Tatil deyip geçmeyin!

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com


 

Önce tatile çıkıp beyninizi rutinin esaretinden kurtarın! Bakın nasıl müthiş bir üretici haline geleceksiniz… Ne hayaller… Ne yeni fikirler… Hepsi tatilin size sağladığı o rahat ortamda çiçek açacak… Bu esinlendirici ortamı okuyarak daha da zenginleştirmek istiyorsanız size iki önerim olacak!

Tatil, Arapça bir sözcük…
Kökü ‘atalet' sözcüğünden geliyor…
‘Boş veya işsiz' olma anlamında…
Ama bugün tatilin ‘boş' kalmakla bir ilgisi yok…
Olsa olsa yeniden iş yapabilir hale gelmek için bir süre ‘işsiz' kalmak olarak nitelenebilir…
Ki, günümüzde o yaklaşım da kabul görmüyor…
Zaten, işin fiil kısmına baksanıza…
"Tatil yapmak" diyoruz…
En azından 1950'lerden bu yana…
Tatile gidiyoruz…
Ya da tatile çıkıyoruz…
Yani her durumda ‘atıl' değil,
‘faaliyet' içindeyiz…

***

Yaz… Hemen herkes için tatile çıkma zamanıdır…
Hem bedenen, hem zihnen dinleneceğimiz şöyle güzel ve uzun bir tatil…
İşitir gibiyim… "Ahh! Nerede?"
diyorsunuz… Biliyorum…
Yoğun temponuz size ağız tadıyla birkaç haftalık izin kullanma fırsatı tanımıyor…
Belki mesele izin meselesi de değil; gönlünüz razı olmuyor…
Hatta kendinizi suçlu hissediyorsunuz…

***

Oysa, "tatil şart"…
Hangi kademede, hangi önemli görevde olursanız olun…
Şirket sahibiyseniz de…
Tepe yöneticiyseniz de…
İzin yapılacak!
Makam, koltuk tamam da…
Başta onları elinizde tutmak istiyorsanız tatili kurban etmeyeceksiniz…
Ben demiyorum…
Uzmanlar, "dinlenmeyen, kendisini yenileyerek gelecek aylar için yaşama ve çalışma enerjisi depolayamayan yöneticilerin esneklik ve yaratıcılık yeteneklerinin de zayıflayacağını" söylüyor…
"Bir sonraki seneye bırakılmayacak birşey varsa o da tatil" diyorlar, "Hem insani, hem anayasal hakkınız… Ertelemeyin!"

***

Hiç yapılmaması gereken şey ise tatili yarıda kesmek…
Uzmanlara göre, "izni yarıda kesmek, izne çıkmamaktan daha kötü"…
"Siz izindeyken, işte önemli gelişmeler olabilir. Bunlar size büyük rahatsızlık vermiyorsa, hayati
bir gelişme değilse tatilinizi tamamlayın…" diyor uzmanlar ve ekliyorlar: "Özellikle eşi ve çocukları
ile tatile çıkanlar buna çok dikkat etmeli. Unutmayın, onların hoşnutsuzluğu eninde sonunda sizi de olumsuz etkileyecektir..."
Dolayısıyla iş performansınızı da…

***

Bir de tatile çıkarken "akılınız arkada kalmayacak!"
O konuda da talimatlar kesin: Tatil çantasına "hiç olmazsa bir göz atarım" diyerek işle ilgili rapor, proje vs. atılmayacak…
Geride kalanlara "ne zaman isterseniz arayın" diye açık kapı bırakılmayacak…
Yoksa, bir bakmışsınız, kolaylıkla "tatilde daha çok yoruluyorum" diyenlerin safına katılıvermişsiniz…

***

Şüphesiz tatile dinlenmek için çıktınız…
Ama bu demek değil ki, hiçbir şey üretmeyeceksiniz… Dinlenirken, üretmek pekala mümkün…
Bol bol hayal üretebilirsiniz mesela… Yepyeni fikirler de…
Bence tatil bunun için en iyi zaman…
Uzman görüşler de destekliyor bunu… "Tatilde beynin günlük rutinin esaretinden kurtulduğuna" dikkat çekiyorlar…

***

Eminim, siz de katılacaksınız…
Gerginlikten ve de tek düzelikten kurtulmak, yeni fikirlerin çiçeklenmesi için müthiş kolaylaştırıcı bir ortam yaratıyor…
İş başındayken kolay kolay yakalayamayacağımız bir zemin…
Bazen de, gittiğimiz yerde tatil köyünün dışına çıkmak...
Tekneden karaya ayak basıp o yörenin ekonomisini ve sosyal gelişmesini gözlemek…
İnsanlarla sohbet etmek…
Hatta, sorunlarını dinlemek…
Hepsi esinlendirebiliyor…

***

Bana göre, dünyada olup bitene farklı ve yeni bir açıdan bakmak için de yıllık izinler en uygun zaman…
İşimize de…
Özellikle doğrudan mesleğiniz dışındaki konularda kitap okumanın çok faydalı olduğuna inanıyorum…
Kesinlikle ufuk genişletici…
Hele birşeyler okurken, okuduklarım üzerinden dostlarla sohbet etmek bazen işime ilişkin çok önemsediğim ipuçları veriyor bana…

***

Bu yıl tatil hayallerinizde ne var bilmiyorum…
Akdeniz'de kumsallara uzanmak…
Ege'de mavi yolculuk…
Karadeniz yaylalarında yürüyüş…
Hepsi olabilir…
Siz de tatilin birşeyler öğrenmek için de en uygun zamanlardan biri olduğunu düşünüyorsanız ve sizin için de okumanın en etkin öğrenme biçimlerinden biri olduğuna inanıyorsanız, iki kitap önereceğim…

