Şimdi nolcek?

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Gözünüz aydın. İstanbul Belediye Başkanlığı seçimleri de bitti. Bir oy fark bile yeter ama 13 bin oy yetmez, seçim çalındı, valiye it dedi, hayır demedi çek dedi, teröristlerle iş birliği yaptı, hayır yapmadı şeklindeki program-bütçeye dayalı projelerle dolu!!!? seçim kampanyaları arasında seçim yapıldı ve kazanan belli oldu. Geçmiş olsun, tebrik ederiz. Şimdi işimize bakalım.
İşimiz içerde ekonomimizin içinde bulunduğu olumsuz şartlar altında yapmamız gereken ülkenin iş dünyasının suspended-animasyon durumundan çıkarılması, istatistikleri şişirmeye yönelik tüketim temelli dis-fonksyonel etkinliklere dayalı büyüme modelinden üretim temelli katma değeri yüksek istihdam sağlayıcı etkinliklere geçilmesi, borçla finansman sarmalından hem hane halkının hem de üreticinin çıkarılması gibi devasa işler.

İşimiz aynı zamanda Global ekonominin ve siyasi durumun içinde bulunduğu olumsuz şartlar altında ülkemizin ABD-İran, ABD-Türkiye, AB-Türkiye, Libya-Türkiye, Doğu-Güney Akdeniz ülkeleri ve Türkiye arasındaki şimdilik karşılıklı kimin testosteron seviyesi daha yüksek tartışması gibi görünen itişmelerden zarar görmeden çıkarılması, ülkemizin hiç de iyi gözükmeyen uluslararası mali itibarının yükseltilmesi, daha yılın ortasında 66 milyar açık veren devlet bütçesinin toparlanması ve sanki geliyorum diyen Global durgunluğa karşı önlemler alarak belimizi doğrultmamız.

Sizin anlayacağınız dostlar işimiz çok ve hem yerel hem de uluslararası koşullar ballı börek değil. Her ne kadar krizler fırsatlar yaratır denilirse de ben ne özel hayatımda ne de gezdiğim, gördüğüm yerlerde bu deyişin doğru olduğunu kanıtlayan bir şeye rastlamadım. Borç yiğidin kamçısı sözü gibi bencileyin borçsuz yaşayıp ölen orta sınıf memur ailesi büyütmesi nesle de pek anlamlı gelmiyor.

İşimize bakacağız ama dedim ya tam seçim tantanası bitti artık önceliği sürdürülebilir ve kaliteli kalkınmaya çevirme işimize verelim derken erken seçim, Güney Akdeniz petrol araması falan yine dikkatlerimizi dağıtacak ‘dahili ve harici’ gelişmeler oluyor. Şimdi iş insanlarımız ne yapsınlar? Yine oturup suspended-animasyon pozisyonu mu alsınlar? yoksa yatırımlar yapıp işlerini mi büyütsünler? Pazarlar hem içerde hem de dışarda küçülürken veya küçüleceği sinyallerini verirken, iç ve dış siyasette sular bir türlü durulmazken iş insanı Don Kişot değil ki atılım yapsın.

Kaç defa yazdım. Yine yazıyorum. Türkiye Cumhuriyeti 1920’li yıllardan başlayarak iki büyük savaş kazandı: Kurtuluş ve kuruluş savaşları . Tam bir fedakarlık destanı olan, bu toprakların insanlarının kanı bahasına kazanılan kurtuluş savaşından sonra verilen kuruluş savaşı inanın çok daha zor bir savaştı .

Türkiye’yi neredeyse tamamı okuma yazma dahi bilmeyen bir nüfusla, sanayisiz, altyapısız, fukara bir ülkeden 20. Yüzyıla dişe dokunur bir ülke halinde taşıyan kuruluş savaşı kendi başına bir mucizedir. O sıralar ülkenin bırakınız güçlü bir özel sektöre sahipliğini iş yapacak girişimcisi bile yoktu. Kuruluş savaşı ekonomik açıdan daha bitmedi. Bitmez de. Ama artık ülkenin iş insanları var, dişe dokunur bir özel sektörü var ve iyi kötü bir insan gücü sermayesi var. Şimdi kuruluş savaşına bunlar devam edecekler. Edecekler ama bu iş “Haydi koçlarım, urun yiğitlerim, koman aslanlarım” tarzı pompalamakla olacak iş değil. Ülkenin kuruluş savaşının 21. Yüzyıl ayağını sürdürecek iş insanlarımıza hiç olmazsa içeride olumlu şartlar sağlamazsak onların zaten iyi gözükmeyen dış şartlar altında “ölen şehit kalan gazi” anlayışıyla dövüşmelerini bekleyemeyiz.

Global ekonomik konjonktürü biz tayin etmiyoruz. Her ne kadar biz bize dünyanın 16. büyük ekonomisiyiz diyerek böbürleniyorsak da bu ligde bizden çok büyük takımlar var. İçerisi büyük oranda bizim elimizde. Dışarısı büyük oranda bizim elimizde değil. Global düzeyde iş insanlarıyla yapılan anket sonuçları da iyi gözükmüyor. Anlaşılan Global ekonomik koşullar konusunda kimse iyimser değil. Nasıl olsunlar? ABD başkanı nam-maruf zat ne kelime kullanmak istiyorsanız onun önde gideni. Bir gün İran’a savaş ilan ediyor, ertesi gün Meksika’ya, daha sonra Kanada’ya, derken Almanya’ya, sonra Çin’e peşinden Japonya’ya. Bir laf etmediği adam Putin. Arkadaş Trump’ın bulaştığı ülkeleri bir araya koysanız Dünya ticaretinin neredeyse dörtte üçü. Hani Karadenizliler derler ya “oynama uşak” diye.

Nitekim McKinsey anketinden çıkan sonuçlar Dünya’nın her tarafındaki iş insanlarının Global ekonominin ilerideki hali hakkındaki kötümser düşüncelerinin altında yatan birinci nedenin Trump’ın sağa sola sataşması olduğunu gösteriyor.

İş insanlarını ABD’de %22’si, Avrupa’da %43’ü, Kalkınmış Asya’da %51’i, gelişmekte olan pazarlardakilerin %42’si, Latin Amerika’dakilerin % 40’ı ve Hindistan’dakilerin % 25’i önümüzdeki dönemin kendi ekonomileri için ‘çok kötü’ olacağı kanısındalar. İş insanlarının %44’ü Global ekonomideki büyümenin azalacağını söylüyorlar. Neredeyse yarıya yakını (%42) kendi ülkeleriyle diğer ülkeler arasındaki ticaretin azalacağı kanısındalar.
Bu kötümserliğin nedenlerinin en başında ise daha önce değindiğim ticaret savaşları geliyor. Bakın iş insanları neden kötümserler:

Olası ticaret savaşları %63 Sosyal huzursuzluk %11
Jeopolitik istikrarsızlık %60 Varlık balonları (konut, vs.) %10
Ticaret politikalarında değişiklik %34 Tüketici borçları %9
Mali piyasalardaki dalgalanmalar %17 Yüksek faiz %8
Siyasi lider değişiklikleri %16 Dalgalanan emtia fiyatları %4
İç politika çekişmeleri %13 Kurlarda dalgalanmalar %4
Gelir dağılımı adaletsizliği %12 Enflasyon %4

Bu listeye bir bakarsanız mesajı açıkça göreceksiniz. İş insanları ilerisini iyi görmüyorlar ve sıralana sebeplerin başında bizim de iç politikada duymaya alıştığımız bir neden var: İstikrar. Jeopolitik istikrar, yerel istikrar istikrar da istikrar.

Hürriyet gazetesinin 24, Ocak 2019 tarihli haberinde “Türkiye’yi Davos Zirvesi’nde temsil eden Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Türkiye ekonomisinde toparlanmanın hızlandığını, verilerin normalleştiğini” belirttiğini ve “Türkiye’nin bölgesindeki tek istikrarlı ülke olduğunu” vurguladığını yazarken “büyümede 2019 için belirlenen yüzde 2.3 hedefinin halen ulaşılabilir olduğunu” söylerken “Büyümede “Tek endişem dış konjonktürdeki zorluklar olabilir” diye ilave ediyor deniliyordu. Albayrak konuşmasında “Tek endişem dış konjonktürdeki zorluklar olabilir, olası bir küresel bir durgunluk, küresel ticaretin küçülmesi. Ancak, şu ana kadar ufuktaki bulutlar tehdit edici görünmüyor. Bu yüzden, 2019’da hedeflediğimiz büyümeyi göreceğiz” demiş. Yani, Albayrak Global ekonomideki ‘istikrasızlıkların” Türkiye’nin büyümesini olumsuz etkileyeceğini görmüş. Buna içeride istikrarsızlık eklemeyelim lütfen. İşimize bakalım.

Sağlıcakla kalın

NOT: 29 Haziran 2019 Cumartesi günü öğrencisi, mezunu ve hocası olmaktan her zaman gurur duyduğum, yönetici ve eğitmen olarak yarım asrı aşkın kariyerimde içinde bulunduğum en doyurucu kurum olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne ellinci mezuniyet yılı madalyamı almak için gittim. Madalyalarını vermem istenen, saçı ağarmış 1983 yılı öncesi mezun olan öğrencilerimden gördüğüm iltifat ve kucaklamalar en kıymetli ödüldü. Hepsine iyi ki varsınız diyorum. Bana hayatımı iyi bir şeyler yapmaya harcadığımı söyledikleri için minnettarım. Bundan daha büyük bir mükafat olamaz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019