Türkiye, yeni Çin'i doğru okumalı...

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

 

Çin'de olağanüstü durumlar dışında bir lider iki dönem görev yapıyor... Yani 10 yıl... Buna göre Çin'in yeni seçilen lideri Şi Jinping, 2022'ye kadar ülkenin en üst düzey yöneticisi olacak... Çin'i dev bir şirket, Şinping'i de bu dev şirketin CEO'su olarak düşünürsek önümüzdeki dönem için neler planladığı son derece önemli... Çünkü Çin izleyen  10 yılda hem uluslararası sahnede etkin bir aktör olacak... Hem de 2020'de 6 trilyon doların üzerinde yıllık harcamayla dünyanın yeni tüketim merkezine dönüşecek...

 

grafik_hakan.20121120092153.jpg

 

Çin...
Dünyanın en kalabalık ülkesi...
Ve en büyük ikinci ekonomisi...
Geçen hafta ülkeyi yöneten Çin Komünist Partisi'nin kongresi yapıldı...
2 bin 500 delege katıldı...
Beş gün sürdü...
Sonunda Çin yeni liderini belirledi: Şi Jinping...
  ***
Hemen hemen aynı günlerde ABD'de de seçim vardı...
Dünyanın en büyük ekonomisi Amerika'nın 45'inci başkanını seçmek için...
Demokrat ve Cumhuriyetçi eyaletler arasındaki yarışta Barack Hussein Obama bir kez daha ipi göğüsledi...
Önümüzdeki dört yıl daha başkanlık yapacak...
  ***
Türk medyası Amerikan seçimlerini çok yakından izledi...
Televizyonlar sabaha kadar yayın yaptı...
Yüzlerce haber ve makale yayımlandı...
Medyamız Çin'deki lider değişimine ise pek fazla ilgi göstermedi...
Gazetemiz DÜNYA hariç gazetelerde kısa haberlerle geçiştirildi...
  ***
Oysa ÇKP'nin 16. Ulusal Kongresi'nin sonuçları Amerikan seçimleri kadar önemli...
Üstelik ABD'de iktidar değişmedi, Çin'de ise yeni bir kadro işbaşı yapıyor...
Görevi selefi Hu Şintao'dan devralacak olan Jinping olağanüstü  bir durum olmazsa Çin'i iki dönem yönetecek...
Aynen Amerikan başkanlarında olduğu gibi...
Ve bu 10 yıllık sürede Çin'in hem kendi içinde hem de uluslararası alandaki rölünde önemli değişimler bekleniyor...
  ***
Çin son 20 yılda çok önemli bir ekonomik gelişme kaydetti...
1990'ların başında dünyanın 10'uncu büyük ekonomisiydi...
Bundan 10 yıl önce 2002'de dahi henüz altıncı büyük ekonomi olmuştu...
Bugün ise biraz önce vurguladığımız gibi ABD'den sonra dünyanın en büyük ikinci ekonomisi...
Ancak ülkenin dünya siyasetindeki ağırlığı ekonomik gücünü yansıtır durumda mı derseniz...
Çok açık ki değil...
Bütün projeksiyonlar Çin'in önümüzdeki 10 yılda bu açığı kapatmak üzere köklü adımlar atacağı yönünde...
  ***
Görünen o ki, önümüzdeki dönemde Çin'in sesini daha fazla duyacağız...
İzleyen 10 yılda ekonomik büyüklüğü ile orantılı bir aktör haline gelecek...
Uluslararası sahnede çok daha etkili olacak...
Afrika'da... Ortadoğu'da...
Bunun için kahin olmaya gerek yok...
İşaret şimdiden ortada...
Örneğin Çin'in İran ile ilişkileri son dönemde giderek gelişti...
Örneğin, Muhammed Mursi Mısır cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk dış ziyaretini ABD'ye değil, Çin'e yaptı...
  ***
Tabii, Çin bu süreçte ekonomik büyümesini de sürdürecek...
1995-2010 arasında yılda ortalama yüzde 9.9 büyüdü...
Belki eski büyüme hızlarına kavuşamayacak...
Yüzde 30'luk ihracat artışları gerçekleştiremeyecek...
Ama dünya ekonomisinin lokomotifi olmaya devam edecek...
Dünkü manşetimizi okumuşsunuzdur...
Dış Haberler Şefimiz Evrim Küçük imzalı haber analizde, "Yeni dönemde ekonomi politikasının merkezine ‘ihracat yerine iç tüketimin canlandırıldığı ekonomik büyüme modeli'nin oturtululacağı'
belirtiliyordu...
  ***
Çin'de toplumun yarısı henüz kırda yaşıyor...
Bu iki önemli soruna yol açtı: Birincisi, hızlı ekonomik büyüme kentlerdeki gelir arıtışıyla kırsal kesimdeki gelir artışı arasında büyük bir uçurum oluşturdu...
İkincisi yolsuzluk...
Hızlı kalkınmayla birlikte ortaya çıkan birçok yapısal ve yasal boşluk yolsuzluğu artırdı...
  ***
Çin'de çok ciddi yolsuzluk sorunu var...
Ama buna karşı mücadele çabası da...
16. Kongre buna vurgu yapıyor...
Artık yolsuzlukla mücadele ideolojik çerçeve ile sınırlı kalmayacak...
"Cezalandırıcı" olunacak...
Ama ondan önce "önleyici"...
  ***
Kentle kır arasındaki gelir uçurumunu azaltmak için de önemli adımlar
atmaya hazırlanıyor Çin yönetimi...
Aslına bakarsanız, Çin'de 2003'ten bu yana "ekonomik kalkınma odaklı politikaların sosyal sorunları çözmekteki yetersizliği" tartışılıyor...
Fark, bu kongreyle birlikte sosyal gelişmeye yönelik kapsamlı bir politika uygulanmaya karar verilmiş olması...
  ***
Elimde bir kitap var: The $ 10 Trillion Prize...
Yani 10 trilyon dolarlık ödül...
Sağolsun, Burak Tanman göndermiş...
Tanman, Boston Consulting Group Türkiye Genel Müdürü ve Yönetici Ortağı...
Kitabın alt başlığı "Çin ve Hindistan'daki Yeni Zenginleri Cezbetmek...
2.5 milyar insanın yaşadığı iki dev pazarı inceliyor...
2020 yılına gelindiğinde bu ülkelerde yaklaşık 1 milyar kişilik ‘orta sınıf' tüketici oluşacağını...
Bu tüketicilerin harcamalarının yıllık 10 trilyon dolara ulaşacağını...
Ve de bu inanılmaz rakamların alışılmış iş yapma tarzlarını değiştireceğini öngörüyor...
  ***
Fırsat olursa Hindistan ile ilgili bölümü de inceleriz...
Bugün izin verirseniz sizlerle BCG analistlerinin Harvard Business Review Press'ten çıkan kitabının Çin ile ilgili bölümlerinden birkaç rakam paylaşayım...
Zaten 2020'de iki dev pazarın ulaşacağı 10 trilyon dolarlık tüketimin büyük bölümü Çin'den kaynaklanıyor...
Uzun lafın kısası, Çinliler 2020'ye gelindiğinde: Yılda 1 trilyon 390 milyar dolar gıdaya...
1 trilyon 479 milyar dolar konut ve ev eşyasına...
890 milyar dolar eğitim ve eğlenceye...
763 milyar dolar ulaşım ve iletişime...
444 milyar dolar sağlığa...
359 milyar dolar hazırgiyim ve ayakkabıya harcayacak...
Diğer harcamalarla birlikte Çinli tüketicilerin harcamaları tam 6 trilyon 187 milyar dolara ulaşacak...
  ***
Kısacası, anlaşılan o ki, dünyanın üretim platformu Çin, aynı zamanda dev bir tüketim platformuna dönüşüyor...
Analistlere göre, Çin'de 2.5 milyon ve üzerinde orta sınıf ve varlıklı tüketicilerin yaşadığı 12 kent olacak...
Çok değil, birkaç sene sonra...
2015'te...
Ve de 1-2.5 milyon arasında varlıklı tüketicilerin yaşadığı 25 kent...
20 milyon nüfuslu, Çin'in en zengin kenti Şanghay'da kişi başına ortalama
gelir şimdiden 23 bin dolar...
Petrol zengini Suudi Arabistan düzeyinde...
Bir başka ifadeyle, kısa bir süre sonra Şanghay tek başına 28 milyon nüfuslu Suudi Arabistan büyüklüğünde bir pazara sahip olacak...
  ***
Türkiye'nin Çin'i ve bu ülkedeki değişimi çok iyi okuması gerekiyor...
Özellikle küresel ekonomideki güç dengelerinin Batı'dan Doğu'ya kaydığı bu dönemde...
Başta da dünyaya açık firmalarımızın...
Gerçi hayat zaten buna zorluyor...
Bugün İstihbarat Servisi Şefimiz Özlem Ermiş'in hazırladığı Zirveden Bakış sayfamızda URB Grup'un Finansal Direktörü İsmail Hakkı Tuyun'un Çin-Hindistan-Türkiye üçgeninde anlattıkları bunu gayet güzel ortaya koyuyor...
  ***
Türkiye, Batı ile Doğu arasında bir köprü...
Hem coğrafi bakımdan...
Hem de kültürel bakımdan...
Türk şirketleri bu özellikleri iyi kullanabilirse yeni dönemde çok belirleyici bir rol oynayabilme şansları var...
Ekonomik krizler ve mali darboğazlarla uğraştığı bir dönemde dahi Batı, üniversiteleriyle, araştırma kurumlarıyla, şirketleriyle, medyasıyla Çin'e ve Doğu'ya odaklandı...
Çok kutuplu bir dünya önümüzde yeniden belirginleşirken bizim de aradaki mesafeyi kapatmamız lazım...
Bütün kurumlarımızla...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar