Poly (çoklu) kriz

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

 

Gazetemiz DÜNYA’da dün gördüğüm bir haber yazı konumu değiştirdi. Haberin başlığı “Çin Ekonomisi Susuzluktan Ölüyor” idi. Haberin alt başlıklarında ilginç rakamlar var. İşte bazıları:

. Çin’de 320 milyon insan (Çin’in nüfusunun yaklaşık dörtte biri) temiz suya ulaşamıyor.

. Su kaynaklarının yüzde 40’ı kirli.

. Kentlerdeki içme suyunun yüzde 20’si kirli.

. 278 kentin kanalizasyonu yok.

. Nehirlerin yüzde 43’ü insan sağlığına uygun değil.

. Su kirliliğinin Çin ekonomisine maliyeti 217 milyar yuan (yaklaşık 35,5 milyar dolar).

Çin ekonomisi küresel krizde bile büyüdü, 2050 yılında dünyanın en büyük ekonomisi olacağı bekleniliyor. Ancak bu haber Çin’in dile getirilmeyen, çoğu zaman görülmek istenilmeyen bir krizi de yaşadığını gösteriyor. Çin’in çevre ile ilgili yaşadıklarını dünyanın birçok ülkesi yaşıyor. Üstelik bu krizi sadece  gelişmekte olan ülkeler değil, gelişmiş ülkelerde yaşıyor. Yani dünyanın yaşamakta olduğu kriz iktisadi ve mali bir kriz değil. Dünya aslında çevreden, eğitime,  kadın ve çocuk haklarına, göçmenlerin yaşadığı sorunlara, etnik ve dinsel çatışmalara değin kadar uzanan bir dengesizliği ve düzensizliği içinde barındıran bir başka krizi de yaşıyor. Edgar Morin buna Poly Crises (Çoklu Kriz) diyor.

Yaşanan ekonomik krizin bu kadar uzun sürmesi ve maliyetinin 1929 krizinden daha büyük olmasının altında yatan etken de, çoklu krizin ekonomik ve finansal olmayan temellerinde yatıyor. Sıraladığımız, hatta uzatılması da gereken bu sorunların, farklı bir krizin unsurları olduğu, her birinin tek başına kriz olarak algılanabileceğini, ancak ülkeleri, insanları ancak bu sorunlar kendilerini  vurduğunda sorunun büyüklüğünü görmekteler.

Şu sıcak yaz gününde evinde klimanın karşısında serin bir ortamda oturan kişi, elektrikler kesilip klima çalışmadığında, eğer neden böyle oldu diye sorar ise onun  yüzüne bunun nedenin “küresel ısınma ve doğanın katledilmesi” olduğu, kendisinin de bu katliama duyarsız kalarak suçlu olduğu da gösterilmeli (klima küresel ısınmaya neden olmakta). Ancak bu doğa ile kavga etmeden ve doğa katledilmeden mevcut yapılanmanın sorun yaratacağı ortaya koyulmalı. Bunu yapacak devlettir. Çünkü devlet halkın haklarını korumak için vardır.

Ancak çoklu krizin bu görünmeyen kısmı genellikle  devleti idare eden politikacılar tarafından önemsizleştirilmekte. Tıpkı Çin’de ve birçok ülkede olduğu gibi. Hatta bu konuda duyarlı olanlar, hemen ekonomi, ülke düşmanı ilan edilmekte. Nükleer  enerjiye karşı çıkan bir kişi anında “sen bu ülkenin sanayileşmesine karşısın” yaftası ile damgalanmakta, sakıncalı bir insan haline getirilmekte. 

Hiç şüphesi bu kaotik ortamı doğru algılayan geniş bir kitle de var. Stephane Hessel’in söylediği üzere “karşılıklı bağımlılıkların olduğu bir dünyada yaşıyoruz ve  bu dünyada değişiklikler ancak hep birlikte olursak etkili olabilir”. Bundan dolayı çoklu krizin iktisadi ve mali yönünün dışında ki unsurları görüp, ona göre bir kurumsal yapılanma ve kurallar silsilesi geliştirilmek durumunda. Bunun için her ülkenin yurttaşı yöneticileri, politikacıları bu hedefe yönelmeli.  Ancak bu hedefe ulaşılamaya bilinir.  Fakat  en azında doğanın efendisinin insan olmadığını, insanın doğa da bir nesne olduğu göstermiş oluruz.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019