Suçlayarak sorun çözmek

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Okurlarım benim liberalizm hastası, kapitalizm meraklısı biri olmadığımı bilirler. Sosyalizm ile kapitalizm arasındaki ekonomi-politik yelpazede bulunduğum yeri defalarca açıklamaya çalışmıştım. Bu sütun makro-ekonomi konusunun tartışıldığı bir yer olmadığı için konunun detaylarına girmedim ve girmiyorum, benim işim de değil zaten.

Günümüzün ekonomik düzeni özel sektörün servet yaratması, devletin de bu serveti adilane bir biçimde ülkenin geleceğini de düşünerek dağıtması esası üzerine kurulmuştur. Başka bir deyişle, ve kabaca, özel sermaye üretecek, katma değer ve istihdam sağlayacak, kar edecek, vergi verecek ve bunları ulusal ve uluslararası etik ve yasa kurallarının öngördüğü şekilde yapacak. Devlet de ülkede sağlık, güvenlik, eğitim, alt yapı, sosyal güvenlik gibi konular başta olmak üzere serveti halka adilane bir biçimde dağıtacak. İster refah deyin, ister zenginlik, ülkelerin servetleri bir şekilde yaratılacak ve bir şekilde dağıtılacak. Yaratamadığınız serveti dağıtamazsınız. Dağıtmadığınız serveti yaratmasanız da olur. Bunun bedelini eninde sonunda ödersiniz. Sizin anlayacağınız bu konudaki görüşlerim felsefi olmaktan çok realistik.

Şimdi “Bu nereden çıktı?” diyeceksiniz. Efendim şuradan çıktı. Son zamanlarda olmayan!! ekonomik krizle yapılan mücadeleden?? Mücadele, yapısal, yani ekonominin kurum ve süreçlerinin gözden geçirilmesi, bu konulardaki politika ve düzenleme yanlış ve eksikliklerinin düzeltilmesi yerine bir “kabahatli” bulma çabalarına dönüştü. Bu kabahatli bulma çabalarının bir hedefinde tanımsız ‘dış güçler’ var. Bunlar neyi, neden ve nasıl yapıyorlar açıklanmıyor ama varlarmış. Buraya kadar iyi. Kahrolsunlar inşallah. Hedefte bir de üretimden-perakendeye ulaşan zincir üzerindeki özel sektör kurum ve onların patronları var. İşte bu iyi değil. Özel sektörü tu kaka etmenin bir alemi yok. Bu yaklaşımla hiç bir şeyi de çözemeyiz. Ülkenin servet yaratmaya ilişkin, yani özel sektörün çalışmalarını düzenleyen yasaları bellidir. Yeni yasa gerekiyorsa nasıl çıkarılacağı da bellidir. Ancak iki de birde küçümseyerek spekülatörler dediğimiz yöneticileri kamu önünde yargısız mahkum etmemizin yanlış olduğunu düşünüyorum. Gazetelerin manşetlerinde stokçuluk yapan tüccar haberleri, ‘fahiş fiyat’ denetimi yapan belediye memurları, zam şikayetleri yapan vatandaşların baş vuracakları yerler ve telefon numaraları ile ilgili haberler dolaşıyor. Depolarda ‘ele geçirilen!!’ soğan çuvalları önünde resim çektiren yetkililer var. Eminim ülkemizin özel sektörünü yönetenler de herkes kadar vatanperverdirler. Bunu kabullenerek işe başlasak daha iyi olur.

Bu gün şu özel sektörü suçlama konusuna biraz değinmek istiyorum. Neden mi? Ben yeni okudum . Devlet yetkilileri bir sürü demeç, nutuk ve basın açıklamalarının yanı sıra ‘mücadele’ kapsamında servet yaratmaya ilişkin kuralları da düşünüyor. Bahsettiğim doküman içişleri bakanlığının valiliklere gönderdiği bir talimatname. İç işleri bakanlığının bu talimatnamesi valilerden döviz kurunda meydana gelen dalgalanmadan yararlanarak, stokçuluk yapan ve fiyatlarını fahiş artıran işletme sahiplerine karşı harekete geçilmesini istiyor.

Son günlerde bazı esnaf ile işletme sahiplerinin, halkın ihtiyaçlarına yönelik piyasa koşullarında sunulan mal ve hizmetlere fahiş fiyat uyguladığı, bazı ürünleri stoklarında bekleterek, fiyat artışına neden olduğu, bu durumun da refahı tehdit ettiği gerekçesiyle bakanlık valilere ‘genel emir’ çıkartma talimatı veriyor. Bunun kanuni gerekçeleri de uydurulmuş. Valiler 5442 sayılı 'İl İdaresi Kanunu'nun 9'uncu; 6502 sayılı 'Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 6'ncı; ve 6585 sayılı 'Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un ilgili maddeleri uyarınca denetim ve önlemleri almakla görevli oldukları konusunda uyarılıyor. Valiler talimatlar yayınlayarak fahiş fiyat uygulamalarıyla ilgili tedbirler almaya ve bu suretle kamu düzeni ve güvenliğini korumaya, vatandaş mağduriyetlerini önlemeye, haksız rekabetin önüne geçmeye davet ediliyor.

Habere göre bu talimatname teşhir ve etiketleme konusundaki bir sürü taleple beraber şunları da istiyormuş:

•İl sınırları içinde faaliyet gösteren esnaf, firma ve her türlü işletme sahibi tarafından sunulan mal ve hizmetlerin fiyatlarının yükseltilmemesi;

•Ürünlerin piyasaya arzlarının geciktirilmemesi;

•Stokçuluk yapılmaması.

Şimdi kamu önünde sempati toplayacak şu taleplere bir bakalım. Diyor ki fiyatlar yükseltilmesin, ürünler hemen piyasaya sürülsün ne girdi ne mamul mal stoklanmasın. Bu tür talepler bir kaç açıdan çok da olabilir gibi görünmüyor. Biri uygulama. Düzenleme getirenler getirdikleri kuralların nasıl uygulanacağını da düşünmek zorundadırlar. Bunun için asgari düzeyde:

•Ortada talimatlara aykırı bir durum olup olmadığını denetleyecek kişi ve kurumların belirlenmesi;

•Denetçilerin talimatlara aykırı durumları takdir etmede kullanacakları yaklaşımların saptanması;

•Denetçilerin eğitim ve kontrollerinin düzenlenmesi;

•Talimat ihlallerinin cezalarının belirlenmesi ve ceza mercileriyle usullerinin saptanması gerekir.
Bizde bunlar yok. Vatandaş ihbarları!! Belediye zabıtası denetimleri!! Gibi açıkçası komik uygulamalarla neyin mücadelesinin verildiğini anlamak mümkün değildir. Söz gelimi fahiş fiyat nedir kim biliyor? Bizde fahiş fiyat konusunda popülist söylemlerde kullanılan bazı tezler var. Biri “Efendim dolar arttı diye soğana zam yapıyorlar. Soğanın döviz kuruyla ne ilgisi var?” Bu bağlamda bir haber kanalı aşağıdaki haberi geçiyor: “Zam fırsatçılığının sonu gelmiyor. İthal ürünlere yüksek oranlarda zam yapan spekülatörler, temel gıda maddeleri ekmek ve suya bile kur bahanesiyle fahiş zamlar yapıyor. Çığırından çıkarılan zamlar, tüketicilerin dikkatinden kaçmıyor. Uzmanların açıklamaları sonrası vatandaş alışverişinde aldığı ürünün gramajından birim fiyatına varana dek tüm ayrıntılarını gözden geçirir oldu. Kriz fırsatçılarının ‘gizli zam’ oyununa karşı tüketiciler, sosyal medyayı da bu firmaları deşifre etmede bir silah gibi kullanıyor.” Bu işlere pek bakmamış olan ‘sokaktaki adama’ bu tez haklı gelebilir. Lafı uzatmadan bu argümanın saçmalamak olduğunu söylemek zorundayım. Kira kontratlarında bile kiralara enflasyon oranında zam yapılır yazar. Enflasyon %25 olduğuna göre tüccar hele üretici tüccar ne yapsın yani.

Zam yapmayın deniyor. Girdileri pahalanan her işletme fiyatlarını arttırmak zorundadır. Ne yapacak yani üretici pahalıya alıp ucuza mı satsın? Pahalıya alıyorsa pahalıya satması gerekir. Fiyatların artması için girdilerin pahalılaşması ne gerek ne de yeter şarttır.

Girdilerinin pahalılaşma olasılığı yüksek olan işletmeler de bu olmadan önce fiyatlarını yavaş yavaş arttırırlarsa akıllılık ederler. Liberal ekonomilerde fiyatları piyasa belirler. Bunun istisnaları vardır ama bu talimatnamelerle “zam yasaktır” demekle olmaz.

Fiyatı artacak ham maddeyi stoklamak, eskilerin deyimiyle bir ‘müdebbir tüccar’ uygulamasıdır. Fiyatı yükselecek mamullerin acele piyasaya sürülmesini hangi işletmeciden ne hakla talep edebilirsiniz anlaması kolay değildir.

Peki fırsatçılar yok mu? Vardır elbette. Bunlarla mücadele edilmeli vesselam. Edilmeli ama ülkenin refahını sağlamakla yükümlü kıldığımız özel sektörümüze vampir muamelesi yaparak bu işi başaramayız.

Sağlıcakla kalın

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019