Rusya Doğrudan Yatırım Fonu ve Rusya’da yabancı yatırımlar

Berkol ALEVLİ
Berkol ALEVLİ balevli@gmail.com

Son dönemde gündeme gelen “Varlık Fonu” tartışmaları sonrası Karadeniz ülkelerinde yatırım çalışmalarını koordine eden ulusal fonları incelemek devlet bünyesinde kurulan fonların çalışmalarının anlaşılabilmesine katkı olması amacıyla yararlı olabilir. Rusya’da 2011 yılında dönemin Devlet Başkanı Medvedev ve Başbakanı Putin’in girişimleri ile başlatılan ve Rus hükümetinin 10 milyar $ fon sağladığı Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (Russian Direct Investment Fund-RDIF) bu konuda örnek teşkil etmektedir; RDIF uluslararası yatırımların ikili anlaşmalar çerçevesinde Rusya’ya çekilmesinde etkin rol oynamaktadır.

RDIF’nin kuruluşundan bu yana Rusya Ortadoğu ve Asya ülkelerinde önemli işbirliklerine imza atmıştır. 2011 yılında Çin Yatırım Kuruluşu (CIC) ile başlayan “karşılıklı yatırım” anlaşmaları 2016 yılında Vietnam ve Dubai ile devam etmiş olup, RDIF aracılığıyla 2017 ve sonrasında uluslararası arenada ikili ve çoklu ilişkileri geliştirerek farklı ekonomilere odaklanma yine ülke yönetiminin temel ekonomik stratejileri arasında yer almaktadır. Tarımsal ve endüstriyel üretim, enerji verimliliği, sosyo-ekonomik kalkınmayı destekleyecek altyapı yatırımlarının yer aldığı işbirlikleri ile RDIF ve partner ülke arasında karşılıklı ya da tek taraflı olarak Rusya’ya yatırım yapılmaktadır. Yine Çin ve Japonya ile oluşturulan bu makro yatırım fonları ile Rusya ya da partner ülkelerde faaliyet gösteren firmalar ile birleşme yoluyla sektöre/ülkeye giriş sağlanmaktadır.

Rusya neden böyle bir kuruluşa 10 milyar $ yatırım harcıyor? Burada çeşitli sebepler ve stratejilerin öne çıkması ile birlikte son dönemdeki doğrudan yabancı yatırım verileri bir diğer nedeni de açıklamaktadır. Dikkat edildiği üzere, RDIF’nin Avrupa ya da Amerika bölgesinde gerçekleştirdiği yatırım anlaşmasının yok denecek kadar az olduğu, kuruluşun Ortadoğu ve Asya ülkelerine ağırlık verdiği görülmektedir. RDIF yabancı yatırımların kritik seviyede olduğu ülkelere yoğunlaşarak bu bölgelerdeki yatırımcıların Rusya’ya doğrudan yeni bir yatırım yapması ya da Rusya’daki şirketlere ortak olarak ülkeye giriş yapmasını hedeflemektedir. 2014 yılında Ukrayna ile yaşanan “Kırım” meselesi ile hem Avrupa Birliği hem de ABD nezdinde sert yaptırımlara uğrayan Rusya, 2015 yılından itibaren çalışmalarında tamamen Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerine yönelmiştir. Rusya Merkez Bankası’nın verilerine göre, 2013 yılında ülkedeki net doğrudan yabancı yatırımların %87’sinin Avrupa ülkeleri tarafından gerçekleştirildiği, 2015 yılında ise bu ülkelerin Rusya’daki yabancı yatırımlara %79 oranında negatif etki yapması dikkat çekmiştir, bir başka deyişle Avrupalı yatırımcılar ülkeden çıkmıştır. Asya ülkeleri ise Rusya’daki yabancı yatırımlara 2011’de sadece %1 oranında katkı sağlarken, RDIF’nin ikili anlaşmalarının yardımını da arkasına alarak 2015 yılında bu oranı %32 seviyesine çıkarmıştır.

Politik gerilimin ve yaptırımların artması sonrası RDIF çalışmalarını farklı coğrafyalarda güçlü partnerler arayarak geliştirmeye çalışsa da Rusya’nın 2017 yılında Avrupalı yatırımcıyı ülkeye çekmede işinin kolay olmayacağı düşünülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri cephesinde ise durum şu an için farklı; yeni Başkan Trump’ın Rusya ile yakın ilişkiler vaadinin ülke ekonomisine pozitif yansımalarının olacağı sinyalleri şimdiden verilmiştir. Trump’ın seçimleri kazanması öncesinde 1.962,68 olan Moskova Borsası (MICEX) endeksi 3 Ocak 2017’de 2.285,43 ile tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmıştır. İlişkilerin tekrardan ısınmaya başlayacağı bu dönemde RDIF ile Amerikan kuruluşlar arasında işbirliğinin arttığını görmek şaşırtıcı olmayacaktır.

RDIF şu ana kadar Karadeniz ülkelerine yönelik büyük çapta herhangi bir çalışma gerçekleştirmedi ancak bölgedeki en büyük partneri olan Türkiye ile yaşanan uçak krizi sonrasında ilişkilerin hızla düzeltilmesiyle birlikte RDIF ile Türkiye’deki özel sektör kuruluşları arasında temasların 2016 yılı sonuna doğru başladığı görülmüştür. Bu noktada, iki ülke arasında ön planda olan turizmin dışında altyapı ve tarımsal üretimin geliştirilmesine yönelik karşılıklı yatırım anlaşmaları ilerleyen dönemde mümkün olabilir. Ayrıca Karadeniz ülkelerinde makro yatırımlara fon sağlayan Karadeniz Ticaret ve Kalkınma Bankası gibi bölgesel yatırımcı kuruluşlar ile RDIF’nın işbirliğine giderek bölgesel çapta ekonomik hareketlilik getirmesi de beklenebilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar