Nişasta bazlı şeker (NBŞ) endüstrisinin tekzibi: Pancar şekeri ve NBŞ bi

Yavuz DİZDAR
Yavuz DİZDAR yavuz.dizdar@dunya.com

Nişasta bazlı şekerin (NBŞ) sağlık üzerine etkilerini anlattığımız yazılarımız üzerine NBŞ üreticileri sanayinden bana ve gazetemize tekzipler geldi. Cargill Tarım ve Gıda San. Tic. AŞ, Sunar Mısır Entegre Tesisleri San. ve Tic. AŞ, Tat Nişasta İnş. ve Tic. AŞ şirketlerinin vekili Av. Sayın Ömer Küçüközcan imzasıyla birbirinin aynısı üç ayrı tekzip gönderildi, bunları aynen bilgilerinize sunuyorum. Gönderilen tekzip metninde "olaylar" şu şekilde tanımlanıyor:

1. Müvekkil şirket, Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) ürünlerini, Türkiye'de 4634 sayılı Şeker Kanunu kapsamında kota ile üretme hakkına sahip 5 (beş) şirketten biridir.

2. 12.01.2011 tarihinde Yavuz Dizdar imzası ile Dünya Gazetesi'nde yayınlanmış olan "Şeker raporu: Nişasta bazlı şeker (mısır şurubu) hasta eder, kota indirilmeli" başlıklı yazıda "nişasta bazlı şekerlerin, ithal edilen GDO'lu mısırdan üretildiği, NBŞ'lerin karaciğer kanserine ve siroza neden olduğu, nişasta bazlı şeker kullanımı ile pankreas kanseri arasında çok güçlü bir bağ olduğu" şeklinde gerçeğe ve hukuka aykırı, haksız ifadelere yer verilmiştir. Anılan nedenlerle, işbu cevabi düzeltme yazısının Basın Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca gazetenizde ve internet sitenizde aynen yayınlanarak yanıltılan okuyucularınızın aydınlatılması gerektiğini, aksi takdirde kuruluşunuz hakkında yasal yollara müracaat edileceğini vekaleten ihtar ederim. NBŞ endüstrisinin gönderdiği düzeltme metni aynen aşağıdaki gibidir:

"12.01.2011 tarihinde Yavuz Dizdar imzası ile Dünya Gazetesi'nde yayınlanan "Şeker raporu: Nişasta bazlı şeker (mısır şurubu) hasta eder, kota indirilmeli" başlıklı haberde kullanılan ifadeler gerçeğe ve hukuka aykırı ifadelerdir. Söz konusu ifadeler bilimsel gerçeklere dayanmamakla birlikte müvekkil şirketin ve sektörün itibarını zedeler niteliktedir. Mısır şurubu (NBŞ) hakkında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi'nin (EFSA) tarafından yürütülen çalışmalarda NBŞ'lerin kanserle ilişkilendirilebileceğine dair hiçbir yayım/veri mevcut değildir. Keza, Türkiye'deki 20 üniversiteden 55 profesörün bir araya gelmesiyle kurulan Ulusal Beslenme Platformu'nun NBŞ'ler hususunda yayınlamış olduğu kamuoyu açıklamasında da "pancar şekeri ile NBŞ bileşenlerinin hemen hemen aynı olduğu, tüketim itibarıyla bir fark olmadığı, NBŞ tüketiminin kansere neden olduğunu gösteren güvenilir bilimsel çalışmanın olmadığı, genel beslenme kurallarına uygun tüketildiğinde, obeziteye yol açtığına ilişkin bir kanıt bulunmadığı" açık ve net bir şekilde ifade edilmiştir. Ayrıca müvekkil şirketin ürününü GDO'lu mısırdan ürettiği yönündeki iddialar ileri sürülmüştür. NBŞ yapımında GDO'lu mısır kesinlikle kullanılmamaktadır. Belirtmek gerekir ki, Türkiye'de GDO'lu mısır ekimi, ithalatı ve kullanılması yasalar çerçevesinde yasaktır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

"Çernobil çay partisi" canlandı gözlerimde, yanında bir avuç radyasyonlu fındık…

Nişasta bazlı şeker endüstrisine içtenlikle teşekkür ederim, onları çok fazla zahmete soktuk. Konu kamuoyunda yaklaşık iki ay tartışıldıysa da, 20 üniversiteden 55 profesörün bir araya gelerek hazırladıkları rapor ve geçen hafta Sağlık Bakanlığı'nın basına sunduğu açıklamayla; "dengeli beslenmeye devam" şeklinde (genel beslenme kuralları) kıvrak bir çalımla geçiştirildi. Ülkemiz akademilerinin bilim algısı bu düzeyde olduğu sürece endüstrinin sırtı yere gelmeyeceği gibi, en çok çocuklarımızın, ama genelinde bütün vatandaşlarımızın sağlığı göz göre göre kaybedilmeye devam edilecektir, bu da bir başka "men dakka dukka" (bugün bana, yarın sana) durumudur. Peki vatandaşlarımız bu açıklamayı yeterli gördü mü? Elbette hayır, Çernobil sonrası televizyon ekranlarından verilen "çaylarda sorun yok" mesajını hatırladılar, Almanya'dan dönen radyasyonlu fındıkların nasıl okul ve kışlalara dağıtıldığı canlandı gözlerinde, hepsi o kadar. Tamam, belki çocuklarının okulda ne yediklerinden emin olamayacaklar, ama NBŞ'yi evlerinden uzak tutacakları kesin.

Çözüm arayışı artık halk zeminindedir; ne istediği doğrudan vatandaşa sorulacaktır

Yazdığım rapor ve yazıda karaciğer kanserinden bahsettiğimi hiç hatırlamıyorum ama, tekzibe tekzip yazmak gibi bir niyetim olmaz. Ne var ki "hemen hemen aynı" dediğiniz zaman mesela sadece 10 mililitresi (çay bardağının onda biri) körlük ve ölüme neden olabilen metanol ile, alkollü içeceklerde kullanılan etanol arasındaki farkın da sadece bir metil grubu (bir karbon ve üç hidrojen atomu) olduğu unutulmamalıdır. "Sorun yok" raporlarının altına imza koyan arkadaşlarımız umarım vicdanen de aynı şekilde rahattırlar.

Benim esas meselem bundan sonrasında ne yapacağımızdır. Düzenleyici otorite durumu görmezden gelirse, hekim sorumluluğu konuyu doğrudan halka anlatmamı gerektirir: "Beslenme konusunda içine düştükleri "açlık" durumunu bilsinler, çocuklarına ne yedirip içireceklerinin kararını kendileri versinler". Sakarya, Tekirdağ, Hayrabolu, Ankara, Elazığ, Mardin ve Van toplantıları çoktan düzenlendi. İşte bu aşama Don Kişot'a kuzuların sessizliğini aratan süreçtir. Çözüm arayışı artık halk zeminindedir. Madem mevcut bilim ve siyaset erbabı sorunu görmezden geliyor, o halde bize GDO, UHT, tarım ilaçları ya da NBŞ ile biçilen kefen yırtılmaya, taşlar "külliyen" yerinden oynatılmaya çalışılacaktır.

Söz söylenecek, mesaj verilecektir…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar