Oyunun kuralları yeniden yazılırken...

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

Fed kararları… Borsa, faiz, dolar ve Euro'nun durumu… Gazete sayfaları, televizyon kanalları bu gelişmelerle dolu. Finansal piyasalardaki gelişmeler elbette çok önemli. Ancak iş dünyası ve medya dünya ticaretini şekillendiren yeni eğilimleri de gözden kaçırmamalı…

trans_atlantik.jpg

 

Türkiye Dış Ticaret Derneği... Kısa adıyla TURKTRADE...
1983'te kuruldu. Türkiye'nın dışa açılma hamlesine giriştiği Özal'lı yıllarda...
Üyeleri, dışa açılma sürecinin önemli aktörleri oldu...
Bugün TURKTRADE'in 39 kurumsal üyesi var. Türkiye ihracatının üçte birini yapıyor...
   ***
Geçenlerde derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Bulgurlu ile sohbet ettik. Bulgurlu, Arçelik'in yöneticilerinden. Türkiye'nin beyaz eşya devinin Avrupa, Amerika, Asya-Pasifik Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı. Görevinden de anlaşılacağı gibi çok sık seyahat ediyor. Zaten, 1994-2007 arasında Hong Kong'daydı...
Şimdi de yılın yarısında dünyanın dört bir yanında...
   ***
Bulgurlu'yu, DÜNYA'nın ‘dış ticaret' sayfalarının editorü Taylan Büyükşahin ile birlikte dinledik. “Görevlerimiz önemli” diyor,“Strateji belirleme, yol haritasına destek olma... Ve tabii, belki de en önemlisi, özel sektörün düşüncesini aktarmak. Filtresiz olarak!” Sorulara başlıyoruz...
Önce 2023 ihracat hedefi...
“2023 hedefini hepimiz sahiplendik” diye yanıtlıyor sorumuzu Bulgurlu, “Ancak, aslında hedef 500 milyar dolarlık ihracattan çok, dünya ticaretinde aldığımız pay olmalı...”
   ***
Peki öyleyse, dünya ticaretindeki payımızı nasıl büyüteceğiz? Bulgurlu'nun sorumuza yanıtı kısa: “Ar-Ge ile...”
Sözün devamını ise şöyle getiriyor: “Yapılan ihracattan daha önemli olan, ihracatın katma değeri. Bu katma değeri artırmanın yolu da belli: Ar-Ge...
Biz hedefin arkasındayız. Ama biliyoruz ki, Ar,Ge'ye yönelmediğimiz takdirde zorlanırız. Her sektör kendine düşen çalışmayı yapmalı. Detaylı bir yol haritası oluşturmalı...”
   ***
“Keza” dedi Bulgurlu, “Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girme hedefi için de bu gerekli. Evet, Türkiye Ar-Ge konusunda epey mesafe kaydetti. Ancak gidecek çok yolumuz var. Bakın ilk 10
ekonomiye... Biz yılda 7-8 milyar dolar harcıyoruz Ar-Ge'ye... İlk 10 ekonomi içerisinde en az harcayan 25 milyar dolar harcıyor. 10 yıl sonra ilk 10 ekonomi arasında gireceğiz diyorsak bunu Ar-Ge'yi artırmadan yapamayız...”
Peki, nasıl yapmamız lazım? “Ekonomi iyi giderken Ar-Ge'ye kaynak aktarmamız lazım” diyor, “Burada devletin aktif bir rol oynaması gerekli. Türkiye'de sermayenin henüz uzun vadeli ve
kapsamlı Ar-Ge yatırımları yapacak gücü yok. Üretim yarışından kopmamamız için de bu çok önemli...”
   ***
“Tablo çok net” diyor Bulgurlu devamla, “2000 yılında Türkiye sanayi üretimi yapan ülkeler arasında 15'inci sıradaydı. 10 yıl sonra, 2010'a geldiğimizde ilk 15'te yokuz. Bu kadar büyüyen ve iyiye giden ekonomimizde çok önemli bu olgu. Altyapıda önemli mesafeler kat ediyoruz. Ama öte yandan sanayiden kopuyoruz. Mutlaka üzerinde durmalıyız. Rakip ülkeler bu konuda kendilerini daha fazla geliştirdiler. Bu konuyu kesinlikle geçiştirmememiz lazım!”
