Tekirdağ dürbününden gördüklerimiz

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Tekirdağ çok uzun zamandır bizim “saha gözlemlerimiz kapsamında” olan kentlerimizden biridir. Tekirdağ’daki sivil inisiyatif oluşumlarının kent geleceğine ilişkin düşüncelerindeki evrilmeyi yakından gözlüyoruz. Son dönemde Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Cengiz Günay kentin yakın ve uzak geleceğine ilişkin bilgiye dayalı fikir üretmek için özen gösteriyor. Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Mahmut Şahin ve Ticaret ve Sanayi Odası’nın yöneticileri ve üyelerinin de bulunduğu yeni bir değerlendirme toplantısı daha yaptık.

Cengiz Günay, Mahmut Şahin, Ahmet Soyuer, Bülent Albayrak, Mestan Özcan, Cihan Çömez, Cemil Koçar, Fethi Özok, Hüseyin Adalı, Tansel Özsoy ve İsa Gökçe’nin katıldıkları toplantıda Tekirdağ dürbününden gözleyebildiklerimizi bir kez daha paylaştık.

Toplantının özeti DÜNYA Gazetesi’nde 27 Kasım 2017 günü yansıtıldı; bu yazıda, kimlerin ne söylediğini aktaran malumatfuruşluk yapma yerine, ulaştığımız genellemeleri paylaşmanın daha doğru bir yöntem olacağını düşüncesinden yola çıkıyoruz.

Trakya Bölgesi Ana Planı

İstanbul gibi birçok devletin nüfusunu katlayan büyük kalabalıkların yaşadığı bir kentin çekim alanlarında olup bitenler kavramak için Trakya ve Tekirdağ çok zengin bir laboratuvar.

Tekirdağ Ticaret ve Sanayi Odası yönetici ve üyeleri “arka bahçe” olmanın avantajlarını da dezavantajlarını da sürekli sorguluyor. Yörenin tarım, turizm, ulaştırma ve sanayi potansiyelleri ciddi bir envantere dayalı olmasa da, genel bir kanı olarak herkesin zihnine yerleşmiş durumda.

Tekirdağ’daki kanaat önderleri, yörede kümelenmiş sanayileşmenin etkilerini son 30 yıldır yaşayarak öğrendi. Organize Sanayi Bölgeleri, İslah Organize Sanayi Bölgeleri sorunları, serbest bölge deneyimleri, Özel İhtisas OSB talepleri Tekirdağ dürbününden gözlenebilen önemli gelişmeler.

Tartışmalardan net olarak anlaşılıyor ki, sanayileşmenin kümelendiği bölgelerde sorunlar çözülmüş değil. OSB’lerde ve İslah OSB’lerde olmaması gereken bazı sorunlar var. Bu sorunların varlığını sürdürmesinin nedeni de çok açık: “Saldık çayıra, Allah kayıra” anlayışının aşılamamış olması.

Okuyucu kalkıp, “Ne olduğunu söylüyorsunuz, ne yapılmasını ve nasıl yapılmasını da söyleyin” derse hakalıdır. O zaman söyleyelim: Önecilikle, bütün Trakya Bölgesi’nin bir numaralı işi 1/100 binden, 1/1000’e mekan planlarının tamamlanmasıdır. Bu planlar yapılmazsa, inanılmaz kaynak israfı, ortaya çıkan kimliksiz yapılanma ve çirkin görüntüler çocuklarımıza ve torunlarımıza bırakacağımız çok kötü bir miras olacak.

İkinci adım, İstanbul etkisini de dikkate alan Trakya Bölgesi Ana Planı’nın ivedilikle hayata taşımaktır. Bütünlüğü olmayan, siyasi baskı ya da eksik bilgilendirmeyle yapılan, ileri ve geriye bağlantıları iyi hesaplanmamış yatırımlar ciddi kaynak israfı yaratıyor. Bir kalkınma felsefesi ve uygarlık tasarımı çerçevesinde oluşturulacak Trakya Bölgesi Ana Planı’na olmadan, aklına gelen yere yatırım yapmak bölgeyi beklenmedik sorunlarla yüzleştirmele kimsenin hakkı da olmamalı, haddi de…

Üçüncü adım, Ambarlı’dan Asyaport’a kadar Trakya Ana Planı’nın işaret ettiği verilere dayalı deniz ulaştırmacılığında mevcut fiziksel sermaye stokunun geliştirilmesi, ihtiyaca göre yenilemelerin planlanması da kaynakları etkin kullanmanın gereğidir. Üçüncü Havaalanı ve Çorlu Havaalanı’nı dikkate alan havayolu ulaşımı, mevcut otoyol yanında Kuzey Marmara Çevreyolu, Halkalı’ya kadar uzanan banliyö hattının ulaşması gerken yeni yerleşim yerleri, hızlı tren projeleri, yoğun yerleşim yerlerini bağlayan hafif raylı sistemleri kapsayan demiryolu projeleri elimizin menzili altında yoksa, sorunları konuşur, sonuç alamaz kendimize olan inancımızı da yitiririz.

Tarım ve hayvancılık

Trakya Ana Planı, tarım ve hayvancılık konularında da ezberi bozan, dünyadaki gelişmeleri yakalayacak yeni bir anlayışla ele alınmalı. Çeltik üretiminden yağlı tohumlara, hayvancılıkta süt işleme tesislerine yörenin belli birikimi olduğu çok açık. Bu birikim uluslararası alanda rekabet için değerlendirilmeli. Küçük aile içi işletmelerin rekabet edebilir ölçeklere ulaştırılması, rekabet edebilir tekniklerle donatılması ve rekabet edebilir yönetim anlayışına sahip olması Trakya Bölgesi’nin ivedi sorunlarından biri. Bu konuları tartışma gündemine taşımaz, gerektiği yoğunlukta ve yaygınlıkta ele almazsak çok şey yitiririz.

Bir köşe yazısında Tekirdağ dürbününden görünenleri bütün ayrıntılarıyla paylaşmamız mümkün değil. Trakya’daki başta merkezi yönetimin atanmış görevlileri, yerel yönetimin seçilmiş yöneticileri, sivil inisiyatif yöneticileri sorunları ele alma, tartışma ve kamuoyunu bilgilendirme şeklini gözden geçirmeli.Rahmetli Çetin Altan’ın sık sık yazdığı “Türk’ün Türke’e kendini övmesi” kasaba kültürünü aşmalıyız. Yapmadıklarımızı ve yapamadıklarımızı “…miş gibi yapma” şark kurnazlıklarına kurban etmemeliyiz. Yerleşim yerleri özelinde “yönetimlerin verimliliği” konusunu ele alan ve açık ortamlarda sorgulama özgüvenine dayanan analizlere ihtiyacımız var. DÜNYA gazetesi olarak biz, salonlarda yapılan bayrak gösterme toplantılarını minimize ettik. Eli taşın altında olan ve konuyu bilenlerin katıldığı toplantılarda değerlendirme yapmayı verimli bir yöntem olarak sürdürüyoruz. Bütün kentlerimizde “proje-odaklı toplantılar” aşamasına geçilmesi gerektiğini öneriyoruz. Yine de bizim toplantılarımızı da sorgulamalıyız, amacın bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olduğu akıldan çıkarılmamalıyız….

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar