Teknik direktör-kulüp başkanı, iktisatçı-siyasetçi

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Varsayalım üç büyük kulüpten biri. Çok mu çok ünlü yabancı bir futbolcuyu kadrosuna katmak istiyor. Bu futbolcu Türkiye’ye gelmek için nelere bakar?

Kendisine teklifte bulunan kulübün tarihine, ne kadar büyük başarılar elde ettiğine mi, pek sanmıyoruz. Onlar geçmişte kaldı çünkü. Kulüp asırlık çınar gibiymiş, ona ne ki!

Birlikte oynayacağı futbolcuları mı önemser, büyük ölçüde evet. Takım arkadaşları sıradansa sahip olduğu yetenekleri sergileme, gösterme fırsatı bile bulamaz, bir süre sonra kendisi de sıradan bir futbolcu gibi görülmeye başlanır.

Ya peki takımı çalıştıracak teknik direktör? Bu da çok önemlidir tabii ki. Bir anlamda patronu olacaktır teknik direktör. Hem öyle ki kendisi teknik direktörden muhtemelen daha fazla para kazanacaktır. Teknik direktörün oyun anlayışı kendisinin stiline uyacak mıdır, eski takımlarındaki antrenörleri sahada kendisine özgürlük tanımışlardı, bu kez de aynısı olacak mıdır, yoksa yeni takımının oyun anlayışında belli bir kalıba mı sokulmak istenecektir?

Peki kulüp nasıl yönetilmektedir? Sahadaki patronu teknik direktördür ama oyun anlayışı, taktik, sahaya sürülecek 11, hatta oyuncu değişikliği gibi konularda acaba kulüp başkanı teknik direktörün işine burnunu sokmakta mıdır? Eğer öyleyse bu kulüpte işler tam anlamıyla kestirilemez biçimde yürüyor demektir.

Yaş 30’u çoktan aşmış, futbolda jübile dönemi artık iyice yaklaşmıştır. Takımın durumu, teknik direktör, kulüp başkanının işlere burnunu sokması... Çok da önemli değildir. Böyle düşünen bir futbolcunun bakacağı artık alacağı paradır. Bu yaştan sonra yeniden ne milli takıma seçilecektir, ne Avrupa’nın daha üst düzey liglerine transfer olması söz konusudur. Bundan sonraki durak Çin’dir zaten. O yüzden artık yılda kaç para kazanılacağıdır önemli olan. Kulübün imzalanacak sözleşmenin şartlarını yerine getirmemesi de söz konusu değildir hem, UEFA’nın yaptırımları çok ağırdır, atıldı mı imzalar, para garantidir.

★★★

Gelin futbolcunun yerine Türkiye’ye para getirmeye niyetli yabancı bir fon yöneticisini koyalım.

Türkiye’nin tarihi umurunda mıdır, kesinlikle hayır. Önemli olan içinde bulunulan koşullar ve gelecektir.

Kendisiyle birlikte Türkiye’de kimlerin yatırımı olduğunu dikkate alır mı, büyük ölçüde evet. “O yatırım yapmış, demek ki bir bildiği var, ben de yapabilirim” şeklinde özetlenebilecek bir davranış sergilenebilir.

Teknik direktör, yani ekonominin başında bulunan kadrolar önemli midir, elbette. Bu kadroların verecekleri kararlar daha fazla kar etmesini sağlayabileceği gibi zarara uğramasına da yol açabilecektir çünkü. “Hoş olmayan sürprizlere gerek yok” diye düşünecek; “Az ya da çok, ne kazanacağımı bilip rahat uyuyayım” diyecektir yabancı.

Ekonomi yönetimindekilere güven duymak da yetmeyebilir bazen. Ya daha üst düzey yöneticiler, yani asıl söz sahipleri ekonomi yönetiminin işine karışırsa... Ya ekonomik kadroların çizdiği çerçevenin dışına çıkılırsa... Türkiye’ye gelindiğine bin pişman olunur, “Benim burada ne işim var” diye başlanır dizler dövülmeye.

★★★

İktisatçıların söylediklerinin pek işe yaramadığı iddiasıyla ortaya atılmış beylik bir fıkra vardır.

Birkaç kişi balonla havalanırlar. Bir süre sonra sert bir rüzgar çıkar, balon bilmedikleri yerlere doğru sürüklenir. Bir ara alçalınca aşağıda gördükleri birine seslenirler:

- Biz neredeyiz?

- Havadasınız.

Ya sabır çekip tekrar sorarlar aşağıdaki adama:

- Peki siz neredesiniz?

- Yerdeyim.

Balondakilerden biri tekrar bağırır:

- Siz iktisatçı mısınız?

- Evet, hayret nasıl bildiniz?

- Nasıl olacak, söylediğinizin ikisi de doğru da bizim hiçbir işimize yaramıyor.

Gerçek tabii ki böyle değildir, tabii ki iktisatçıların söyledikleri ekonomik sıkıntıya düşülmesini önleyebilir, en azından sıkıntıların aşılmasını sağlayabilir. İktisatçıdan iktisatçıya söylenecekler de öyle çok çok farklı değildir.

Önemli olan siyasilerin iktisatçıları ne kadar dinledikleri, ne kadar dikkate aldıklarıdır.

Siyasetçi, soyunma odasına inip teknik direktör orada dururken futbolcuya taktik veren kulüp başkanı gibi davranıyorsa, oraya dünyanın en iyi on teknik direktörünü dizin, sonuç yine değişmeyecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar