Modeller

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

ODTÜ Matematik Bölümü’nde yüksek lisans yaparken moda konu yöneylem araştırmasıydı (operations research). Matematiksel optimizasyon modelleriyle her türlü sorunu çözeceğimize neredeyse tam inanmıştık. Gerçekten de kağıt üzerinde sonuçlar pek de güzel çıkıyordu. Yöneylem araştırması kapsamında doğrusal programlama en popüler teknikti. Bir başka popüler teknik de kuyruk kuramıydı (queing theory). Kuyruk kuramı teknikleri bekleme sırası olan hizmet satışlarında hizmet veren istasyonların en optimal yapısını bulmak için kullanılır, bekleme zamanlarını en düşüğe indirmeye yarardı.

Bir kaç arkadaşımla beraber bir rahmetli hocamızın Hacettepe Üniversitesi Hastanesi projesinde çalışmaya başlamıştık. Bu projede kuyruk kuramı tekniğini kullanarak hastaların bekleme zamanlarını en düşüğe indirmeye uğraşıyorduk. Bu amaçla hastaların hastane içindeki trafiğini modellemeye uğraşıyorduk. Bu modeli kurabilmek için hasta dosyalarına gömüldük. Hastanın gelişinden taburcu olana kadar uğradığı istasyonları (doktor ve klinikler) yazıyor, talep denklemleri çıkarıyorduk. Yüzlerce hasta dosyasını inceledik. Neyse, modeli kurduk. Kurduk ama pek bir yere varamadık. Model iyi olmuştu. Kağıt üzerinde gayet iyi çalışıyordu ama modelin gerektirdiği istasyon değişikliklerini yapabilmek bir başka işti. Onu yapmak ne bizim için ne hastane yönetimi için o kadar da kolay değildi. Bir kere çok pahalıya patlayacak bir şeydi. İkincisi bu değişiklikler yapılsa bile hastaların bekleme süresinin minimize edileceğinin garantisi yoktu. Nitekim de bazı pilot uygulamalar istenen sonucu vermedi.

Başarısızlığımızın nedenleri modelde değildi. Model kitabına uygundu ama bir önemli noktayı gözden kaçırmıştık. O da neyin modelini kurduğumuzu unutmuştuk. Biz hastaneyi modelledik sanıyorduk. Halbuki gerçekte modellediğimiz hastane değil teşhis süreciydi. Hastane trafiğini, özellikle ilk bir kaç hareketi, hastanın hastaneye başvurusunun nedeni, ilk gören doktorun teşhisi belirliyordu. Yani biz hastaneyi değil başvuru ve teşhis sürecini modellemiştik. Başvuru nedenlerini tahmin olanaklı olmadığı gibi teşhis de doktordan doktora değişiyordu. Hasta trafiği ilk teşhisin doğruluğuna göre aniden yön değiştirebiliyordu. Sözün kısası bizim model doğruydu ama çözüm getirmek istediğimiz olayın modeli değildi.

Modeller kurmak için veri gerekiyor. O sıralar veri öyle kolay ele geçmiyordu. Hastane işinde hiç olmazsa dosyalar vardı. Başka konularda hazır veri bulmak için pahalı, uzun süreli çalışmalar, araştırmalar gerekiyordu. Şimdi öyle değil gibi görünüyor. Geçtiğimiz haftalarda veri bolluğundan bahsetmiştim, günümüzün konusu olan büyük-veriden. O nedenle model de bol. Aklınıza hayalinize gelecek her şeyin bir modeli var. Hele Batı ülkelerinde insanın sinirini bozacak kadar yaygın. Müşteri hizmetlerini bir düşünün. Telefonu açıyorsunuz. Bir kere kimse açmıyor. Bir bilgi sayar cevap veriyor. Bilgisayarda arayanların neden arayabileceklerinin bir modeli var. Şu nedenle arıyorsan biri, yok bu nedenle arıyorsan ikiyi tuşlayın diyerek sinir bozucu bir süreç başlatıyor. Birini bulup da insan gibi konuşup anlaşmak mümkün değil. Müşteri hizmeti oluyor müşteri eziyeti. Modele uymayan istek, davranış ve girişimleriniz varsa kendinizi bir hilkat garibesi gibi hissediyorsunuz.

