Nisanda beklentiler daha da bozuldu

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Mart ayı içinde başlayan bir süreçte hem bizde hem de uluslararası piyasalarda hava bozdu. Finansal çalkantı (volatilite) yükseldi. ABD ekonomisine ilişkin verileriuzunca bir süre düzgün geldi. Mart ayıyla birlikte veriler parıltısını kaybetmeye başlamadı. Bu da özelde ABD ekonomisin büyümesine, genel olarak da bunun küresel büyümeyi de peşine takıp sürükleyeceğine ilişkin inancı bozdu, çoşkuyu azalttı. Tereddüt doğdu, “acaba” soruları gündeme geldi. Bu dönemde Çin’de de büyümenin yavaşlaması görünür ve bilinir bir eğilim haline geldi. 

Çin’in yavaşlıyor olması bunun dünya ekonomisinin büyüme dinamizmine olumsuz yansıyacağı yönünde endişe yarattı. Avrupa ve Japonya’da yılın başında öngörülen büyümenin gecikeceğinin anlaşılması da beklenti bozulmasına katkı yaptı. İki yıldır gündemin baş köşesini işgal eden FED’in likidite azaltma hedefi zaman geçtikçe daha yüksek bir olasılık haline geldi. Farklı FED yöneticilerinden gelen farklı değerlendirmeler likidite kısılmasına başlanacak tarihi daha da belirsizleştirdi. Bütün bunlar toparlanma yolunda olduğu düşünülen dünya ekonomisinin bir kez daha darbe alabileceği korkusunı üretti. Huzursuzluk doğdu. Beklentiler bozuldu. Bu tür ortamlarda olduğu gibi volatilite de arttı. 

Son bir ayı belki de “volatilite” ayı olarak tanımlamak yanlış olmaz. ABD’nin rakiplerine kıyasla daha hızlı ve net bir toparlanma sergiliyor olması ve yakın gelecekte arzının daralması olasılığı doların fiyatını yukarıya doğru baskılmaya başladı. Değerlenen dolar karşısında öteki ulusal paraların değeri düştü. Doların yükselişinin nerede duracağının, öteki paraların daha ne kadar değer yitireceğinin belirsiz hale gelmesi mali piyasalarda volatiliteyi daha da artırdı. 

Dolar kaynaklı volatilitenin uç noktaya çıktığı alan Türkiye ekonomisi oldu. Dışarıda hızla yükselen “dolar endeksi” Türk Lirasını da yüksek dozlu değer kaybına itti. İçeride oluşan iktisadi ve siyasi riskler bu eğilimi daha da güçlendirdi. Merkez Bankası’nın adeta silahsız hale geldiği bu ortamda Türk Lirasının volatiltesi tavan yaptı. Kötü zaman geçirdik anlayacağınız. 

Son sıralarda zamanın pek hoş geçmemiş olması beklentilere de yansımış gibi görünüyor. Merkez Bankası Nisan 2015 tarihli beklenti anketinin sonuçlarını yayınladı. 

Bu sonuçlar beklenti bozulmasının ve artan karamsarlığın ip uçlarını taşıyor. Dış denge, cari denge açığı hariç hemen bütün kalemlerde beklentilerde bozulma olduğu görülüyor. Büyüme ve enflasyon beklentilerinde bozulmanın daha vurgulu olduğu anlaşılıyor. 

Ocak ayında yüzde 6.82 olarak belirlenmiş olan 2015 yılı sonuna ilişkin enfl asyon beklentisi Mart ayında yüzde 6.98, Nisan ayında da yüzde 7.29 düzeyine çıkmış. Daha uzun süreli dönem için de enflasyon beklentileri yükseliyor. Yılın başında 24 ay sonrası için beklenen enfl asyon oranı yüzde 6.38 olarak ölçülmüş. 

Bu oran sürekli yükselerek Nisan ayında yüzde 6.5 düzeyine ulaşmış. Kısacası, insanlar önümüzdeki dönemde enflasyonun hızlanacağını, bu hızın yakın dönemde ( yıl sonuna kadar olan sürede) daha yüksek olacağını, süre uzadıkça (örneğin 24 aya çıkınca) enflasyon oranında sınırlı da olsa bir gerileme gerçekleşeceğini, ama uzun dönemin sonunda dahi enflasyonun bugün hedeflenen düzeyin üstünde kalacağını öngörüyorlar. Algının karamsarlaşması, beklentilerin bozulmasından kasıt bu. 

Benzer bir eğilim büyüme beklentilerinde de gözleniyor. Ocak ayı beklenti anketinde 2015 yılının sonu itibariyle yıllık büyüme oranı beklentisinin yüzde 3.4 olduğu tespit edilmiş. Bu sayı Şubat ayında yüzde 3.5 a çıktıktan sonra Mart ayında yüzde 3.3 e, Nisan ayında da yüzde 3.1 e gerilemiş. 

Dikkat ederseniz büyüme beklentisi yılın ilk aylarında bir yıl önce (2014) gerçekleşmiş olan büyümeden (yüzde 2.9) daha yüksek iken sonraki iki ayda bu beklenti gerilemiş ve bir yıl öncenin yıllık büyüme hızına iyice yaklaşmış. 

Tek bir veriden hareketle bu sonuca ulaşmak eleştirilebilir ama büyüme beklentilerinde son iki ayda ortaya çıkan bozulma bu aylarda karamsarlık üreten gelişmeler olduğunu ima ediyor demek mümkün. Faiz beklentilerinde de benzer bozulmaların olduğunu gösteren bulgularda bu değerlendirmeyi destekliyor. 

Son dönemde ortamın karardığı, beklentilerin bozulduğu açık. Artan volatilitede herkesin çalkalanır hale geldiği, kendi özel koşullarımızda bir seçimin yer aldığı, dünya ekonomisinin de öyle matah bir durumda olmadığı dikkate alınırsa beklentilerdeki bozulma ve kararmayı olağan ve kabul edilebilir bulmak mümkün. Önemli olan bu süreçte telafisi mümkün olmayacak hasar yaratmamaktır diye düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018