Tahsili Gecikmiş Alacakların Banka Bilançolarından Temizlenmesinin Önemi

Dr. Tolga DAĞLAROĞLU
Dr. Tolga DAĞLAROĞLU Ekonomik Günce tolga.daglaroglu@gmail.com

Bu yazımda özellikle son dönemde üzerinde durulan ve sağlıklı ve kalıcı büyümenin yeniden sağlanabilmesi için oldukça önemli bir konu olan banka bilançolarından tahsili gecikmiş alacakların (TGA) temizlenmesine değinmek istiyorum.

Çünkü banka bilançolarında TGA’ların temizlenmesi kredi ve ekonomik aktivitenin büyümesi açısında oldukça önemlidir. Yüksek TGA’lar banka sermayeleri üzerinde baskı yaratmaktadır. Bu durum bankaların kredi vermek isteğini azaltan bir durumdur

Bu yazımızda özellikle 2007-09 Global Finansal Kriz sonrasında Avrupa’da 2014 sonunda 1 trilyon Euro çıkan Avrupa Bankacılık Otoritesi’nin son raporuna göre 2019 yılının ilk çeyreğinde 663 milyar Euro’ya gerileyen TGA’ların çözümüne ilişkin izlenen yöntem üzerinde durulacaktır. TGA’ların çözümü özellikle ekonomimizin %90’nın küçük ve orta boy işletmelerden oluşması açısından önem arz etmektedir. Çünkü bu işletmeler bankacılık sektörü aracılığı ile krediye erişebilme imkanına sahiptirler.

Ülkemizde Avrupa bankaları deneyiminden hareketle TGA’ların hızlı bir biçimde çözümlenebilmesi için kapsamlı bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu yaklaşım temel olarak

1.      Bankaların kötü kredileri yeniden yapılandırmasına veya TGA olarak yazmasına yardımcı olacak basiretli gözetim mekanizmalarının oluşturulması

2.      Borçlar Kanunumda yapılacak düzenlemeler ile borcun üstlenilmesi ve iflas rejimine ilişkin çerçevenin altınını kuvvetlice çizilmesi

3.      Sonuncu ise bizim yazımızın ana eksenini oluşturan sorunlu varlıkların işlem gördüğü piyasaların oluşturulmasına yönelik alt yapının oluşturulması burada özellikle Varlık Yönetim Şirketlerinin üstlendiği önemli rol üzerinde durulacaktır.

Peki TGA’ların banka bilançolarından temizlenmemesinin makro-finansal sonuçları neler olmaktadır? Yüksek TGA’lar makro-finansal istikrarı iki kanaldan olumsuz etkilemektedir. Makro-finansal istikrarı etkilediği ilk kanal; bankacılık sektörün kredi verme konusunda iştahını azaltmaktadır. Sorunlu varlıklar bankaların kredi verme isteklerini üç kanaldan etkilemektedir.

İlki, karlılık, ikincisi sermaye ve sonuncusu fonlama kanalı olmaktadır. Gelin isterseniz kısaca bu kanalların reel ekonomiye olan etkisine bakalım. Yüksek seviyelere gelen TGA’lar bankaların daha yüksek karşılık ayırmasına neden olmakta bu durum ise bankacılık sektörünün net gelirini azaltarak bankaların karlılıklarını düşürmektedir. Çünkü sorunlu kredilerini bilançosunda taşıyan bir banka canlı kredilerin tam tersine bu kredilerden herhangi bir gelir akımı yaratamaz ayrıca banka sorunlu hale dönüşmüş krediler için risk ağırlıkları ölçüsünde sermaye ayırması da bankanın fonlama maliyetinin artmasına neden olmaktadır. Özellikle banka hisselerine yatırım yapan yatırımcıların sorunlu hale dönüşen krediler nedeniyle bankanın gelir akımlarına ilişkin olumsuz beklentileri bankacılık sektörünün hisse senedi performansının olumsuz etkilemektedir. Bu durum ise gerçekte banka açısından yeni sermaye yaratılmasında artan maliyet anlamına gelmektedir.

Artan bu maliyet ise bankaların kredi verme isteğini azaltan ve reel ekonomiyi olumsuz etkileyen bir durumdur. Bu durumda ülke örneklerinden hareketle ülkede yetkili kurumların TGA’ların banka bilançoları dışına çıkarılmasında dikkat etmesi gereken noktalar şu şekilde özetlenebilir:

1.      TGA’lar net olarak defter değerinden ( kredinin defter değerinden karşılık ayrılan kısmının düşülmesi) satılabilir.

2.      TGA’ların IMF’nin Avrupa Bankalarına çözüm olarak önerdiği gibi sorunlu kredilerin net defter değeri üzerinden % 5’lik iskonto ile satılması başka bir çözüm önerisi olmaktadır.

3.      Sermayeyi rahatlatmak amacıyla yapılan yüzde 5’den daha büyük iskontolar tam tersine banka açısından olumsuz sonuçları olabilmektedir. Şöyle ki sorunlu varlıkların net defter değeri birden çok faktörden etkilenmektedir. Örneğin borcun üstlenilmesi, iflas rejimi ( yüksek iskonto oranı hepimizin bildiği gibi ortalamaların üzerinde bir haciz ve iflas sürecinin varlığına işaret etmektedir.) bu durum sorunlu varlıklara yatırım yapan yatırımcıların bekledikleri getiriyi etkilemektedir.

Makro-finansal istikrarı etkilediği ikinci kanal ise şirketler kesiminin çözüme kavuşmayan borçları şirketlerin borç yükünü arttırmaktadır. Yapılan akademik çalışmalar şirketler kesiminin TGA’ları ile şirket kesiminin borç yükü arasında pozitif ilişkiyi ortaya koymaktadır. Bu durum ise yatırımları zayıflatarak büyümeyi geciktiren bir durumdur. Sonuç olarak bankaların TGA’ları ile şirketleri kesiminin aşırı borçluluğu arasında birbirini besleyen bir kısır döngü mevcuttur.

Çarşamba günkü yazımda bankacılık sektöründen sorunlu kredilerinin varlık yönetim şirketleri ve / veya özel girişim sermayesi fonlarının (private equity) tarafından çıkartılan şarta bağlı hisse senedine dönüştürülebilir tahviller (Contingent Convertibles, CoCos) aracılığı bilançolardan çıkarılmasını tartışacağım

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar