“Orda bir dağ var, yakında”

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

Ahmet Kutsi Tecer’in orijinal mısraları şöyledir; “Orda bir dağ var, uzakta/O dağ bizim dağımızdır/ İnmesek de, çıkmasak da/O dağ bizim dağımızdır” der. Ben, “Orda bir dağ var, yakında” dedim. Çünkü şu an Çanakkale il sınırları içindeyim. Yakın dediğim dağ da Kazdağları. Aslında yakın da olsa, uzak da olsa o dağ hepimizindir. Sadece bizim değil, gelecek kuşaklarındır, tüm insanlığındır. Ama ne yazık ki, “Bir avuç altın” için altını üstüne getirip köküne kibrit suyu dökecekler. Kibrit suyunun ötesinde, siyanür dökecekler. Kazdağları, kültürel olarak, ekolojik olarak, ekonomik olarak bir bulunmaz zenginliktir.

Kazdağları ve kültürel zenginlik

Kazdağları, ya da İda, Yunan mitolojisinde önemli bir yer tutar. Homeros'un İliada destanında "Bin Pınarlı İda" olarak anılır; Zeus'un doğduğu yerdir. İşte İda, kutsal bir dağdır; Tüm tanrıların atası olan Zeus, Olymposlu tanrıçaların en güçlüsü olan Hera ile, İda Dağı’nın zirvesinde evlenmiştir. İda, Troia savaşının çıkmasına neden olan çoban Paris’in büyüdüğü yerdir. Paris, Troia Kralı Priamos’un oğludur. Annesi Hekabe, Paris’e hamile iken bir düş görür. Karnından çıkan bir alev Troia surlarını sarmakta ve tüm kent yanmaktadır. Falcılar bu düşü yeni doğacak çocuğun kente felaket getireceği şeklinde yorumlarlar. Kral Priamos, bebeği İda Dağı'na bırakır. Paris bu dağda ölüme terk edilmiştir. Ancak dişi bir ayı bebeği emzirir, bir süre sonra da bir çoban Paris’i bulur, büyütür.

Paris büyür ve yakışıklı bir delikanlı olur. Bir düğün davetinde tanrıçalar arasında başlayan güzellik kavgasında Zeus, Paris’i hakem tayin eder. Paris, Aphrodit’i en güzel kişi olarak seçer. İşte İda, tarihteki ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yerdir. Daha sonraları Paris, Sparta Kralı Menelaos’la evli güzel Helene’yi kaçırır ve böylece on yıl sürecek Troia Savaşı’nın başlamasına neden olur. Efsaneye göre Zeus bu savaşı İda Dağından seyreder. Falcıların yorumladığı gibi Troia savaşlar sonunda yıkılır. İşte İda, bu müthiş efsanenin başladığı yerdir.
Kazdağları, yalnız Yunan mitolojisinde yoktur. Bazı Türk efsanelerinde de yer alır. Örneğin, Sarıkız efsanesi, Hasanboğuldu efsanesi. Bu dağın bir köyünde yaşayan sarı saçlı ve güzel bir kız haksız iftiralar sebebiyle Sarıkız Tepesi’nde inzivaya çekilir. Sarıkız burada kazları beslemeye başlar ve bir süre sonra hem ailesi hem de köylüler ona haksızlık etmiş olduklarını anlarlar. Onu ziyarete giden babası, kızından su ister ve Sarıkız bir çırpıda dağın tepesinden denize dek uzanarak babasına denizden avucuyla aldığı suyu verir. Böylece kızın ermiş olduğu anlaşılır.
İşte Kazdağları, kültürel olarak bu kadar zengin bir dağdır.

