“Sarı Yelekliler” iklim politikalarının sorgulanmasına yol açtı

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Félix Guattari’nin 1989 yılında yayınlanan Üç Ekoloji (Trois Ecologies) isimli kitabı, bundan yaklaşık 20 yıl öncesinden, dünyanın içinde bulunduğu ekolojik ortamın sürdürülebilir olmadığını ortaya koymuş olan bir kitap.

Guattari’nin o tarihte yapmış olduğu yorum özetle şöyle: Her şey kötüye gidiyor. Bir duvara doğru hızla yol alıyoruz; paramparça olmamak için başka bir şeyler yapmamız gerekiyor. Her şeyin kötüye gitmesinin nedeni ise, içinde bulunduğumuz durumu derinlemesine sorgulamadan, geçici çözümlerle aşmaya çalışmamız. Guattari dünyamızın içinde bulunduğu ekolojik yıkımı durdurmak için, üç farklı, ama birbirine bağımlı olan konunun birlikte ele alınması gerektiğini savunuyor. Bu üç konu; doğanın ekolojisi, sosyal ekoloji ve zihinsel ekoloji.
Guattari'nin "Ecosophy" olarak tanımladığı kavrama göre, çevre ekolojisi, sosyal ekoloji ve zihinsel ekoloji birlikte bir ekosistemi oluşturuyor.

Guattari bu üç mercekli gözlük sayesinde; çevresel sorunların doğaya verdiği zararı, çevresel sorunlarla mücadelenin yaşam tarzlarını ve alışkanlıkları nasıl değiştirdiğini, fosil ekonomisinden yeşil ekonomiye geçişin sosyal yaşam ve istihdamı ne yönde etkileyeceğini, fiziksel dönüşüm yaşanması için öncelikle zihinsel dönüşüm yaşanması gerektiğini; üretim ve tüketim alışkanlıklarının yeniden tasarlanmasının önemini ve insan-makina ilişkisi gibi konuları masaya yatırıyor. İhtiyacımız olan dönüşümün gerçekleşmesinin sanıldığı kadar kolay olamayacağını seneler öncesinden ortaya koyuyor ve çevre sorunlarının; sosyal, ekonomik, siyasi ve estetik sorunlar ile birlikte düşünülmesinin şart olduğunun altını çiziyor.

Aslında bu endişenin somut örneklerinden biri bugünlerde Fransa’da yaşanıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 2009 yılında küresel ısınma ile mücadele amacıyla vergi mükellefl erinden 'karbon vergisi' almaya başlayacaklarını açıklamıştı. Bugün ise Emmanuel Macron hükümeti karbon vergisi düzenlemelerinden geri adım atacağını açıklamış durumda.
Fransız basınında yer alan haberlere göre, ülke yönetimi 1 Ocak 2019’da yürürlüğe girecek ve litre başına benzin fiyatlarının 3 euro-sent, mazot fiyatlarının ise 6 euro-sent artmasına neden olacak düzenlemeyi erteleme kararı aldı.

Bu kararın nedeni, “Sarı Yelekliler” olarak adlandırılan protestocuların bir ay önce ülkenin başkenti Paris’te başlattığı eylemler. Eylemciler ülkedeki hayat pahalılığını ve yüksek vergileri protesto ederken, özellikle yakıt vergilerinin düşürülmesini talep ediyorlar.

Fransa hükümeti iklim değişikliği ve hava kirliliği ile mücadele hedefl eri kapsamında, vatandaşlarının dizel araç yerine daha düşük emisyonlu araçlara geçmesini teşvik etmek amacıyla son aylarda yakıt vergilerini artırmıştı. Ülkede mazotun litre fiyatı son bir yılda yüzde 20’lik artış ile 1,49 euroya yükselmişti.

Fransa hükümeti Paris İklim Anlaşması’nın hedeflerine uymak için ekolojik bir zihin değişikliği yaşanması gerektiğini her defasında gündeme getirdi; fakat belki de bu değişimin doğru anlatılamamış olması, Fransa’da bugün yaşanan olayların meydana gelmesine yol açtı.
Evet bugün tüm dünya iklim değişikliğini ve iklim değişikliğinin neden olduğu zararı görüyor ve kabul ediyor. Fakat asıl sormamız gereken soru, bu kötüye gidişi durdurmak için gerekli olan değişimin yol açacağı bedeli ödemeye ne kadar hazırız? Adil bir dönüşüm nasıl sağlanacak?
Fransa’da yaşanan durum da bu bir bakıma; çünkü emisyonların azaltılması ve yeşil bir ekonomiye geçiş için uygulanan “karbon vergisi” siyasi bir boyut kazandı ve Fransız hükümetini son derece zor bir durumda bıraktı.

Tüketiciler karbon vergisinin ne için kullanıldığını anlamalı

Öte yandan, Polonya’da devam eden Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nin (COP24), “Lessons learned from the ‘Yellow Vests’ – How to implement climate policy for the people” (‘Sarı Yelekler’den öğrenilenler- İklim politikaları insanlar için nasıl uygulanır) adlı panelinde, başarılı iklim politikasının ve uygulamasının ekolojik ve adil bir geçiş sağlamak için nasıl olması gerektiği masaya yatırıldı. Fransa’da yaşananlar, kötü tasarlanmış ve duyurulmuş bir iklim politikasının, dünyanın ihtiyaç duyduğu iklim eylemini nasıl engelleyebileceğini ortaya koyar nitelikte.

Climate Outreach Kıdemli İklim Değişikliği Stratejisti Robin Webster, hükümetlerin 30 yıl boyunca vatandaşlarını iklim değişikliği ile ilgili eğitmeyi veya geniş tabanlı bir sosyal görev oluşturmayı başaramadığını söylüyor. Webster, iklim politikasının kritik bir bileşeni olarak katılımcı düşünmeye yatırım yapılmasının şart olduğuna dikkat çekiyor.

Council on Energy, Environment and Water CEO’su Dr. Arunabha Ghosh ise özsermayenin iklim politikaları ile ilişkilendirilmesinin gerekliliğinin giderek daha açık hale geldiğini belirterek, “Tüketiciler ve vatandaşlar, karbon vergisinin ne için kullanıldığını ve bundan nasıl yararlanacaklarını anlamalılar. Faydaların transferinde herhangi bir gecikme, sistemde güvensizliğe neden olur ve acil olarak ihtiyaç duyulan emisyon azaltımını engeller” diyor.

“Herkes için adil”

Polonya’nın zirvenin ilk haftasında yayımladığı, “Dayanışma ve Adil Dönüşüm Silesya Bildirisi” de “Adil dönüşüm” konusunu temel alıyor. Bildiriyi imzalayan ülkeler “fosil yakıtlar ve yüksek emisyonlu sanayilerden çıkış yapan sektörler, şehirler ve bölgelerin karşı karşıya kaldıkları zorlukları ve bu dönüşümden etkilenen işçiler için makul bir gelecek sağlanmasının önemini” kabul ediyor. Adil dönüşüm kavramı her ne kadar birkaç yıldır uzmanlar tarafından tartışılsa da, iki yıl öncesine kadar pek bilinen bir kavram değildi aslında. Bir dönüşümün adil olması için “Herkes İçin Adil” olması gerekiyor. Adil enerji dönüşümü, hem iklim eylemiyle gerçekleştirilecek dönüşümün etkilerini, hem de iklim eylemsizliğinin kırılgan toplumlar ve sektörler üzerindeki etkilerini değerlendirmek zorunda. İklim risklerinin azaltılması ve iklim politikaları ve iklim değişikliğinden etkilenen toplumlara makul bir gelecek sağlanabilmesi için dönüşümün iyi yönetilmesi gerekiyor. Hükümetler değişime şekil vermekle sorumlu. Ve hepsinden de önemlisi, bu süreçte vatandaşlarına enerji dönüşümü hakkında daha fazla belirlilik sağlarken, onları iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden de korumak zorundalar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar