlar da başka ürünlerin imalatında kullanılıyor. O ürünler de ucuza geliyor. Bu da müzenlemenin bir başka tarafı. Bu tür mithalat ve müzenleme ne yazık ki adı kurulduğundan bu yana ‘kalkınmakta olan ülkeden’ değişe değişe ‘gelişmekte olan ülke’ olarak ancak değişen ülkemizde pek bir yaygındır2. 

Okurlarım bilirler. İstanbul, Bodrum ve Boston arası yaşıyorum. Şehri İstanbul Fetih esnasında bile bu kadar yaşaması zor bir şehir değildi. O nedenle kendimi ilk fırsatta Kadıkalesi’ne atarım. İnterneti icat edenden Allah razı olsun. “Şimdi bu nereden çıktı?” diyorsanız belki haftaya anlatırım. Bahsetmemin nedeni bir mihracat ve mithalat örneği olduğu için. İnsan biraz tanınıp, güven telkin edip, eskilerle konuşunca neler öğreniyor. Söz gelimi, siz Bombus Arısı nedir bilir misiniz? Ben bilmiyordum. Hikayesini eski toprak çiftçilerle kahve sohbetlerimde öğrendim. Yerim müsaade etmediği için detaylarını veremiyorum ama Bodrum yarımadasında domates yetiştiricileri işleri domates çiçeklerini döllemek olan bombus arılarını, köy meydanlarına üstü para dolu masalar kuran ve “Para peşin” diyen Hollandalılara bir zaman önce satmışlar, yani mihracat yapmışlar, sonra da dara düşünce Hollanda’dan ithale mecbur kalmışız. Şimdi devlet destekli bombus üretmeye uğraşıyoruz. Bu da mihracat sonucu doğan mithalat. Mağlıcakla kalın diyeceğim ama köşemin kapanışı senelerdir değişmedi, aynı kalsın. Sağlıcakla kalın 

NOT: Birkaç okurum geçen haftaki yazımın ilk paragrafında anlattığım yetki kaybını nasıl telafi ederiz diye sormuş. Kişisel deneyimimden bildiğim kadarıyla edemezsiniz efendim. Eden varsa bana da bildirsin. 

(1) Bu standartları International Trade Centre’nin http://www.standardsmap. org/identify web sayfasında bulabilirsiniz. 

(2) Sn. Cemal Ayla’ya teşekkürler.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019