Başka modeller de var. Büyük bir banka otuz veriye dayalı bir model geliştirmiş. Otuz veri beş sınıfta gruplanmış. Demografik, şube bilgisi, performans, profesyonel özgeçmiş ve kıdem. Model başarılı ve başarısız personel ile bu verilerin ilişkilerini saptamış. Bu modelle kim hangi pozisyonda daha başarılı olacak biliniyormuş. Bir başka işletme iş başvurularını kimin daha başarılı olacağını tahmin ettiğini ileri sürdüğü bir modelle cevaplıyor. Modele göre başarı şansı olmayan özgeçmişler incelemeye alınmadan bilgisayarca otomatik olarak ret ediliyor. Bir işletme de iş gücü kaybını modellemiş. Modele göre terfi şansı az yerlerde çalışan, yöneticileri çok başarılı olmayan personel işten erken ayrılıyormuş. Yahu paraya günah. Yöneticilik yapmış kime sorsanız bunu size söyler. Bu modeli kullanarak ayrılma riski yüksek personeli eğitime gönderip iş gücü kaybını azaltmışlar!

İlk modele göre terfi edemediniz mi cevap hazır: “Model istemedi”. Başvuru yaptığınız yerden “Başka kapıya” diye cevap mı geldi. Model istemedi. Bunaldığınız işinizden nasıl kaçacağınızı düşünürken sizi eğitime mi gönderdiler. Model öyle istedi. Modeller buralara da kısıtlı değil. Finansman şirketlerini modeller yönetiyor. Ülke derecelendirme hizmetlerini de. Reklam kampanyalarını, hizmet ünitelerinin yerleşimini modeller tanımlıyor.

Modellemenin bir sakıncası yok. Veri var diyerek model kurmanın, bizim yıllar önce hasta trafiği ile teşhis süreçlerini karıştırmamız gibi sapla samanı karıştırmanın, korelasyonla sebep-sonuç ilişkilerini karıştırmanın sakıncaları çok. Yoksa bu işin tadı kaçtı kaçıyor. Konuya geri geleceğim.

Sağlıcakla kalın.

İKİ NOT: Okurlardan gelen elektronik postalar arasında sıklık açısından öne çıkan iki tanesi var.

• Birincisi, eksik olmasınlar bazı okurlar beni sosyal medyaya davet ediyorlar. Daha önce de yazmıştım sosyal medyayı kullanmıyorum. Cevap alamıyorlarsa bu nedenden. Evet Facebook ve Linkedin de öğrencilerimin girişimleriyle bir süre önce açılan sayfalarım var ama dikkat ederseniz sayfa açıldığından bu yana tek satır girmemişimdir. Linkedin’i hiç kullanmadım, Facebook’a da dostların doğum günlerini hatırlattığı için arada sırada bakarım. Bu nedenle davetlerine icabet edemediğim okurlarımdan özür dilerim.

• İkinci konu da ekonomik tahminler. Özellikle ABD Doları-TL kur tahminleri. Bu konuya da iki yıl önce değinmiştim. En son da iki hafta önce iki yıl önce yazdığım cümleyi aynen tekrar ederek “Sormayın kardeşim dolar yükselecek” diyerek kapatmaya çalışmıştım. Anlaşılan hala bu soruyu soran okurların esas sorma nedenleri doların çıkıp çıkmayacağı değil de, bir nereye çıkacağı, iki bunun ekonomiye ne etkisi olacağı. Ben iktisatçı değilim bu sorulardan ikincisini ekonomist arkadaşlar cevaplayıp duruyorlar. Birincisini de hem ulusal hem de uluslararası maliye kuruluşları açıklayıp duruyorlar. O nedenle bu iki konuya da değinmeyeceğim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019