Paranın iki yüzü: Kredi büyümesi ve cari açık

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Paranın iki yüzü yazı-tura kardeş gibi dursalar da, aslında rakiptirler. Birinin sırtı yere geldiğinde diğeri üste kalır, bir anlamda kazanan olur. Bundan olsa gerek maçlarda yazı-tura seremonisinde başlangıç vuruşunu yapacak olana kazandı denir. (Metin Oktay şu sözleri geldi aklıma “Galatasaray’da kaptanlık yaptığım zamanlarda yazı-tura yapılacağı vakit hep tura derdim. Varsın Atam’ın silüeti yere değmesin”. Rahmetle anıyorum).

Finansal serbestleşme modasının başladığı 1980’den bu yana dünya ekonomisinin krize girdiği 2007/2008’e kadar atışı yapan hep finansal serbestleşme yanlıları oldu, işin ilginç tarafı bu defa paranın iki yüzü biri birine rakip değil, destekçi oldular. Bu paranın bir yüzünde cari açık, diğer yüzünde kredi büyümesi/borçlanma bulunuyor. Krizin derinleşmesi ile finansal serbestleşmenin neden olduğu bu yapılanma netleşti ve yarattığı sorunları nasıl aşarız telaşı başladı.

Finansal serbestleşmenin adeta koordinatörlüğünü yapan IMF bile, artık yarattığı bu büyük ve karmaşık yapının sonuçlarını görüyor. Geçtiğimiz yıl bu konuda Kurumun örtük açıklamalarını okumuştuk. Şimdilerde konuyu akademik platforma taşıdılar. IMF web sayfasında arka arkaya çalışmalar yayınlanıyor.

Hem bu çalışmaları, hem de diğer okumalarımıza dayanarak bir kere daha konuya ilişkin temel saptamalarımızı ortaya koyalım.

• Finansal serbestleşmenin en önemli savı tasarruf oranlarını artırıp, büyümenin (kalkınmanın) finansmanını sağlamaktı. Bu özellikle gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye’nin de içinde olduğu kimi yükselen ekonomilerde sağlanamadı.

• Finansal serbestleşme ile birlikte artan sermaye akımı girdiği ülkelerde cari açığı artırdı, borçlanmayı/kredi büyümesini yükseltti, finansal yükümlülüklerin artması ekonomilerin önce büyümesini sağlasa da, sermaye çıkışında tam tersine çöküş yaşandı.

• Finansal serbestleşme bankacılık sektörünün büyümesine sağladı. Bankaların aktif büyüklüğü, ülkelerin GSYH’sını aştı (Türkiye’de bunlardan biri), buna finansal derinlik artıyor diye sevinenler, kriz de büyük yara aldılar.

• Finansla serbestleşme üretim faktörleri gelirlerinde faiz lehine bir durum yarattı. Ücretler düşerken, reel sektör karlılık oranları ya düştü ya da yerinde saydı.

• Finansal derinliğin artması borçlanma düzeyinin o da, yurtiçi talebin artmasına neden oldu, sonuçta ekonomide balonlar oluştu. Menkul kıymet balonu, gayrimenkul balonu gibi. Bu balonları şişiren talepteki, küçük bir düşüş bile krize denen oldu.

Saptamalarımda özellikle borçlanma ve cari açık üzerine olanlara ağırlık verdim. Çünkü  Türkiye’de 2014 yılında en çok konuşacağımız ve riskli görünen iki sorunu buraya taşımak istiyorum: Bunlardan ilki borçlanma (tüm kesimlerin devlet, reel sektör, finansal sektör, hanehalkı), ikincisi cari açık. Bu iki sorun biri birinden ayrı değil, üstelik hemen çözülecek gibi de değil.  Türkiye’de her kesim sıkı borçlu, üstelik bazı kesimler döviz cinsinden borçlu, bunda da ilk sırada bankalar, ikinci sırada reel sektör var. Yani döviz kuru arttıkça döviz cinsinden borçlu olanlar, eğer alacakları döviz cinsinden değilse bu işten zarar görecekler. Ulusal para cinsinden(TL) bilançolarının varlık bölümü azalacak, yükümlülük kısmı artacak. Dolayısıyla 2014 yılında bu durumda olanların karlılık oranları düşecek. Şirketlerdeki küçülme ekonomiyi de küçülecek.

Kredi büyümesinin yavaşlaması, ekonomide büyüme oranını aşağıya çekecek, bu da cari açığı azaltacak. Göreli olarak sermaye girişine ihtiyaç azalacak. Bu nokta da eğer siyasi istikrar ve siyasi irade olsa idi, sermaye hareketlerine engel koymak için iyi bir fırsat yakalanmış olurdu. Ancak  olmadı, olmuyor.

Birçok köşe yazarı 2014 için tahmin bulunuyor, ben falcılık yapmayayım. Yine de şunu yazamadan edemeyeceğim. 2014’de ekonomideki tüm kesimler yine borçlanmaya devam edecek, yine cari açığımız olacak, ancak daha yüksek faiz oranı ve daha düşük büyüme oranı eşliğinde. Kolay gelsin.

Son not: Bugün ve yarın  17.00-20.00 saatleri arasında  Ankara Kitap Fuarı, Efil Yayınevinin (B-30) standında imza günüm var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019