***

İki kitabın da DÜNYA yazarlarına ait olması, onlara iltimas geçtiğimi düşündürtmesin…
Okursanız bana hak vereceksiniz…
İlk kitap; "Yöneterek Yönetilerek Yaşamak"…
Önce yazarı hakkında kısa bilgi…
"Kısa" dedim ama Prof. Dr. Osman Ata Ataç öyle kısa bilgiyle tanıtılması mümkün olan bir isim değil... Adeta bir ömre beş kişilik yaşam sığdırmış…
Güya şimdi emekli…
Ama o şu sırada Brezilya hükümetine, ihracatı teşvik kurumunun reorganizasyonu için danışmanlık hizmeti veriyor…

***

Dr. Ataç ODTÜ'lü…
1969 yılında İşletmecilik Bölümü'nden lisans…
Matematik Bölümü'nden yüksek lisans derecelerini aldı….
Doktora derecesi North Carolina Üniversitesi'nden pazarlama dalında…
Bir yanda hocalık, akademik çalışmalar, bir yanda Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığı, gazete
yöneticiliği derken, 1989'da Birleşmiş Milletler'in Uluslararası Ticaret Merkezi'nin (ITC) Asya ve
Pasifik sorumlusu oldu…
1992'de Asya ve Pasifik Dış Ticaret Eğitim Kuruluşları Derneği'ni kurdu…
2000'li yıllarda ITC Dış Ticaret Teşvik Kurumlarını Güçlendirme Bölümü Kurucu Başkanlığı'na getirildi.
Kitabını okurken öğrendim ki, "The Business Management Grid" adlı kitabından alınan "The Business Management System" altı lisana çevrilmiş…

***

Efil Yayınları'ndan çıkan kitabı aslına bakarsanız bir otobiyografi…
"Başarılı bir işletmecinin kendi geçmişine bakarak yaptığı çözümlemeyi ve bundan çıkardığı önerileri kapsıyor…"
Dr. Ataç'a göre, "İşletmecilik yapmak isteyenler önce kendi kişiliklerini iyi çözümleyebilmeli ve
kendileriyle barışabilmeli…
Ancak o zaman kendi davranışlarını daha iyi anlayacak, belki değiştirebilecek ve başkalarına daha iyi anlatabileceklerdir...
Bunu yapabilmek için, işletmecinin geçmişe gitmesi gerekir…"
"Hayatınızı ileriye bakarak inşa etmelisiniz" diyor Dr. Ataç, "Ama ancak geriye bakınca anlayabilirsiniz!"

***

Osman Hoca, kitapta işletmecilikle  ilgili olmayan kısımları atlamış. "Söz gelimi" diyor, "Aşk hayatımı merak ediyorsanız, daha çok beklerseniz, bu kitabı hanım da okuyacak.
Otobiyografi yazıyoruz dedikse intihar edecek değiliz ya!"
Hem bilgi dolu, hem eğlenceli…
Bu yönü vurgulanmak istercesine kitabın altbaşlığı "Eğitilmenin sonu yok… Gülümseyerek devam edin" diye konmuş…
Laf olsun diye değil…
Gerçekten keyfile, gülümseyerek ama çok şey de öğrenerek okuyacağınıza kefil olurum…

***

İzniniz sırasında, Türkiye toplumunun, özellikle de ekonominin nereden gelip nereye gittiği konusunda kafa yormak ve tatilden bu konuda pek çok şey öğrenmiş olarak dönmek istiyorsanız size önereceğim diğer kitap; "Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu"… Nehir söyleşi formatında İş Bankası Yayınları'ndan çıktı…
Bir "Güngör Uras Kitabı"…

***

Hatırlıyorum, söyleşiyi gerçekleştiren Haşim Akman, nisan başındaki ilk imza gününde "Bir kişiyle değil, sanki dört kişiyle bu söyleşiyi yaptım" demişti…
Kitabın arka kapağında da öyle yazıyor:
"Dört isimden oluşmuş bir kişi o: Güngör Uras…
Ali Rıza Kardüz…
Tevfik Güngör…
Güngör Uras…
Ve Ayşe Hanım Teyze…
Tahran'dan Washington'a…
Londra'dan Mekke'ye…
Adımını attığı her toprak parçasından…
Siyasetten iktisada…
Yemekten müziğe anlatılacak birşeyler çıkarıp okurlarıyla paylaşmaya can atan bir yazı makinesi…"

***

Neler yok ki kitapta…
Planlama Teşkilatı'ndan TÜSİAD'a…
Bürokrasiden özel sektöre...
Ecevit'ten Özal'a…
Dönemler, kişiler, renkli olaylar…
Ben özellikle giriş bölümündeki "Anadolu İnsanı" ve "Büyük Türk Büyüğü" tarifi ile bir analiz tadındaki "Türkiye'de Sermaye'nin Gelişimi" bölümünü çok beğendim…
Uras'ın kitabında Türkiye üzerine kafa yoran herkes için pek çok bilgi var…

***

Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu, zengin dizin bölümüyle birlikte tam 675 sayfa…
Arkadaşı gazeteci Hasan Pulur'un ifadesiyle "tuğla ebadında"…
Ama boyutu sizi korkutmasın…
Haşim Akman'ın da akıcı üslubu içerisinde bu nehir söyleşide son 50 yılın olayları tam da tarzına uygun şekilde akıp gidiyor…
Tavsiyemi dinlerseniz elinizden bırakamayacaksınız…
Hepinize iyi tatiller…
Su gibi okumalar…

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar