Piyasalarda karamsarlığın dağıldığı günler...

Murat BERK
Murat BERK UZMAN GÖRÜŞÜ

Turing’s Cathedral ve Darwin Among the Machines gibi kitapların da yazarı olan tarihçi George Dyson “The Edge” web sitesinde yer alan son makalesinde gerçek hayatı anlatmada kullanılan modellerin artık model olmadığını iddia ediyor. Dyson, arama motorlarının artık insan bilgisinin modeli değil, insan bilgisinin kendisi haline geldiğini söylüyor. Makalesinde bahsetmese de yazarın, Borges ve özellikle Baudrillard’ın ‘’The Matrix’’ filmlerine de ilham veren fikirlerinden (örneğin Simülakralar ve Simülasyon) esinlendiğini düşünüyoruz. Dyson makalesini şu çarpıcı ve düşündürücü cümle ile tamamlıyor: “Doğanın, programlanabilir makinelerle doğayı kontrol etmek isteyenlere cevabı, programlayarak kontrol edemeyeceğimiz makineler inşa etmemizi sağlamak olacaktır.”

Birçok açıdan da artık ekonomileri yansıttığı varsayılan piyasaların neredeyse ekonominin kendisi haline geldiğini düşünüyoruz. Günümüz piyasa ve ekonomilerini, birbirine bağlı ve etkileşim içinde bulunan devasa, çok boyutlu ve mekanik işlemlerin insan kararlarının dışında arttığı bir ağ gibi düşünebiliriz. Bununla birlikte bilgi kaynaklarının ve hızlarının katlanarak arttığı ve insanların algılama, sindirme kapasitesini zorlayan noktalara geldiği bir ortam söz konusu. Yatırım dahil bilgiyi işlemden geçirmenin, analiz etmenin ve karar vermenin önemli olduğu tüm alanlarda haber ve verilerin hepsini değerlendirmek mümkün değil. Belirsizlik her zaman bizimle birlikte… Ekonomik, sosyal veya piyasadaki trendler de genelde günden güne değişen veya bir anda ortaya çıkan konular değil. Dolayısıyla esas fark yaratanlar bu trendleri zamanında anlayan ve önlemini alanlar oluyor.

Piyasalara baktığımızda “Powell yumuşak konuştu, Çin ile ticaret anlaşması moral verdi” tarzı haberlerin kısa vadeli piyasa hareketleri dışında büyük etkilere sebep olacağını, yani trendleri değiştireceğini düşünmüyoruz. Ekonomi ve piyasalardaki sorunların ana kaynağı olan birbiriyle ilintili gelir adaletsizliği, küresel düzeyde borçlanmanın fazlalığı ve yavaş büyüme konularının Powell’ın yumuşak ve sert konuşması ile ilgili olmadığı görüşündeyiz. Bunlar senelerdir küresel ekonomide izlenen politikaların bir yan ürünü.

Piyasalarda karamsarlık geçen sene sonlarına doğru aşırı noktalara ulaşmış ve biz de bundan dolayı daha olumlu bir piyasa atmosferi beklediğimizi aktarmıştık. Yılbaşından bu yana piyasalarda gördüğümüz olumlu seyir ile bu karamsarlık dağıldı. Örneğin piyasa psikolojisi açısından iyi bir gösterge olarak düşündüğümüz S&P 500 otuz günlük implied (varsayılan/ima edilen) volatilitenin tarihi volatiliteye oranı yüzde 40 civarı bir iskontoya ulaştı. Bu, Eylül 2018’den beri en büyük iskonto ve piyasanın kaygılarının ne kadar çabuk geride bıraktığına dair iyi bir gösterge.

Öte yandan temel anlamda makro ve stratejik çerçeve fazla değişmedi. Bu bağlamda son açıklanan verilerin de dünya çapında büyümedeki yavaşlama beklentimiz ile uyumlu olduğunu görüyoruz. Hatta son verilerde AB’nin motoru Almanya, sıfır büyümeye doğru gidiyor gibi görünüyor. Dolayısıyla biz bu son olumlu piyasa hareketlerini trend karşıtı olarak görme taraftarıyız.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Gelecek zaten burada 02 Eylül 2019
Sıcaklık artıyor 05 Ağustos 2019
Büyük umutlar 29 Temmuz 2019
Faiz Açmazı 11 Haziran 2019
Yuan’a dikkat 20 Mayıs 2019
Devam eder mi? 14 Mayıs 2019
Laplace’ın Şeytanı 07 Mayıs 2019
Reflasyon esintisi 05 Mart 2019
Mindball ve Wu Wei 11 Şubat 2019