"Bilgi ve Belge Merkezi" neden kapandı?

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Ulaştırma konularına bulaşmamın nedeni, İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde doktora çalışmamı, "Kent İçi Araç Satın Alma Kararlarının İşleyişi" konusunda yapmamdı.

Atılla Alpöge İstanbul Belediyesi'nin ulaşım sorumlusuydu. Beni başından atmak için çok uğraştı, ama ısrarcı oldum; çok da yardımlarını gördüm. Ardından İstanbul Büyük Nazım Plan Dairesi'nde ulaşımla ilgili bütün belgeleri gözden geçirdim. Yetmedi Bayezit Kütüphanesi'nde Karayolları'nın çıkardığı broşürleri, belediye yetkililerinin yazılarını ve dönemin ulaşımla ilgili haberlerini taradım.

Çalışma yaptığım dönemde sıklıkla "toplutaşım sistemleri"ni tartışmak için uzmanlar bir araya geliyordu. Tartışmalara katılan ve olağanüstü entelektüel yeteneklerini bildiğim Prof. Dr. İlhan Tekeli'den metot öğrendim; sıkıştığım zaman Prof. Dr. Mubeccel Kıray'a sığındım.

Ulaşım kavramlarına az çok aşinaydım, ama teknik hesaplamaları bildiğimi söylersem kendimi abartmış olurum.

Almanya'ya cam gönderme sözleşmesi

Şişecam Trakya'da Büyükkarıştıran da float yöntemiyle ilk cam üretme tesisini kurmuş, yurtiçi talebi aşan üretimin de yurtdışına ihraç edilmesi aşamasına geçmişti. Batı ülkeleri ise daha önce float yöntemine göre üretim yaptıklarından, lojistik maliyetlerini düşürmede önemli olan "jumbo cam" taşınmasını geliştirmişlerdi.

Düzcam üretiminde 6.00x3.20 cm boyutundaki camlar, aralarına toz ya da kağıt seperatörler konuyor; düşük gabırılı, suspansiyon mekanizmalarıyla özel olarak donatılmış kamyonlarla taşınıyordu. Sistemi kullanabilmek için Silahtaroğlu Holding'le bir sözleşme yapılmıştı. 

Almanya' dan gelen yük bedelleri daha yüksek, gidiş yükler ise ucuzdu. O nedenle, gidiş yüklerini daha düşük bedellerle taşımak isteyen çok sayıda firma vardı.

Sözleşmede yer alan değerleri burada aktarmanın anlamı yok... Sözleşme yapıldığı zamanın koşullarıyla, sözleşmeyi bizim analiz ettiğimiz dönemin koşulları farklıydı; yapılan sözleşmeyle ilgili "suçlu" aramak, "öküzün altında deve aramaya" eş değerdi. Önemli olan sorunu olabildiğince düşük maliyetle aşabilmekti.

Hesaplama formülleri

Lastik tekerlekli araç taşımalarında maliyet hesaplarının nasıl yapıldığını, hangi formüllerin kullanıldığını öğrenmem gerekiyordu.

Şişecam'da ulaşım sorunlarıyla ilgili olan herkesle, özellikle de hammadde taşımalarından sorumlu olanlarla bir dizi görüşmeler yaptım. Sonra taşıma şirketlerini dolaştım; konuyla ilgili hesaplama yöntemlerini sordum. Üniversitelerde de ulaşabildiğim akademisyenlerden bilgi derledim. Ulaştığım bilgiler, elimdeki projeyle ilgili hesapları yapabilmem için yeterli değildi.

O zaman Şişecam'ın Bilgi ve Belge Merkezi vardı... Daha sonra hiç de haklı olmayan gerekçelerle kapatıldı. 1970'lı yılların sonlarına doğru oluşturulmuş çok önemli bir yapılanmaydı. Bugün Bilgi Toplumu'na uyum sorunlarının tartışıldığı her yerde Talat Orhon ve ekibinin o girişimini anımsar, kendilerini saygıyla anarım.

Her gün Bilgi ve Belge Merkezi'nde saatlerce taramalar yapıyordum. Elime, 4 yapraklı İngilizce broşür geçti: Lastik tekerlekli kamyon taşımalarıyla, havayı hat taşımalarını karşılaştıran bir çalışmaydı...Ton/kilometre başına lastik aşınmasından yakıt tüketimine sistemde değer yaratmanın bütün aşamaları karşılaştıran formüller kullanıyordu.

Yabancı dili çok iyi olan arkadaşlarla belgeyi noktasına virgülüne çevirttirdim... Kimse bu broşürü nerede ve nasıl kullanacağımı bilmiyordu; merak edip soran da çıkmadı. Bilgi saklamayı her zaman etik dışı kabul ettiğim halde, o bilgileri çalışma bitip sonuçlanıncaya kadar sakladım.

Plan toplantısında tartışma

Düzcam'dan sorumlu olan koordinatörümüzün çok güvendiği bir muhasebe müdürü arkadaşımız vardı. Transhan çekici ve dorseylerini tartıştığımız plan toplantısında "yapılan hesaplar yanlış" diye önceden haber vermediği halde iddialı bir açıklama yaptı. 

Hesapları her zaman desteğini aldığım Mehmet Orhon'a kontrol ettirmiştim. Muhasebe müdürünü kırmamak için, "Yanlışlığı hangi formüle ve metoda göre belirlediniz?" diye sordum. Klasik muhasebeci yaklaşımla açıklamasını yaptı.

O dönemde plan toplantılarında "tepegöz" kullanıyorduk... Cem Ofset Matbaası imkanlarından yararlanarak hazırladığım formül görsellerini ve hesaplama yöntemlerini açıklayan sunumumu yaptım. Rahmetle anıyorum; o döneme kadar taşımalardan sorumlu olan Maden Genel Müdürü İrfan Güner, "Yahu bunları nerden öğrendin, kimden aldın?" diye yüksek sesle tepkisini dile getirdi. Sonra da kendi hesaplama yöntemimi anlatarak, hesap yapan arkadaşa döndüm: "Bu hesabın neresi yanlış, söyleyebilir misin?" dedim.

Düzcam Koordinatörümüz Alpaslan Akıncı, saygın, insanlara karşı sevecen yaklaşan bir mühendisti. Muhasebe müdürünün tartışmaya girmesine izin vermeden, konunun anlaşıldığını, hesaplamanın doğru ve çok net olduğunu söyleyerek bir sonraki konuya geçti.

Arşiv ve envanter

Arşivimdeki TRANSHAN sözleşmesiyle ilgili çalışmaların günlüklerini, hesaplama yaparken kullanılan taslakları otuz yıl sonra bir kez daha gözden geçirdim. Belge Bilgi Merkezi'nde çalışan arkadaşları saygıyla ve özlemle andım... Özellikle de yakın zamanda talihsiz bir trafik kazasında yitirdiğimiz Hale Sevil hanımı anımsadım. Konuya verdiğim önemi kavramış, verdiğim yurtiçi ve yurtdışı adreslerle iletişim kurmak için olağanüstü çabalamıştı. Bilgi Belge Merkezi'nde çalışanların katkısı olmasa, Şişecam bilgi konusunda "kurumsal altyapısı" oluşturmamış bir yer olsaydı, hesaplamaların altından nasıl kalkardım bilemiyorum.

Tartışma yaptığımız muhasebe müdürünün ertesi gün odama gelip, "Bizim sizden öğreneceğimiz çok şey var" deme olgunluğu zihnimde perçinlenmiş bir anıdır. Yaptığımız tartışmalar kendimizle ilgili değildi, kurumumuzla, işimizle ilgiliydi; ikimiz de böylesi tartışmaların zenginlik olduğu fikrine inanıyorduk.

Bilgi ve Belge Merkezi'nin hangi mantıkla kapatıldığını o zaman da anlamamıştım, bugünün gelişmeleri karşısında anlamam ise hiç mümkün değil. Bir adım daha ileri giderek, merkezin kapanmasına neden direnmediğimi, direnemediğimi; neden çevreyi ikna ederek bu önemli kurumsal yapının sürdürülmesini sağlayamadığımı düşünür; kendimden utanırım.

İyi başlayıp, kötü bitirme zaafımız var... Kurumlarda bir aksama varsa, onları düzeltme yerine, yapıları kökünden yok etme ya da yeniden kurma tam bir az gelişmişlik davranışıdır. Ne yazık kı bu zaaf kurumlarımızda yaygındır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar