“Müzikte ekmek var… Kesinlikle!”

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI emre.alkin@dunya.com

Avazeyi bu aleme Davut gibi sal, Baki kalan bu gökkubbede bir hoş sada imiş... Olsun, biz razıyız. Yeter ki ses olsun, söz olsun. “Herşey ekonomi değil” derdi babam ama beste yaparak para kazanmışlığı da vardı. Biz de müziğin ustalarından birine soralım dedik. Bu işte ekmek var mı diye. Yapımcı ve müzik insanı Haluk Polat kırmadı bizi, Feriye’deki yeni stüdyosunda ağırladı. Bir yandan çay bir yandan sohbet... Paylaşmasak olmazdı. 

►Haluk Polat neden müziği seçti?

Konuşmadan önce şarkı söylemeye başladığımı anlatırlar. Ağlarken müzikle susarmışım. Hatta longa ve sirtoları severmişim en çok. Müzikle büyüdüm diyebilirim. Galatasaray Lisesi’nde okurken yarı zamanlı Devlet Konservatuarı’na gittim. Okul dışında birlikte müzik yaptığım grubum vardı. Voleybol takımında oynarken “ben artık müzik kariyeri yapacağım” diyerek herkesi şaşırtmıştım. Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nü kazandım ama orada da dersten çok müzikle ilgilendim. Müzik Kulübü’nin başkanlığını da yaptım. Uzun zamandır yapılmayan koro faaliyetlerini tekrar başlattım. Yani ben müziği çok önceden seçtim. Hep içimde vardı.

46hy5h.jpg

►Ailede müzisyen var mı? 

Yok aslında.. Babam benim müzisyen olmamı hiç istemedi. Akademisyen olmamı istedi hep. Aslında ilk önce istediği gibi yaptım. Mezun olduktan sonra okulda kaldım. Ancak Eğitim Fakültesi’nde o dönemde bir çalkalanma oldu. Dekanla araştırma görevlileri arasında bir anlaşmazlık oldu. Beşimizi birden görevden aldılar. Sonra Bilgi Üniversitesi’nde 1997’de kurulan Müzik Bölümü ilgimi çekti. Neşet Ruacan beni ders vermeye davet etti. Hem babamın istediği hem de benim istediğim oldu. Hem müzik yapıyordum hem de akademisyenlik. Keyifl iydi açıkçası. 

►Müzikte ekmek var yani? 

Olmaz olur mu? Müzikte pekala ekmek var. Bilgi Üniversitesi’nde 7 yıl çalıştıktan sonra kendi şirketimi kurdum zaten. Televizyonlara yönelik prodüksiyonlar yapmaya başladım. Derken, müzik dünyasının saygın isimlerinden Balet Plak’ın sahibi Yeşil Giresunlu ile çalışmaya başladım. Tanıtım ve pazarlama müdürü oldum. Akademisyen olarak başladım sonra işadamı ve profesyonel oldum müzik işinde. Şirketim kendini hep ayakta tuttu bu süreçte. 
“Telif haklarına saygı göstermeden müzik ekonomisi büyümez”

Türkiye müzik ekonomisinde ne durumda? 

Telif hakları açısından çok gerideyiz. Ancak tüketim açısından Avrupa’da önemli bir yerdeyiz. Bu sebeple Avrupa’daki büyük şirketler bu potansiyeli görüp 90’lı yılların sonunda Türkiye’ye gelip yatırım yaptılar. Hala da buradalar. Müzik hayatımızın her yerinde. Ancak Türk İnsanı müziğe para vermekten hoşlanmıyor. Gelirden önce eğitimle alakası var bunun. Avrupa’da müziği satın almadan dinleme şansınız yok. Türkiye’de bu konuda devlet politikası maalesef tam olarak oluşmadı. 

►Kalite kaygısı yok mu Türkiye’de? 

Türkiye’de müzik dinleyicisinin öncelikli konusu kalite değil. Ses kalitesini pek kafalarını takmıyorlar. Sadece evde arabada değil, eğlence yerlerinde de durum aynı. Kalite önemsenmiyor. Bu sebeple parasını ödeyip müzik satın alan insan fazla yok. Teknoloji firmalarının müziğe yaptıkları yatırımlar bu açıdan benim yüreğime su serpiyor. iTunes gibi platformlardan CD kalitesinde hatta daha kaliteli müzik indirebilmek mümkün artık. Bir albümün arkasındaki dev sektörün para kazanmasını sağlayacak adımları bizim de atmamız lazım. 

►Müzik önemsenmiyor mu? 

Öyle düşünmüyorum. Siyasi partiler bile müzikle propagandalarını pekiştiriyorlar. Ancak orada bile telif ödeme konusunda problemler yaşandı geçmişte. Müzik her yerde olduğu için belki de geri plana düşüyor. ABD’de kişi başına CD satışı 2000’li yılların başında 3 taneyken Türkiye’de bu oran 5 kişiye 1 CD idi. Rusya’da bu oran daha düşük. Çünkü korsanla mücadele yok. On yıl önce yazılmış bir raporda Türkiye’nin de korsan müzik oranı yüzde 70 idi. Korsan az ya da çok her yerde var tabii. Fakat bu boyutta değil elbette. Telif haklarına saygı göstermeden müzik ekonomisi büyümez. 

“İyi bir müzisyen iyi bir mühendis kadar para kazanır” 

►Gelire göre müzik alışkanlığı değişiyor mu? 

Üst gelir seviyesindekiler daha çok koleksiyoner tarzında oluyor. Klasik müzik, jazz vs gibi eserleri koleksiyon halinde saklamaktan hoşlanıyorlar. Buna karşılık daha geniş kitlelere hitap eden İsmail YK veya İbrahim Tatlıses gibi sanatçıların da CD’leri eskisi kadar olmasa da satılıyor. Çünkü gelir düzeyi daha düşük olan insanlar sadece 1 CD alacak paraları varsa, bu sanatçıları tercih ediyorlar. Yine de insanların 18 TL verip bir CD almak istememelerini de gayet iyi anlıyorum. Az para değil. 

►Müzik ekonomisini nasıl tarif edersiniz? 

Bunu bir piramit gibi görelim. Bizim bildiğimiz çok para kazanan star sanatçılar bu piramitin tepesinde olanlar. Ondan aşağıya doğru devasa bir müzik sektörü var. Sanatçılarla çalışan müzisyenler, ses sistemlerini kuranlar, teknisyenler, stüdyolar, DJ’ler, küçük mekanlarda çalan müzisyenler ve bunun gibi binlerce insan bu sektörden para kazanıyor. İyi bir müzisyen iyi bir mühendis kadar para kazanır. 

►Müzik yapımcısı olmak için ne lazım? 

Kesinlikle dar açıdan hayata bakmadan binlerce değişik müziği dinlemek lazım. Pop, jazz, arabesk ne varsa. Kesinlikle müzik eğitimi almış olmak lazım. Nota nedir, armoni nedir, enstrümanlar nedir bilmeden yapımcı olduğunuzda, çok ileriye gidemiyorsunuz. 

“Yetenek bu işin yüzde 5’i sadece…” 

►Müzisyen olmak için yetenek kafi mi? 

Müzik şov olduğu kadar eğitimdir de. Sadece sesinizin güzel olması yetmiyor. Hatta şunu söyleyeyim: Yetenek yüzde 5’idir bu işin. Geri kalanı ise çalışmaktır. Ne yetenekler gördük kayboldular, ne insanlar gördük çok çalışarak önemli yerlere geldiler. 

►Türkiye’den dünya starı çıkar mı? 

Türkçe söyleyerek imkansız. Amerikalı, İngiliz ya da Avusturalyalı olmadan en üst basamağa çıkmak zor. Rusya önemli pazar ama korsan çok. Almanya ve Türklerin yaşadığı yerlerde büyümek mümkün. Ancak dediğim gibi, küresel yıldız olmak imkansıza yakın birşey. Hele ki onların tarzını onlara satmaya çalışarak star olamazsınız. Yaptığınız işe yerellik katmadıkça ABD gibi bir pazarda yükselme imkanınız yok. Fazıl Say, Aydın Esen gibi müzisyenler yerel ile evrenseli birleştirerek büyük sanatçı oldular diyebilirim. 

►Gençlere ne öğütlersiniz? 

Para kazanma kaygısı içinde müzik sektöründe olmasınlar. İstediklerini yaparlarsa görecekler ki para kazanmak zor değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar