Tükenmeden çalışmak

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

İki yönetici örneği

Normal mesai bitmişti. Ama ertesi günkü yönetim kurulu toplantısı için hazırladığımız sunuma yeni ekler koyacaktım. Bu nedenle en az iki saat daha çalışacaktım. Bizim kattaki diğer bölümün başkanı ofisinden çıktı ve benim ofisin kapısından başını uzattı. Beni çalışırken görünce güldü ve şöyle dedi: “Ben gün içinde iyi çalıştım. İşlerimi bitirdim. Gönül rahatlığı içinde evime gidiyorum. Size kolay gelsin”. Dedi ve gitti. Bu olay fazla mesaiye kaldığım her akşam, haftada birkaç kez tekrarlanırdı.

Gece saat 22:30 dolayları idi. Telefonum çaldı, açtım. Bankanın genel müdürü arıyordu. Genel müdür bir isim söyledi ve hemen konuya girdi “Neden istifa etmiş?”. Ben de: “Şu an ayrıntısını bilmiyorum. Ama yarın size iletirim” dedim. Bunun üzerine genel müdür hayretle sordu “Yoksa siz ofiste değil misiniz?”. Ben de aynı hayret içinde cevap verdim “Hayır evdeyim. Biliyorsunuz, ben evliyim” . (Genel müdürün de evli olduğunu biliyordum :) )

Farklı uluslar, farklı kültürler

İnsanoğlu yaşamını sürdürmek için çalışacaktır. Ama ne kadar çalışacaktır? Ortalama çalışma saatleri ulustan ulusa ve aynı ulustaki bir şirketten diğerine ve aynı şirkette de kişiden kişiye farklılıklar gösteriyor. Yukarıda aktardığım iki olaydaki yönetici de bu ülkenin yetiştirdiği insanlardı; ama stilleri farklı idi.

OECD’nin yayınladığı bir araştırmaya göre yıllık çalışma saati azlığı sıralamasında 37 ülke arasında Meksika 2257 ortalama saat ile 35. sırada. Öte yandan Almanya 1356 saat ile birinci sırada. Türkiye ise 1832 saat ile 25. sırada. Sırası geldiğinde “Çalışmak şart; çalışmalı, çok çalışmalı” denir ya. Ama rakamlardan görüldüğü gibi, çok çalışmak da çok fayda etmiyor. Örneğin, Dünya Bankası rakamlarına göre yukardaki saydığımız üç ülkede kişi başına düşen gelir (Amerika doları, 2017) şöyle: Almanya:44.470, Türkiye: 10.541 ve Meksika: 8.903. Sanki çalışma saatleri ile ters orantılı bir ilişki var. Demek ki, işin içinde başka şeyler de var.

Ölesiye çalışan Japonlar

Uzun çalışma saatleri denince dünyada akla ilk gelen ülke, Japonya olur. İkinci Dünya Savaşı’ndan yenilerek çıkan Japonlar hırslarını adeta işten almışlar ve o mucizeyi gerçekleştirmişler. Ama o çalışma tempoları durmamış. Beyaz yakalı çalışanlar için günde 12 saat, normal bir görüntü kazanmış. Son yapılan bir araştırmaya göre Japon şirketlerinin %25’inde çalışanlar ayda 80 saati aşkın fazla mesai yapıyorlarmış ve de fazla mesai parası da almıyorlarmış. Japonlar öylesine çalışıyorlar ki, “Ölümüne çalışma” (Karoshi) diye bir sözcük bile türetilmiş dillerinde.

Bir reklam şirketi çalışanı 2015 yılında intihar etti. Yargıç, intiharın aşırı fazla çalışmaktan dolayı olduğuna karar verdi. Bu son olay Japon hükümetini ölesiye çalışmanın önüne geçmek için bir dizi tedbirler almaya zorlamış. Örneğin, her ayın son cuma günü mesainin saat 15:00'te sona erdirilmesi uygulaması getirilmiş. Hükümet, firmalardan çalışanlarını yıllık izinlerini kullanmaları konusunda teşvik edilmesini istiyor. Ama istatistikler gösteriyor ki, çalışanların %35’i yıllık 20 günlük izinlerinin hiçbirini kullanmıyormuş. Bu ölesiye çalışma kültürünü hemen ortadan kaldırmak zor gözüküyor.

Sonuç

Japonya, uzun saat çalışma konusunda bir uç örnek. Her ülkede “karoshi” vakalarına rastlanmıyor. Ama yapılan araştırmalar gösteriyor ki, aşırı çalışma ve stres insan sağlığı için zararlı; kişilerde fiziksel ve ruhsal bozukluklara neden oluyor. Öte yandan fazla çalışma ille de fazla üretim getirmiyor. Bir noktadan sonra kişinin üretkenliği ve yaratıcılığı düşüşe geçiyor.
Önemli olan, çok çalışmak değil; verimli çalışmak ; beşeri sermayeyi tüketmeden çalışmak. Beşeri sermayenizin değerini biliyor musunuz? Tükenmeden çalışmayı biliyor musunuz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019