Önemli açıklamalar: Yapılanma ve ötesi

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Geleneksel olarak işletme örgütleri ve işletme eğitimi veren akademik kurumlar klasik işletme ve yönetim işlevleri çerçevesinde yapılanırlar. İşletmelerde genel müdürlük, finansman başkanlığı, pazarlama, üretim, vs. gibi unvan ve bölümler, akademik kurumlarda da aynı başlıklar altında pazarlama, üretim, personel idaresi, vs. hocaları ve bölümleri vardır.

Geçtiğimiz hafta size bu yapılanmaya değişik bir açıdan bakmanızı önermiştim.

Hatırlayacaksınız sürdürülebilir yapılanma için işletmelerde, aynen devlet yapılanmasında olduğu gibi, biri veya birilerinin işletmenin çalışma düzeninin kurallarını yapması gerektiğini (yasama), biri veya birilerinin bu kurallara göre işletmeyi yöneteceğini (yürütme), biri veya birilerinin bu kuralları yorumlayacağını ve uyumu denetleyeceğini (yargı), tüm bunların yapılabilmesi için de işletmenin üyelerinin haber almak ve haber vermek için haberleşme organlarına (iletişim) organlarına sahip olması gerektiğini söylemiştim.

Siz büyük olasılık işletmelerde de aynen devletlerde olduğu gibi bu üç ve sonradan eklenen ‘basınla’ beraber dört kuvvet denilen temel faaliyetin olduğunu biliyordunuz. Daha önceki yazılarımı hatırlayan okurlarım benim işletmelerin yapılanmasına dair tezlerimi de hatırlayacaklardır. Bu tezlere göre işletmelerde yönetim ve işletme birbirlerinden ayrılmalıydı.

Başka bir deyişle, tıpkı sürücü ve araba örneğinde olduğu gibi, yöneten ve yönetilen birbirleriyle karıştırılmamalıydı. Bu görüşe göre yönetim, beli bir stratejik plana göre, kaynak planlaması yapmak, tedarik etmek ve dağıtımını sağlamak ve de kaynak kullanımını denetlemek demekti.

İşletme ise üretim ve pazarlama işlevleri anlamına geliyordu. Kısacası işletmelerde yönetim üretim ve pazarlama işlevlerinin stratejik bir plana göre işlerini yapabilmeleri için kaynak kararları vermek anlamındaydı. İşletmelerde kaynaklar da Finansman, İnsan Kaynakları, Fiziki Tesis ve Altyapı, Enformasyon ve Know-How ile Stratejik İş birlikleri/ İlişkiler olmak üzere beş adet olarak tanımlanmıştı. Kaynak kararları yönetime aitti ve kurmay işlevleriydi1. Bu düşünceye göre bir işletmenin soysal (generic) yapısı aşağıda gösterildiği gibi olmalıydı.

İş yönetimi
İş Tanımı/ Strateji Tasarımı Kurmay işlevlerinin yönetimi İşletme
Finansman İnsan kaynakları Fiziki Tesis/ Altyapı Enformasyon/ Know-How Stratejik iş birlikleri/ İlişkiler Üretim Pazarlama

Şimdi bu tabloya işletmenin yasama, yürütme, yargı ve iletişim çalışmalarını da eklerseniz yukarıdaki tabloyu genişletmeniz gerekir. başka bir tablo elde edersiniz.

Geçen hafta bu dört kuvvetin birbirlerinden bağımsız olmamalarının yaratacağı sorunlara değinerek bunların birbirlerinden bağımsız olmalarını ilk öneren Montesquieu ve ilk resmileştiren ABD Anayasası'nı hazırlayan düşünürlere atfen şu soruyu sormuştum: Kuvvetler ayırımı ilkesinin işletmelerde uygulanması sürdürülebilir başarı için düşünülmeli mi?

Aslında soru çok basit. Kuvvetlerin ayırımını önerenlerin asırlardır üzerinde fikir birliğinde oldukları bir konu var. Bu düşünürler kuvvetler ayırımının bir denetim ve denge ilkesi olduğunu, bu yapılmazsa sistemlerin ‘dikta’ sistemlerine dönüşeceklerini ileri sürüyorlardı. Siyasi sistemlerde dikta rejimlerinin arzulanabilir bir şey olmadığını aklı başında kimse tartışmıyor. O nedenle bu düzeyde kuvvetlerin ayırımı ilkesi de tartışılmıyor. Benim sorduğum işletmelerde dikta rejimini aynı derecede sakıncalı bulup bulmadığınızdı.

Cevap yazma zahmetine katlanan okurlarımın hemen hepsi “Yasama da yürütme de yargı da basın da patron” diyerek şikayetçi olmuşlar (yazılarına Dr. Ataç’tan önemli açıklamalar diye başlayanlara teşekkürler). En azından bu tür bir örgütte çalışmanın ne kadar tatsız, tuzsuz olacağını ben de biliyorum. Ben bunu sormamıştım. Zaten ‘moralsiz’ iş görenlerin başarısız olduklarına ilişkin herhangi bir ‘bilimsel’ kanıt da yoktur. Benim sorduğum işletmelerde sürdürülebilir başarı için kuvvetler ayırımı gerekli midir? Sorusuydu.

Kendi soruma kendim de cevap vereyim. Deneyimlerimden öğrendiğim şu: İşletmenin yapısına göre bu hem şarttır hem de yararlıdır. Zaten kurumsallaşma dediğiniz şeyin altında da bu yatar. Bir kere anonim yapıdaki şirketlerde bu şarttır. Mesele gayet açık. Anonim yapıdaki işletmelerde yöneticiler işletmeyi hissedarlar adına yönetirler. Bu ‘vekaleten’ yönetim işletme anonim olmasa da en yaygın yönetim biçimidir. Türkçesi bu tür işletmeler yöneticilerin babalarının çiftliği değildir. Yönetici ben hem kuralları koyarım, hem kafama göre uygularım, hem uygulamayanları yakalar gereğini yaparım ve de, gereken lüzum üstüne, istediğime istediğim bilgiyi veririm diye hareket etmemelidir, edemez. Bir süre sonra o işletmelerde ne kural kalır ne kaide. Kaldı ki bu yapıda bir işletmenin hissedarların çıkarlarını mı kolladığı yoksa yöneticileri mi menfaattar ettiği de pek belli olmaz. Bu tür yapılanmanın moral ve yasal zorunluluk olmadığı patron şirketlerinde durum daha zor. Eşyanın tabiatı icabı bu tür şirketlerde yasama, yürütme, yargı ve iletişim patron tekeli altındadır veya en azından öyle başlar. Bu da sürdürülebilir değildir. Çoğu kez bir süre sonra patronların kendileri de “Bir türlü kurumsallaşamadık” diye şikâyete başlarlar. Kurumsallaşalım diye danışmanlar tutanlar vardır. Sonunda birkaç genel müdür yardımcısı falan atarlar, bir iki yönetmelik hazırlanır, danışmanlar giderler ama işler eski hamam eski tas olur.

Eğer sürdürülebilir başarı istiyorsanız kurumsallaşacaksınız. Kurumsallaşmak istiyorsanız da şu kuvvetler ayırımı ilkesini iyi bir düşüneceksiniz. Biliyorum patron olarak kuvvetleri ayırmak zor gelecek. Bir kere bu kuvvetlerin varlığını kabul edeceksiniz. Yani, yöneticilerin iş tanımı/ strateji tasarımı, kurmay işlevlerinin, üretim ve pazarlamanın yönetimi konusunda ‘yasalara’ göre çalışmaları, bunun takip edilmesi ve yargılanması ve özgür iletişimi kabulleneceksiniz. Üstüne bunların hepsini “ben yaparım demeyeceksiniz”. Yapamazsınız efendim. Hem kendinizin hem size dayananların başını ciddi bir şekilde belaya sokmak istemiyorsanız ihtiraslarınızın yeteneklerinizi aşmasına izin vermeyeceksiniz. “Her şeyi ben yaparım” derseniz hiç zahmet etmeyin. Kurum , murum olamazsınız. Ha! Bu arada olacaksınız diye bir kanun, bilimsel bir kural da yok. Olmasanız da olur. Danışmanlara falan da paralar vermeyin. İşlerim ‘iyi’ diyorsanız bildiğiniz gibi devam edin, milletin kafasını karıştırmayın. Yalnız unutmayın. İşlerinizin iyi görünmesi bir serap olabilir. Serap gördüğünüzü anlamadan yola devam ederseniz sonu hiç hoş olmuyor. Benden söylemesi.
Sağlıcakla kalın

--------
(1) Finansman, İnsan Kaynakları, Fiziki Tesis ve Altyapı, Enformasyon ve Know-How ile Stratejik İş birlikleri/ İlişkilerden sorumlu kişi ve bölümler pazarlama ve üretim işlevlerinin üstünde emir-komuta zincirinde yer almamalıdırlar. Bunlar yönetimin kurmay pozisyonlardır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019