Kazdağları ve ekolojik zenginlik

Kazdağları’nda canlılar (doğal bitkiler, hayvanlar ve insan) ile cansız çevrenin (kayaçlar, yerşekilleri, iklim, toprak, sular) karşılıklı ilişkileri, ekoloji oldukça hassastır. Fakat buna rağmen Türkiye’de doğallığını büyük ölçüde korumuş yegâne alanlardan biridir. Kazdağları, sahip olduğu doğal güzelliklerin yanı sıra, kendisine has endemik bitkilere de sahiptir. Kazdağı Göknarı ismindeki endemik ağaç bitki türü sadece bu bölgede vardır. Kazdağı Göknarı başta olmak üzere bölgedeki 32 farklı bitki, endemik özelliklere sahiptir.
İşte Kazdağları, bitki örtüsü ve diğer canlıları ile zengin bir dağdır
Kazdağları ve ekonomi
Kazdağları doğal güzellikleri, zengin ekolojik yapısı ve kültürel zenginliği ile turist çekmektedir. Kazdağları’nın içinde bulunduğu Balıkesir ve Çanakkale illerinin tarım ve hayvancılık gelirleri ekonomide önemli yer tutar. Tarım ve hayvancılık, Kazdağları’nın yarattığı atmosferik koşullar ve yeraltı suları ile hayat bulmaktadır.

Kazdağları ve altın

Kazdağları ve altın sözcükleri yan yana çok yakışan bir ikilidir. Çünkü Kazdağları güzellikleri ve sağladığı ekonomik katkı ile altın değerindedir. Ama burada altın madenciliği yapmaya kalkarsanız buranın değerini pula çevirirsiniz. Nasıl mı? Bunun ilk aşamasını bu hafta gidip yerinde gördüm. Büyük bir alanda ağaç keserek yeşilliğin ortasında bir kanser hücresi yaratmışlar. Tema Vakfı’nın yaptığı hesaplara göre, en iyimser varsayımlarla, 195.000 ağaç kesilmiş. Ve bunun işin sadece onda biri olduğu söyleniyor. Ağaç kesilmiş de ne olmuş? Oradaki florayı, faunayı, ekolojik dengeyi alt-üst ettiniz demektir. Bu bile, başlı başına bir cinayettir.
Ama cinayet burada bitmiyor. Burada altın arayacaklar ve altın işletmeciliği yapacaklar. Doğal toprak yapısını alt-üst ederek ağır metalleri de açığa çıkaracaklar. Altını topraktan ayırmak için işlemlerinde 20.000 tona yakın siyanür kullanacaklar. Bu siyanürün ve ağır metallerin yeraltı sularına karışması olasılığı çok yüksek. Şantiye bölgesine çok yakın Atikhisar Barajı, Çanakkale şehrinin içme suyunun geldiği yer.

Sonuç

Bazı şeyleri sözcüklerle tam olarak anlatmak mümkün değil. Olayı yerinde görünce facianın boyutunu daha iyi anlıyorsunuz. Tabi bu sadece birinci aşama. Ekolojik dengenin bozulması, yeraltı sularının kirlenmesi, siyanür ile zehirlenme tüm o yörenin canlılarını ve ekonomisini geri dönüşü olmayacak biçimde de etkileyecek. Örneğin, ani ölümler ve artan kanser vakaları görülecek. İstanbul’da pazarda Ezine peyniri alırken şüpheleneceksiniz: Bu peynirin yapıldığı sütün içindeki ağır metaller ne seviyede acaba? Bayramiç beyazını yerken bir kez daha düşüneceksiniz. Belki başka bölgenin üreticileri etiket bile kullanacaklar: Ürünlerimizin Kazdağları ile ilgisi yoktur.
Biliyorsunuz, yukarıda anlattığım güzellik yarışmasında dünyanın ilk rüşveti dönmüş. Her bir kadın kendisini seçmesi için Paris’e değişik rüşvetler teklif etmiş. Hera, seçimi yapacak Paris’e Asya ve Avrupa krallığını; Athena, Paris’e savaşta dünyanın en güçlü yiğidi olmayı ve insanüstü aklı vadetmiş. Afrodit ise dünyanın en güzel kadınının aşkını teklif etmiş. Paris, aşkı seçmiş. Keşke, mevcut seçimde Kazdağları’nın altın rüşvetine karşılık doğa aşkı ve Kazdağları’nın bekası seçilse.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019