Şakanın altı

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

 

İlimin (Latince bilgi anlamına gelen scienta kelimesinden science ve Arapça malumat, bilmek idrak etmek anlamına gelen ilm kelimesinden) tanımı konusunda beş aşağı beş yukarı bir anlaşma vardır. Tanımların birçoğu ilimin kapsadığı bilgi kolunda modeller kullanarak taksonomiler geliştirmek amacına özellikle işaret ederler. Bizler de ilim sahibi bir kültürün temsilcileri olduğumuzdan taksonomilere ve bunu takip eden etiketlemeye bayılırız. İnsanlara ilişkin her türlü davranış, tip ve düşüncenin etiketlerimiz vardır. Bu tutum hayatı basitleştirir, davranışların irdelenmesi için uzun uzun düşünme gereğini ortadan kaldırır. Bazı etiketler için hem iltifat hem hakaret olarak kullanılan hayvan, sebze meyve, ağaç ve elementler sonlarına ‘gibi’ kelimesi eklenerek yaratılırken diğer etiketler genellikle meslek tanımlayan kelimelerin sonuna ‘zihniyet veya hemen hemen aynı anlama gelen kafa’ kelimesi eklenerek yaratılır. Söz gelimi ‘memur zihniyeti’, ‘asker kafası’ gibi. 

Seneler önce daha çiçeği burnunda ODTÜ işletmecilik mezunları global imparatorluklar kurma hevesine kapılmadan önce bir şirkete girer geçinmeye çalışırdık. O zamanlar ihracat yapan bir şirkete giren sınıf arkadaşım patronunu ‘esnaf zihniyetli’ olarak tanımlamıştı. Nedeni taahhüt ettiği ihracat için gerekli üretimi daha iyi fiyat veren diğer müşterilerin siparişlerini öne almak suretiyle geciktirmesiydi. Arkadaşımın bu etiketi nereden bulduğunu bilmiyorum. Esnafımızın sözünü tutmamak gibi bir özelliği olduğuna da inanmak istemem doğrusu. Her ne kadar terzi ve marangozların teslimat tarih ve saatlerine riayetsizlik konusunda adları çıkmışsa da bunu her esnafa genellemek herhalde doğru olmaz.

Doğru olmaz ama Internet fenomeni Zaytung’un Web blog sayfasında “İyi Bir Esnafın Sahip Olması Gereken 5 Temel Özellik” (*) başlığı ile yayınlanan bir şakada sıralananlar pek de iltifatkar değil. Özellikler şöyle tanımlanmış: “1. Gerçek esnaf asla övünmez- İyi bir esnaf; malıyla, dükkanıyla, elemanıyla övünmez. Kendinden övgüyle söz etmek, esnaf için bayağı bir davranış, bir utanç kaynağıdır. Bu nedenle, deneyimli bir esnaf kendini övmektense, komşusunu karalar; 2. Fatura mı? Duymamış olayım- Fatura sözcüğüne verilecek tepkinin ayna karşısında çalışılması gerekir. Deneyimli bir esnaf bunu kendiliğinden becerebilse de, çiçeği burnunda bir esnaf için “...fatura sözcüğünü duyduğu anda kaşlarını çatıp, yüzünü ekşitmek (veya) ...faturasını isteyen müşteriyi duymamak...; 3. Esnaf hem sever, hem döver - Müşteri her zaman haksızdır. Ancak müşteriler, haksız olduğunu bile bile her şeyi istemeyi sürdürürler; 4. Satılan mal geri alınmaz - İade işlemi aslında son derece basit bir konu olsa da müşteriler bunu anlamakta zorlanırlar... Ticaret kısaca al-sat işlemine verilen addır (al-sat-al değil); 5. Gülen bir yüz müşterinin gereksiz biçimde rahatlamasına neden olur. Satış yapmak yerine laklak etmek, saatlerce pazarlık etmek, ürününüzle ilgili olumsuz şeyler duymak istemiyorsanız yüzünüzde gergin, biraz da sinirli bir ifade olmasına dikkat edin.” Her şakanın altında bir hakikat payı vardır deyip bu Bunlar esnaflığa has dokundurmalar mı? Yoksa müşterinin şikayetine yol açan genel sakatlıklar mı? diye düşündüm. 

‘Deneyimli bir esnaf kendini övmektense, komşusunu karalar’ demek ölçüt olarak başka sunuları almak yerine kendi ürün ve hizmetini o sunu sınıfının teknolojinin sınırlarını da zorlayarak en iyisi yapmayı ölçüt almak anlamına gelmiyor mu?
Fatura vermemek ürün veya hizmetin tanımını ve değerini açıkça deklare edememek veya etmek istememek veya vergi vs. amaçlı etik olmayan davranışlarda bulunmak demek değil mi?
‘Müşteri her zaman haksızdır’ zihniyeti esnafa has bir kafa yapısı mı?

‘Satılan mal geri alınmaz’ demek sunulan ürün veya hizmetin satın alma kararından ürün veya hizmetin tüketimi bitene kadar sorumluluğunu yüklenmemek demek olmuyor mu?
Güler yüzü lüks saymak ‘esnaf zihniyeti mi?’ yoksa her, işletme için geçerli sakat bir kafa yapısı mı? Vallahi bana sorarsanız Zaytung her zaman olduğu gibi orantısız zeka ile karışık espri yapmış ama büyük-küçük işletme, esnaf, zanaatkar, sanatkar yani sunusu olan herkes için geçerli şeylere değinmiş.

Şimdi bu esnaf konusu nereden çıktı derseniz. Hiç sormayın dostlar. 2014 Ekim ayından bu yana fakirhanenin mutfağına bir dolap yaptırmaya uğraşıyorum da öyle işte aklıma geldi. 

Sağlıcakla kalın.
(*) http://www.zaytung.com/blgdetay.asp?newsid=174158
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019