   ***
“Ama” diyoruz, “Hükümet önemli teşvikler verdi ve vermeye devam ediyor...”
“Doğru” diyor Bulgurlu, “Bölgesel teşvikleri başarılı buluyoruz. Ama orada iki şey önemli: Altyapı ve istihdam...
Mutlaka altyapı ve altyapıdan da daha çok insan kaynağına yatırım yapılmalı. Nitelikli işgücü oluşturmadan, sanayinin oraya gitmesi kolay değil. Nitelikli eleman yetiştirmek her şeyden daha önemli. O nedenle, önümüzdeki süreçte yeni sıçramalar yapabilmemiz için eğitim ve Ar-Ge tarafına biraz daha kaynak aktarılması gerektiğini düşünüyoruz...
   ***
Peki yakın dönemde bir risk var mı? Bir tehlike? “Faiz düşüşleri tabii ki ihracatçı ve iş aleminin lehine” diyor TURKTRADE Başkanı, “Ancak o da bazı riskler ihtiva ediyor. Özel sektörün borç stokuna ciddi etkisi oluyor. Ve şirketlerimizin ciddi bir döviz borcu var!”
   ***
Bir süre önce Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan “Gümrük Birliği” konusunu gündeme getirmişti... AB'nin Meksika gibi, Güney Afrika gibi ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmaları, gümrük birliği
nedeniyle bize bu ülkelerden gümrüksüz mal girişine neden oluyor. Oysa biz o ülkelere aynı şartlarda mal satamıyoruz. STA anlaşmalarının hızla artmasıyla aleyhimize işleyen bu durumdan
nasıl kurtuluruz? Çünkü, AB ile yaptıkları anlaşmayla Türkiye ile ticaretlerinde ciddi avantaj yakalayan ülkeleri bizimle de STA yapmaya razı etmemiz için ise deyim yerindeyse göbeğimiz
çatlıyor. Acaba Bulgurlu bu konuda ne düşünüyor?
   ***
“Gümrük Birliği tabii ki tartışılabilir” diyor Bulgurlu, “Ama bence toptan sorgulamak doğru değil. Gümrük Birliği anlaşması, dış ticaretimizin geldiği noktada önemli bir paya sahiptir. AB ile anlaşmazlıkların giderilebileceğini düşünüyorum. Türkiye'nin geleceği AB'dedir. Ancak, doğrusu, AB tarafında da tam anlayamadığım bir vurdumduymazlık var.
   ***
Bulgurlu'yla gündemdeki dış ticaret konularını konuşmaya devam ediyoruz. Özellikle bugünlerde dünyada çok konuşulan dev bir projeye: AB-ABD Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı...
“Bu sadece bir ticaret anlaşması değil” diyor Bulgurlu, “Bir yeniden şekillenme sözkonusu...
Amerika'nın, Avrupa'daki yatırımları, Asya'dakinin 3 katı. AB'nin, ABD'deki yatırımları ise Çin ve Hindistan'ın toplamının 8 katı. ABD ve AB arasında muazzam bir sermaye hareketi var. Ayrıca, dış ticaretlerinin üçte biri bu karşılıklı yatırımların, uluslararası şirketlerin aralarında yaptığı ticaretten oluşuyor...”
   ***
Kısa bir süre önce, Dış Haberler Editörümüz Evrim Küçük konuyla ilgili geniş bir haber analiz çalışması yapmıştı...
Birkaç rakamı tekrar paylaşalım: Amerikan şirketlerinin AB'deki yatırımları 1.9 trilyon doları buluyor. AB şirketlerinin ABD'deki yatırımlarının büyüklüğü ise 1.6 trilyon dolar...
2012'nin 9 ayında ABD-AB ticaret hacmi 485 milyar dolar oldu. Aynı dönemde ABD'nin Çin ile ticaret hacmi 390 milyar dolar. Bu süreçte ABD, AB'ye 200 milyar dolar, Çin'e ise 79 milyar dolar ihracat yaptı...
   ***
Neresinden bakarsanız bakın, kısaca ‘Transatlantik STA' dünya ticaretini yeniden şekillendirecek bir potansiyele sahip... Atlantik'in iki yakasındaki büyümenin lokomotifi de halen Avrupa'nın
Amerika'ya, Amerika'nın Avrupa'ya yaptığı yatırımlar...
ABD ve AB, birlikte dünya ekonomisinin yaklaşık yarısını (yüzde 46.7) oluşturuyor...
Hesaplamalara göre, ortaklık AB ekonomisine yıllık 119 milyar euro katkı sağlayacak. ABD ekonomisine 95 milyar euro...
Bu, AB'deki her bir hanehalkına yılda 545 euro ekstra gelir demek. Her Amerikan ailesine ise 665 euro...
   ***
Süreç, Türkiye'yi de çok yakından ilgilendiriyor...
Özellikle dünya ticaretinde eğilimlerin değişmekte olduğu bu dönemde... Şöyle özetleyeyim: Dünya Ticaret Örgütü'nün kuruluşu pek de eski değil; Ocak 1995... Ama tabii kısa adıyla
WTO, aslında Uruguay Raundu görüşmeleriyle şekillendi. GATT kısa adıyla bilinen Tarifeler ve Ticaret Genel Analaşması'nın bir devamıydı. WTO kurulduktan bir süre sonra, ticaret bariyerlerini
azaltmak için yapılan görüşmelere bu kez Doha Raundu ile devam edildi...
Katar'da Kasım 2001'de dış ticaret bakanları düzeyinde başlayan görüşmeler daha sonra etkisini hayli yitirdi. Şimdi dünya ticaretinde STA'lar öne çıktı...
  ***
“Doha gerçeğinin olduğu bir dünyada STA'lar önemli değildi” diyor Hakan Bulgurlu, “Ama herkesi memnun edemeyince Doha Raundu tıkandı. Tıkanınca dünya ticaretini idare eden ülkeler, sistemi STA'larla yürütmeye karar verdi. Ve STA'lar çok daha kapsamlı hale geldi. Rekabetin yanı sıra, yatırımları, bankacılığı da içeriyor. Şimdi bakıyoruz, yeni STA'lara tarım da dahil ediliyor.
Eskiden kimse tarımı STA'lara dahil etmeyi düşünmezdi...”
   ***
AB Konseyi 14 Haziran'da, Avrupa Komisyonu'na ABABD Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı müzakerelerine başlama yetkisini verdi. İlk tur müzakerelerin temmuz ayında Washington'da yapılması öngörülüyor...
ABD ve AB “oyunun kurallarını” yeniden belirleyecek gücün peşinde... Beklenti, “Ekonomik NATO” olarak adlandırılan yeni düzenin bunun yolunu açması. Ortaklığın, Euro Bölgesi dışında İngiltere ve İsveç'i de olumlu etkileyeceği vurgulanıyor.
   ***
Öte yandan, bu işin bir de kaybedenleri olacak. Hem pazar hem de refah açısından...
TEPAV'ın Marmara Üniversitesi AB Enstitüsü öğretim üyesi Dr. Sait Akman imzasıyla yayınlanan son raporunda, kaybedenler arasında, Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Japonya, Meksika, Kanada ve
Avustralya gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye de sayılıyor...
Türkiye için olası refah düşüşü de hesaplanmış: Eksi yüzde 2.5! Bu durumda, Türkiye'nin ABD ile ticari ilişkilerini yeniden gözden geçirip düzenlemesi çok önemli hale geliyor...
İzninizle, konuyu farklı cepheleriyle önümüzdeki hafta da ele alalım...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar